Arap kızı dışarıdan bakıyor -2

Gazetemden değil, kendimden dertliyim daha çok. Birincisi; Türkçe yazmaya çaba gösterirken kimileyin kullandığım sözcüğün yabancı dildeki açıklamasını da yanına bitiştirme gereksinimi duymam, ayraç içinde örneğin (mesela) demem; ancak ders verircesine-öğretici gibi duran bu da, hani canımı sıkan! Bir ikincisi de; genellikle köşemde bana ayrılan yerden taşmama ilkesiyle konuları işlemeye çalışmam! Ama zorunlu uzayınca öyle olmuyor; unutulması, yeterince anımsanmaması, böylece sağlıklı bağlantı kurulamayabileceği sakıncası doğsa da çaresiz yine bir sonraki haftaya sarkıyor devamı ve o zaman yazımın başlığı (1) iken, (2) oluyor…


Kendimden söz edesim tuttu ya hadi şu notu da düşeyim: Salt diyeceklerimi desteklediği için değil; bir olguyu araştırır incelerken karşıma çıkan yazının yetkinliği, anlatış biçemi de beni ayrıca etkiliyor, bir de bu; ki öylelerinden yararlanabiliyorum doğal olarak.

Geçen hafta(1)’dan küçük bir anımsatma; ne demişti Mustafa Olpak alıntılamada: “İmparatorluk döneminde siyah çocukla efendi çocuklarının aynı ortamda oyun oynamaları yasaktı. Her ne kadar azad edilse de bu böyleydi. Arap kızı dışarıda, efendi çocuklarının oyun oynamalarını izlemiştir. Yağmur yağmasına ve kızımız ıslanmasına rağmen ibretle dışarıdan içeriyi seyreder…” Bu kez(2) Gülsüm Cengiz, 30 Ağustos 2014 tarihli Evrensel gazetesindeki “Arap kızı camdan bakmıyor” başlıklı yazısında şöyle diyor:
arap-kizi-disaridan-bakiyor-2-347893-1.
“Yağmur yağıyor, seller akıyor Arap kızı camdan bakıyor… Çocukluk yıllarımızdan belleğimizde kalan hani şu; yağmur yağarken sokakta oynayan çocuklara katılamadığı için yalnızca camdan bakan Arap kızından söz eden çocuk tekerlemesi. Peki, kimdir bu Arap kızı? Kim olacak? Osmanlının “Yedi iklime hakim olmak için” kuzeyden güneye, batıdan doğuya yayılma politikası nedeniyle savaşlarda ele geçirilip Osmanlı mülküne getirilen kölelerden yalnızca biri… Çocuk olmasına bakılmaksızın saraylarda, konaklarda hizmetçi olarak kullanılan, yetişkinliğinde Arap bacı olarak hizmetçiliği süren Arap kızlarından, kadınlarından yalnızca biri… Küçük kız, herkesten önce kalkıp ocağı yakar, evi süpürür. Bebeğe bakar, odun kırar; o dönemde yapılması gereken işler her neyse onların hepsini yapar. Bir ara sokaktan gelen çocuk gülüşmelerini işitip cama koşar. O da her çocuk gibi sokağa çıkıp oyun oynamak ister ama çıkamaz, evin çocukları sokakta oynarken o yalnızca camdan bakabilir… Her duyduğumda ya da okuduğumda; ana kucağından alınıp uzak iklimlere sürüklenen, yurdundan yuvasından koparılan çocukların acısını derinden duyumsadığım bu tekerleme, günümüzde sık sık düşüyor aklıma.(…) Arap kızları ya da çocukları artık camdan bakmıyor. Özlemini çektikleri şey koparıldıkları toprakları, aileleri ya da konak çocuklarının oyunlarına katılmak değil yalnızca. Şimdi onlar büyük, küçük işletmelerde ucuz iş gücü; şimdi Arap kızları emek güçlerinin yanı sıra cinselliklerinden yararlanılmak üzere alınıp satılan bir meta... Şimdi kız erkek bu çocuklar; kentlerin meydanlarında dilenerek, sokaklardan çöp toplayarak; kendilerine yöneltilen ırkçı, ayrımcı saldırılara karşı koymaya çalışarak yaşama savaşı veriyorlar.(…)

Emperyalizmin, onların iş birlikçisi AKP iktidarının uygulamaları sonucunda yerinden yurdundan edilip göçe zorlanan her ulustan, mezhepten insanların ötekileştirilmesine, onlara yöneltilen ırkçı ve ayrımcı saldırılara karşı; ön yargıların ortadan kalkması, emekçilerin birlik ve beraberliğinin, halkların kardeşliğinin sağlanması için mücadele etmek bizim boynumuzun borcu…”