Türk Eğitim Derneği'nin (TED) KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi ile yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de seçmenin yüzde 45’i seçim vaatleriyle oyunu değiştirebileceğini söylüyor. TED Başkanı Pehlivanoğlu, "Her 10 öğrenciden 7 tanesi oy tercihinin seçim vaatleriyle değişeceğini söylüyor. Beyaz yaka çalışanlarının yüzde 48’i, işçi esnaf ve çiftçilerin yüzde 40’ı, emeklilerin yüzde 35’i, ev kadınlarının yüzde 41’i, işsizlerin yüzde 50’si, ‘Seçim vaatleriyle oyumu değiştirebilirim’ diyor" diye konuştu.

Araştırma: Seçmen vaatle oyunu değiştirir mi?
Fotoğraf: AA

TED bünyesinde yer alan düşünce kuruluşu TEDMEM'in araştırmaları, KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi'nin saha çalışmasıyla ortaya çıkan sonuçlar bugün İstanbul'da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Araştırmanın sonuçlarıyla ilgili sunumları, TEDMEM Genel Koordinatörü Dr. Sabiha Sunar ve TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu yaptı.

TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, araştırma ile siyasetçilerin eğitim vaatlerinin seçmenin oyunda değişiklik sağlayabileceğinin ortaya çıktığını belirterek, şunları söyledi:

"Siyasi partilerin eğitim taahhütleriyle seçmenlerin oy verme davranışları arasındaki ilişkiyi incelemek istedik. Dünya örneklerini ve Türkiye örneklerini çok ciddi bilimsel verilere dayalı bir şekilde inceledik. Burada önce şuna baktık: Siyasetçiler neye göre neye öncelik versin? Tabii ki doğal olarak ilk sırada ekonomi çıkıyor. Fakat şunu sakın unutmayalım, ekonomiyi doğuran sonuçları da zaten eğitimin niteliği belirler. Eğitimi bir toplumda doğru konumlarsanız üretkenlik, doğru ekonomik verilerin oluşturulması, iş kurma ve iş sahibi olma çok ciddi miktarda artar. Toplumun gündeminde ikinci sırada eğitim sistemi geliyor.

"SEÇMEN VAATLE CİDDİ MİKTARDA OYUNU DEĞİŞTİRİYOR"

Siyasi saha araştırmalarında, taraftar, ideolojik, liderci gibi katmanlar vardır. Burada bize ilginç gelen kısım, aslında taraftarlarda da ve lidercilerde de ideolojik olanlarda da oy değiştirme eğiliminin olduğu. Bu toplumun umuda ihtiyacı olduğunun ki biliyorsunuz siyaset umut verir, hayal verir, bizim açımızdan bir verisiydi. Yani seçmen vaatle oyunu değiştirir mi? Ciddi miktarda oy tercihini değiştirebilir olduğu çıkıyor. Yani Türkiye genelinde seçmenin yüzde 45’i seçim vaatleriyle oyunu değiştirebileceğini söylüyor ki bu oran ciddi miktarda yüksek bir oran. Burada demin söylediğim gibi tarafta gruplara baktık. Yani burada göreceğiniz gibi taraftar ve ideolojik ve liderci grupta bile diğerlerine göre, yani son dakikacı ve partisizlere göre oran düşük de olsa Türkiye'de seçimleri etkileyebilecek bir yapıda taahhütlerle oyunu değiştirebilecek bir kitle olduğunu ortaya çıkardık.

"HER 10 ÖĞRENCİDEN 7'Sİ SEÇİM VAADİYLE OYUNUN DEĞİŞECEĞİNİ SÖYLEDİ"

Çünkü toplumun umuda ihtiyacı var. Peki kimler oyunu değiştirebilir diye baktık. Her 10 öğrenciden 7 tanesi oy tercihinin seçim vaatleriyle değişeceğini söylüyor. Meslek gruplarına baktığınız zaman beyaz yaka çalışanlarının yüzde 48’i, işçi esnaf ve çiftçilerin yüzde 40’ı, emeklilerin yüzde 35’i, ev kadınlarının yüzde 41’i, işsizlerin yüzde 50’si, ‘Seçim vaatleriyle oyumu değiştirebilirim’ diyor.

"SEÇMEN EĞİTİMİ DÜZELTECEĞİNE İNANDIĞI KİŞİ İÇİN OYUNU DEĞİŞTİREBİLİR"

'Seçmen eğitimi düzelteceğine inandığı siyasetçi için oyunu değiştirebilir mi’ noktasında bir inceleme yapmak istedik. Toplumun yüzde 56’sı gençlerin ise yüzde 67’si eğitimi düzelteceğine inandığı siyasetçi için oyunu değiştireceğini söylüyor. Peki bu kitle eğitime nasıl bakıyor? 18-24 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 7’si eğitim sisteminin iyi veya çok iyi olduğunu söylüyor. Her 10 gençten en az 7’si eğitimin kötü veya çok kötü olduğunu söylüyor.

"TÜRKİYE EĞİTİM SİSTEMİNDEN MEMNUN DEĞİL"

OECD 2021 yılında yayınladığı bir rapora göre, Türkiye 36 ülke içinde eğitimde memnuniyeti en hızlı azalan ülke. Rapora göre Türkiye'de 2010 yılında memnuniyet oranı yüzde 61 iken, 2020 yılında bu oran yüzde 27’ye iniyor.

Türkiye'de ancak eğitim seviyesi yükselirse güçlü bir ülke olunur noktasında. Yani her 10 kişiden 8’i ancak eğitim sayesinde yükselirse Türkiye'nin güçlü bir ülke olacağını düşünüyor. Bu şunu ispatlıyor. Eğitimle, ekonominin bağını ispatlıyor aslında. Yani toplum düzgün bir eğitimin, nitelikli ve etkin bir eğitimin iyi bir ekonomi doğuracağını ve toplumsal refah ve kalkınmayı sağlayacağını söylüyor. Her 3 kişiden 2'si ise para ve statü sahibi olmak için iyi bir eğitimin şart olduğunu düşünüyor. Yani ekmeğe ulaşmak için, iş sahibi olmak için, huzur içinde geçinebilmek için eğitimin vazgeçilmez olduğunu aslında toplum burada net bir şekilde söylüyor.

"EN BÜYÜK SORUN SINAV"

Peki Türkiye'de eğitimin sorunları ne? 18-24 yaş arasında gençlerin eğitim sistemine en fazla sorun olarak gördüğü konuların başında sınav geliyor. İkincisi; eğitimcilerin niteliği, üçüncü sırada ise eğitimin siyasetin kontrolünde olması geliyor.

Son 25 yılda eğitim sisteminde sınavlardan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi gerekçe gösterilerek 15 sistem değişikliğine gittik. Sorunun kaynağını ortadan kaldırmadan şekil şartları değiştiriyoruz. Biz artık takip edemiyoruz. Siz de ede biliyor musunuz bilmiyorum. Kaç kere sınav değişiyor? Kaç kere sistem değişiyor? Artık takip edemiyoruz. Sonuç değişiyor mu? Sonuç değişmiyor. Son 25 yılda 12 bakan görev yaptı. Yani aslında bakanlıkta da çok ciddi miktarda bir sirkülasyonla karşı karşıyayız. Bir de şuna bakmak istedik. Bu kadar büyük emek veriyor muyuz? Vermiyor muyuz? Bakın hükümetimiz aslında eğitime ciddi miktarda önem veriyor. Bütçedeki en önemli paylardan birini eğitime veriyor.

"SİYASİLER SEÇİMİ KAZANMAK İSTİYORSA SEÇMENİ İKNA ETMEK MECBURİYETİNDE"

TED olarak toplumun önem verdiği üç konuda detayı çalışılmış öneride, siyasetin topluma nasıl bir eğitim önerisiyle gitmesi gerektiğiyle ilgili bir çalışma yaptık. Artık seçmen eski seçmen değil ki. 18-24 yaş aralığı çok yüksek oranda geliyor. Dolayısıyla siyasiler seçimi kazanmak istiyorsa, farklı bir söylem oluşturmak ve seçmeni ikna etmek mecburiyetinde. Yani bir öğrenciye diyorsak ki ‘Senin geleceğini garanti altına alacağız’, Nasıl yapacağımızı açıklamak mecburiyetindeyiz. Ve hesap verilebilir olmalı. Onun biz polimetre kavramını siyasetin en azından eğitim siyasetinin gündemine sokmaya çalışacağız, bir sivil toplum örgütü olarak. Hesap verilebilir olması lazım. Yani siyasetçi 'Ben bu sorunlarla ilgili şöyle 5 yıllık, 4 yıllık bir planlama yapıyorum. Her yılda bunun hesabını vereceğim, veremezsem de istifa edeceğim' demek mecburiyetinde. Yoksa seçmenin dogmatik cümlelerle oyunu, daha doğrusu seçimin kaderini değiştirecek oy oranlarının aktarımındaki dönüşümü gerçekleştirebilmesi mümkün değil."

(ANKA)