Arjantin adım adım diktatörlüğe ilerliyor
Arjantin’de Milei yönetimi, işçi haklarına saldırılar ve ekonominin sermayeye teslim edilmesini içeren yasaya karşı eylemleri şiddetle bastırdı. Bütün bunlar, demokratik hakları yok ederek diktatörlüğe yürüyen bir yönetimi gösteriyor.
Rafael Azul
Arjantin’de 12 Haziran’da başta grevdeki işçiler ve öğrencilerden oluşan on binlerce kişi, Senato tarafından gece yarısına doğru onaylanan, işçi sınıfına haklarına yönelik saldırılar içeren yasa paketine Buenos Aires’in merkezinde yürüyüş yaparak miting düzenledi.
Kongre Meydanı'na yaklaşan protestocular, faşist Javier Milei yönetimini ve yasama organını kastederek “Hepsini kovun! Kimse kalmasın!” sloganları attı. Bu slogan, 2001'de dönemin Başkanı Fernando De La Rúa ve dört ardılının birkaç hafta içinde istifasına neden olan işçi ayaklanması sırasında meşhur olmuştu.
‘DARBE’ İLE SUÇLADILAR
Adalet Bakanı Patricia Bullrich, protestoların Milei hükümetine karşı yapılan “modern bir darbe” girişimi olduğunu iddia etti. Göstericileri bastırmaları için polis gücünü gönderdi. Federal Polis, protestoculara biber gazı, tazyikli su ve plastik mermilerle saldırdı. Buenos Aires'te birçok protestocu gözaltına alındı. Beş milletvekili de dahil olmak üzere birçok kişi yaralandı.
Bakan, protestocuların polise taş ve molotofkokteyli ile saldırdığını iddia etti. Protestocuları iki arabayı ateşe vermekle suçladı. Gözaltına alınanların “isyan” suçundan yargılanmasını talep etti. Peronistleri, sendikaları ve sol partileri, “yapılanları beğenmedikleri için hükümeti devirmeye çalışan şiddet yanlısı provokatörler” olmakla itham etti.
MILEI ŞİDDETİ KUTLADI
Protesto liderleri, yaşananların polisin yerleştirdiği provkatörler tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Muhalefet Milletvekili Cecilia Moreau, bunun son 40 yılın en kötü baskı eylemlerinden biri olduğunu belirtti. Polis şiddeti haberleri yayıldıkça, Buenos Aires'in işçi sınıfı mahallelerinde protestolar patlak verdi, insanlar tencere tava çalarak hükümeti kınadı.
Milei, Bullrich'i “Cumhurbaşkanlığı Ofisi, sopalar, taşlar ve hatta el bombaları ile darbe girişiminde bulunan terörist grupları bastıran güvenlik güçlerini mükemmel performansları için tebrik ediyor” açıklamasıyla kutladı.
O akşam, İtalya'da yapılacak G7 Zirvesi'ne gitmeden önce Milei, eylemlerden kaynaklanabilecek ölümlerden protestocuları sorumlu tuttu. “Ölü insanları sokağa atma, yağmalama gibi taktikleri kullanabileceklerini göz ardı etmeyin” diyen Başkan, bunların gazetecilerin tarafından çarpıtılarak desteklendiğini iddia etti.
Bu, 1976-1983 yılları arasında ABD destekli faşist diktatörlük tarafından kullanılan ve on binlerce solcu işçi, genç ve entelektüeli katlederken onların "terörist" olarak nitelendirildiği söylemin aynısı.
Senato, kemer sıkma önlemleri, piyasa yanlısı tedbirler, özelleştirmeler ve işçilerin emek ve demokratik haklarına yönelik saldırıları içeren 200'den fazla reformu barındıran, "Temel Kanun" veya "genel yasa tasarısı" olarak adlandırılan tasarıyı tartışıyordu. Uzun tartışmaların ardından, kanun, çok az değişiklikle Senato'dan geçti ve bu Başkan Yardımcısı Victoria Villaruel'in eşitliği bozan oyu sayesinde mümkün oldu.
Açık bir şekilde askeri-faşist diktatörlüğü destekleyen Villaruel, ironik bir şekilde "acı çekenler" ve ülkeyi terk edenler adına evet oyu kullandığını ilan etti.
Milei’nin partisi, Senato'daki 72 sandalyeden yedi tanesini elinde bulunduruyor; bu nedenle, Peronist milletvekilleri de dâhil olmak üzere diğer partilerin oylarına ve sendika aparatının desteğine ihtiyaç duyuyordu.
Genel İşçi Federasyonu (CGT) ve Arjantin İşçi Federasyonu (CTA), 12 Haziran'da sanayi eylemleri çağrısında bulunmayı reddetti. İşçiler yasa tasarısına karşı süresiz, ulusal grev için oy kullandıktan sonra, mutfak yağı işçileri sendikaları mahkeme emriyle grevlerini durdurdu. Sendika aygıtı, Milei ile müzakere etmekle yetiniyor.
SERMAYE KANUNU
Tasarıdaki en tartışmalı önlemlerden biri, büyük iş dünyasına yönelik sübvansiyon sistemi olan “Büyük Yatırımları Teşvik Etme Kuralları” (RIGI) adını taşıyor ve büyük şirketler için kurumlar vergisinde yüzde 10'luk bir indirim içeriyor. RIGI ile özellikle tarım, ormancılık, madencilik, fosil yakıtlar, enerji ve teknoloji alanlarındaki 200 milyon doların üzerindeki yatırımlara uygulanması planlanıyor. İş dünyasını makine ve sermaye malları ithalatında gümrük vergilerinden ve ihracat gelirleri üzerindeki vergilerden muaf tutuyor. Temel Kanun, ayrıca çok sayıda devlet şirketinin özelleştirilmesinin de önünü açıyor.
Senato'nun kaldırdığı önlemler arasında gelir vergisinin yeniden getirilmesi ve hükümetin yoksullara sağladığı yardımların kaldırılması yer alıyor. Tasarı, değişiklikler üzerinde nihai oylama için şimdi alt meclise geri gönderilecek.
Wall Street, kanunun geçişini olumlu karşıladı. Başlangıçta, ilgili hisse senedi ve tahvil fiyatları yükseldi. Bloomberg, Bank of America'nın bu yasaların geçişini, Milei ve yasama organındaki siyasi muhalefet arasında "diyaloğun" mümkün olduğunun bir kanıtı olarak gören açıklamasından alıntı yaptı.
Egemen sınıf ve ABD emperyalizmi bu işçi sınıfı karşıtı yasaların ve RIGI'nin geçişini olumlu görmekle kalmıyor; aynı zamanda Milei yönetiminin protestocu işçilere yönelik faşist saldırılarından ve sol grupların baskı altına alınmasından da cesaret alıyor.
Milei yönetimi, görevde geçirdiği altı ay içinde, aşevlerinin faaliyetlerini askıya aldı, bu aşevleri yoksulluk içindeki aileler için hayati önem taşıyor. Para birimini dramatik bir enflasyona yol açacak şekilde devalüe etti, binlerce işçiyi işten çıkardı, devlet çalışanları, öğretmenler, sağlık çalışanları ve öğrencilerin protestolarını defalarca şiddetle bastırdı, sol grupların evlerine ve binalarına baskın düzenledi, ABD eski Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve İtalya Başbakanı Georgia Meloni gibi faşist politikacılarla bağlantılar kurdu.
Bütün bu olaylar, demokratik hakları yok etmeye kararlı ve işçi sınıfına karşı açıkça diktatörlüğe yürüyen bir yönetimi ortaya koyuyor.
Çeviren: Umut Deniz AYDIN
Kaynak: World Socialist Web Site