Uzun pazarlıklar sonucu geçtiğimiz hafta karara bağlanan 44,5 milyar dolarlık anlaşmaya göre Arjantin bu yıl bütçe açığını GSYH’nin yüzde 2,5’ine, 2024’te de yüzde 0,9’una çekecek.

Arjantin’in 2022 IMF Anlaşması

Arjantin en fazla futbol ve IMF ile ilişkiler söz konusu olunca gündeme gelir. Futbolda işler fena gitmiyor, milli takım geçen hafta Dünya Kupası elemelerinde Şili ve Kolombiya’yı mağlup ederek yenilgisiz yoluna devam etti. Hem de Messi’nin yokluğunda…

Ekonomide de IMF ile 28 Ocak’ta 44,5 milyar dolarlık yeni bir stand-by anlaşması imzalandı. Bize kalırsa Arjantin’in IMF ile maçı beraberlikle sonuçlandı. Taraflar pazarlık masasından yenişemeden kalktılar. Özetle, ne IMF bütçe kısıntılarına öncelik veren, neoliberal reçeteyi “yapısal reformlar” adı altında dayatan programını tam kabul ettirebildi, ne de merkez sol Peronist Fernandez hükümeti “halkçı” uygulamalarına kesintisiz devam etme isteğini onaylatabildi.

DIŞ BORÇLARIN TARİHİ

Görüşmelerin ayrıntılarına geçmeden isterseniz geçmişi kısaca bir hatırlayalım. Arjantin 1958’den beri IMF ile 18’i stand-by tam 21 anlaşma imzalamış. 2001 yılında “Para Kurulu” adı verilen, bir ülkenin ancak ülkeye yabancı sermaye girdiğinde piyasaya yerel para sürebildiği cendereden kurtulunca ülke moratoryum ilan eder. Uzun müzakereler sonucu, alacaklıların çoğunluğunun “saç tıraşı” tabir edilen borçlarda iskontoyu kabul etmesi sonucu Arjantin’in dış borç yükü hafifler, ödemeleri rayına girer.

2000’li yılların başında küresel ticaretin canlı, faiz oranlarının düşük, ülkenin en önemli döviz kaynağı emtia fiyatlarının yüksek seyrettiği uygun bir konjonktürde güçlü ekonomik büyüme oranları yakalanır. 2012 sonrası emtia fiyatlarındaki zayıflama ile birlikte önce Nestor Kirchner, sonra iki dönem eşi Christina Kirchner ile başkanlığı elinde tutan Peronist partiye tepki artar. 2015’te piyasacı merkez sağ aday Mauricio Macri cumhurbaşkanlığına seçilir.

SAĞCI MACRI DÖNEMİ

Macri büyük ölçüde yabancı sermaye girişlerine, özellikle sıcak paraya bel bağlayarak, sermaye kesimini hoşnut edecek bir vergi politikası izlemeye başladı. Böylece bütçe açığı GSMH’nin yüzde 5’ini aşan bir düzeye yükseldi. 2018’de aynen Türkiye’de yaşandığı gibi, ABD’de faiz oranlarının yükselmesi ile “kırılgan” ülkelerin hassas dengeleri bozuldu. Ülkeden yoğun sermaye çıkışları sonucu bir kez daha Arjantin’in dış borçlarını ödeyememesi tehlikesi belirdi.
İşte tam bu sırada IMF “yardıma” koştu. Bir yandan alışılageldik misyonu, uluslararası yatırımcıların alacaklarını tahsil edebilmelerini sağlamak için, bir yandan da 2019 başkanlık seçimleri yaklaşırken sol popülist Peronistlerin önünü kesebilmek amacıyla tarihindeki en büyük fonlamayla 50 milyar dolarlık bir stand-by anlaşmasıyla çıkageldi.

Arjantinli iki akademisyen Alan Cibils ve German Pinazo, IMF’yi finansal sömürgeleştirmenin taşıyıcısı olarak nitelendiriyor. Yapısal reformlar adını verdikleri politika uygulamalarının, işçiler ve devlet aleyhine uluslararası sermayenin gücünü artırmayı amaçladığını bile getiriyorlar. (Alan Cibils ve German Pinazo, The IMF Gambled and Lost: Why Pay Them Back?, nacla.org)

Onlara göre, Macri’ye cömertçe kredi açarak IMF kendi kuruluş şartlarını da çiğnedi. Çünkü birincisi, imzalanan stand-by ile ilk anlaşmada 50 milyar dolar, sonra 7 milyar dolar daha olmak üzere 57 milyar dolarlık borç karara bağlandı. IMF kuralları bir yılda bir ülkenin kotasının yüzde 145’ini, toplamda yüzde 435’ini üst limit olarak saptıyor. Halbuki açılan kredi kotanın yüzde 1100’üyle bu sınırları fazlasıyla aşıyor.

İkincisi, Macri hükümetine tanınan limit IMF’nin borç verme kapasitesinin yüzde 60’ını oluşturuyor. Halbuki bu oranın yüzde 50’yi aşamayacağı şarta bağlanmış durumda.

Üçüncüsü, IMF uzmanları Arjantin’in borçlarının sürdürülemez olduğuna karar verdi. Diğer ülkelere uygulanan prosedür, IMF fonları aktarılmadan önce borçların yeniden yapılandırılmasını öngörüyordu. Halbuki bu kural göz önünde bulundurulmadan Arjantin’e ödeme yapıldı.

Dördüncüsü, aynı 2001-2002 krizinde olduğu gibi ödemeler sermaye çıkışlarını kolaylaştırmak için hızlandırıldı. IMF tüzüğünün VI. maddesi bu amaçla borç verilmesini men ediyor.

IMF’NİN ÖZELEŞTİRİSİ

Uzun pazarlıklar sonucu geçtiğimiz hafta karara bağlanan 44,5 milyar dolarlık anlaşmaya göre Arjantin bu yıl bütçe açığını GSYH’nin yüzde 2,5’ine, 2024’te de yüzde 0,9’una çekecek.

2018’de bağıtlanan daha önceki anlaşmada IMF hükümete GSYH’nin yüzde 4,4’ü bütçe sıkılaştırması dayatmıştı. Böylelikle “piyasa güveni tekrar tesis edilecek” ve ekonomik büyüme ritm kazanacaktı. Halbuki öngörülenin tam tersi gerçekleşti. IMF bu kez eli yükseltti ve daha fazla parasal ve mali sıkılaştırma talep etti. Sonunda ekonomi 2018’de yüzde 2,6, 2019’da yüzde 2 daraldı. Yoksulluk da yüzde 50 artış gösterdi. Arkasından pandemi sürecinde 2020’de yüzde 9,9’luk bir küçülme yaşandı.

Bu fiyaskonun ardından Aralık 2021’de IMF tarihinde bir ilke tanık olduk. Fon 135 sayfalık kapsamlı bir raporla 2018 sürecinde Arjantin’i yanlış yönlendirdiğini itiraf etti. Dış borç sürdürülemez bir durumdayken, bolca akıtılan fonlar yerli ve yabancı sermayenin çıkışına ve elverişli kurdan dolarizasyona yol açmıştı. Bütçe sıkılaştırması da ekonomiyi iyice boğmuştu. Bir anlamda bu özeleştiri 2022 anlaşmasının kapısını araladı. (IMF, Argentina Ex-Post Evoluation of Exceptional Access Under The 2018 Stand-By Arrangement, Aralık 2021.)

Daha önce Fernandez döneminde Şubat 2020’de özel sektör alacaklıları ile başarılı denecek bir borç yeniden yapılandırılması gerçekleştirilmişti. 2021’de küresel ekonomide pandemi sonrası hızlı geri dönüşe paralel yüzde 10 civarı bir büyüme oranı sağlanmıştı. Faiz dışı bütçe açığı GSYH’nin yüzde 3,5’ine kadar çekilmişti.

STIGLITZ ARKASINDA

Joseph Stiglitz ve Mark Weisbrot’un Arjantin ekonomisi üzerine makalesinde, ülkenin bir kez daha borç temerrüdünün eşiğinden dönmesinin uluslararası finansal sistemin istikrarı açısından da önemli olduğu vurgulanıyor. Anlaşmanın Arjantin’e ekonomik iyileşmenin devamı için bir manevra alanı sağladığı ifade ediliyor.

Arjantin’in temel sorunlarından birisi de yüzde 50’nin üzerinde gezinen enflasyon. Stiglitz ve Weisbrot şimdilik hiperenflasyon tehlikesi bulunmadığını, şu andaki koşulların ekonomik büyümeyi de boğmadığını söylüyorlar. Nakit transferi gibi yoksulluğa karşı programların devam ettiğini de ekliyorlar. İstihdamın 1,7 milyon artışını da olumlu bir kanıt olarak gösteriyorlar.

Müzakere masasında makroekonomiye, yapısal politika reformlarına egemen ve borç yeninden yapılandırma konularında uzman bir kurmay ekibin varlığını Arjantin’in avantajı şeklinde sunuyorlar. (Joseph Stiglitz ve Mark Weisbrot, Argentina and the IMF Turn Away From Austerity, Foreign Policy February 1 2022.)

Burada bir noktayı belirtmekte yarar var. Arjantin adına görüşmeleri ABD Brown Üniversitesi’nden doktoralı ekonomi bakanı Martin Guzman yürütüyor. Guzman, Stiglitz’in Columbia Üniversite’sinden çalışma arkadaşı. Birlikte kaleme aldıkları makaleler ve 2018 yılında yayımlanmış “Adil Topluma Doğru” başlıklı bir kitap da var. O nedenle Arjantin IMF anlaşmasının başarılı olacağı öngörüsünün belli bir dozda bu hukuka dayalı destek ve temenni içerdiğini söylemek de olanaklı.

MUHALEFET TEDİRGİN

Hatırlayalım zaten 2021 Aralık ayında Buenos Aires’te sokakları dolduran 35 bin kişi IMF’yi kınamış, kuruma olan borçların reddedilmesi çağrısında bulunmuştu. Mitinge sol partiler, sendikalar, gençlik grupları, kadın ve çevre hareketleri de katılmıştı. Bu kesimler bugünkü anlaşmaya da şüpheyle yanaşıyorlar. Her an tekrar sokaklara çıkmak potansiyeli taşıyorlar.

Şu anda başkan yardımcısı koltuğunda oturan eski başkan Christina Fernandez de Krichner’in oğlu, milletvekili Maxima Kirchner IMF anlaşmasını protesto ederek meclis grubundaki görevinden istifa etti. Yani Peronistler arasında da huzursuzluk söz konusu. Görüldüğü kadarıyla Arjantin ekonomisi her zaman olduğu gibi ilginç gelişmelere gebe.

Özetle, konuya iyimser gözle bakınca, Fernandez yönetimi temerrüde düşmeden taze fonlara erişim sağladı, ekonomi programını uygulamak için zaman kazandı denebilir. Kötümser bir mercekten ise, IMF gözetim ve denetimi başta Arjantin hiçbir halk için hayırlı sonuçlar getirmemiştir, bu kez niye farklı olsun yaklaşımında ısrar edilebilir.

İsterseniz yargıyı size bırakıp, yazıyı, önümüzdeki yıllarda Arjantin’i ekonomik krizleriyle değil, futboluyla konuşma dileğiyle bitirelim.