Eski zamanlardan bir pazar sabahı. Kahvaltıdan kalkmışsınız ki tüm aile bir arada ender vakit geçireceğiniz anlardan biri bu. Gazetelere bir göz atıyorsunuz. Kanaat önderi pozisyonundaki en güçlü günlerini yaşayan köşe yazarları, nasıl düşünmemiz gerektiği konusunda bol bol ahkâm kesiyor. Sonra televizyon saati geliyor. Genellikle tüm ailenin bir arada izleyebileceği türden filmlerin seçildiği pazar sineması izleniyor. Eğer dışarı çıkmayacaksınız televizyondan devam. O da ne? Klasik müzik programı Pazar Konseri başlamış. Sevseniz de sevmeseniz de o saatte televizyon izleyeceksiniz tek alternatifiniz buydu. Bence hiç fena bir zorunluluk değil ama doğrusu bu herkesin ilk tercihi olmayabilir.

Eskiden medya tüketimi böyle bir şeydi. Birileri bizim adımıza karar verirdi, seçerdi, yayınlardı ve kitlesel olarak izlerdik. Sonra internet ve çok geçmeden de sosyal medya hayatımıza girdi. Kendi tercihlerimizi kendimiz yaptığımıza inandırıldık. Öyle ya, takip edeceğimiz arkadaşları biz seçiyor, sinirlenirsek basıyorduk ‘unfollow’u, hatta bloklayarak bizim için tamamen yok etmek bile mümkündü. Youtube’ta takip ettiğimiz kanalları biz seçiyorduk. Arama platformlarında arama kelimelerimizin seçimi bize aitti. Yani sosyal medya sadece herkesin içerik üretebildiği değil, aynı zamanda herkesin o anda izleyeceğini seçebildiği ya da bu inandırıldığı yer demekti. Sonra, neyi sevdiğimizi bizden daha iyi bilebileceğini iddia eden algoritmalar geldi ve akışlarımız biraz karıştı. Bu bana kalırsa, yeni medyanın geleneksel medyaya dönüşünün de ilk adımlarından biriydi.

TIKTOK’UN BAŞARISI HER ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK Mİ?

Tüm bunlardan sonra TikTok geldi. Öyle bir akışı vardı ki uygulamayı açtığınız anda kimseyi takip etmeseniz dahi videolar önünüze seriliveriyordu. Kaydırdıkça yenileri geliyordu ve bir türlü elinizden bırakamıyordunuz. Kimi takip ettiğinizin çok önemi yoktu. Çünkü gelişmiş yapay zekâ araçlarıyla pasif izleme alışkanlıklarınızı takip ediyor ve hoşunuza gideceğini tahmin ettiği şeyleri sıralıyordu. Eğer içerik üreticisiyseniz, az takipçinizin olması yükselişiniz için bir bariyer değildi. Bir anda viralleşecek bir içerik hazırlama şansınız ünlülerin avantajlı olduğu diğer platformlara göre çok daha yüksekti. TikTok’un bu davetkâr mimarisi kısa zamanda büyük bir başarı kazandı. Dijital stratejist Jay Owens, bu başarıyı, TikTok'un büyük yeniliği, sosyal medyanın artık sosyal olmak zorunda olmadığını, sadece medya olması gerektiğini fark etmesiydi” sözleriyle açıklıyor. Yani aslında bir yeni medya türü olan sosyal medya, geleneksel medyanın bizim için seçimler yapan haline dönerek başarı sağladı. Bunun karşılığında da bizden kontrolü geri aldı. Üstelik milyarlarca insanı bedava çalıştırarak yani dijital emeklerini sömürerek kendini var ediyor.

Haziran ayında yine bu köşede yazdığım bir yazıda, Meta’nın bazı değişiklikler yapmaya hazırlandığını söylemiş ve sosyal medyada kontrolü kaybedişimizle ilgili görüşlerimi aktarmıştım. İşte o değişiklikler geçen hafta şöyle bir kendini gösterdi. Daha önce Snapchat’in formatını kopyalayarak, hikaye dediğimiz 24 saat sonra yok olan gönderiler oluşturmamızı sağlayan Instagram, bu kez de TikTok’u kopyalayarak hâkimiyetini artırmak istiyordu. Taklitlerin asıllarını solladığı senaryo, ikinci kez yaşanacak mıydı?

KULLANICI TEPKİLERİ VE GERİ ADIM

Instagram’ın neredeyse tamamen Tiktoklaşmasını sağlayacak değişiklik ilk anda büyük bir tepkiyle karşılandı. Platformun en büyük etkileyicilerinden olan Kylie Jenner ve Kim Kardashian’ın başı çektiği tepkilere, Daily Show’un geçen çarşamba akşamı yayınlanan bölümünde Trevor Noah’ın sert eleştirileri de eklendi. Noah, Instagram’ın artık berbat bir yer olduğu yorumunu yapıyor ve bunu “her şey bir reklam ve yayınınız takip etmediğiniz insanlarla dolu” diyerek açıklıyordu. Tepkiler “TikTok olmayı bırak, sadece arkadaşlarımın fotoğraflarını görmek istiyorum” cümlesiyle özetlenebilir. Instagram bu tepkilerden sonra değişikliklerin bir kısmını geri aldı. Bunlara uygulamayı iyice TikTok’a benzeten tam ekran sürümünün testi de dahildi. Ancak Instagram Şefi Adam Mosseri’nin geri adım sonrası verdiği bir röportaj, bu geri almanın pek kalıcı olmayacağını gösteriyor. Bana kalırsa, bunu birdenbire değil de alıştıra alıştıra yapmanın bir yolunu arayacaklar ki zaten Reels olayıyla bu konuda epey yol aldılar.

ARKADAŞLARIMIZI NEDEN DAHA AZ GÖRÜYORUZ?

TikTok’un başarısı, ‘mükemmel’ çalışan algoritması sayesinde ilgiyi daima canlı tutmasıyla açıklanabilir. Oysa arkadaşlarımız her zaman o kadar ilgi çekici içerikler paylaşmayabiliyor. Düşünsenize plajda çekilmiş ayak fotoğrafı, daha nereye kadar ilginizi çekebilir? İşte hal böyle olunca, akışınıza tanımadığınız insanların daha ilgi çekici videolarını transfer etme ihtiyacı doğabiliyor. TikTok zaten böyle doğduğu için sorun yok. Ancak Instagram kullanıcılarını buna zorladığı için tepki görüyor. Tepkilere rağmen, alıştıra alıştıra da olsa bu değişiklikleri yapmak zorunda kalabilir. Çünkü ücretsiz kullanıyoruz ve daha fazla içeride kalıp daha fazla reklam görmemiz gerekiyor. Üstelik Apple’ın iOS 14.5 güncellemesiyle uygulamaların veri paylaşımını kullanıcı iznine tabi kılması, başta Meta şirketleri olmak üzere pek çok ücretsiz uygulamayı büyük gelir kaybına uğrattı. Pek konuşulmasa da bu hızlı değişikliklerde, TikTok tehdidi gibi bu gelir kaybının da payı var. Nihayetinde “arkadaşlarınızla ve ailenizle bağlantıya geçin” vaadiyle büyüyen sosyal medya, “çok ilgi çekici içerikler üretemiyorlarsa arkadaşlarınızı görmezden gelebilirsiniz” gibi bir noktaya doğru yürüyor. Hadi akrabalarımız doğuştan geldiği yani seçme şansımız olmadığı için Facebook’tan kaçmıştık, Instagram’ı ve arkadaşlarımızı da yeterince ilgi çekici olmadıkları için mi terk edeceğiz? Yoksa sosyal medya platformlarının elinde oyuncak top olmamayı mı seçeceğiz? Verilerimizi sorgulamadan teslim ettik, dikkatimizi ve zamanımızı teslim ettik, sıra kendi seçtiğimiz arkadaşlara gelince dur diyebilecek miyiz? Yoksa bütün kontrolü maksimum platform kârlılığı için çalışan yapay zekâya mı bırakacağız? Sadece ücretsiz kullanıyor olmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.