Artemis Günebakanlı Takvim 2011 yılının 15 Mayıs’ını gösteriyor. İstiklal Caddesi’nde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu binlerce insan, “İnternetime Dokunma” demek için bir araya gelmiş. YouTube’a erişim yasağı geleli üç yıl olmuş ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), birkaç ay sonra yürürlüğe girecek “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar” düzenlemesi nedeniyle eleştiri yağmuru altında. Bir kısmı […]

Artık daha güvendeyiz

Artemis Günebakanlı

Takvim 2011 yılının 15 Mayıs’ını gösteriyor. İstiklal Caddesi’nde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu binlerce insan, “İnternetime Dokunma” demek için bir araya gelmiş.

YouTube’a erişim yasağı geleli üç yıl olmuş ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), birkaç ay sonra yürürlüğe girecek “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar” düzenlemesi nedeniyle eleştiri yağmuru altında. Bir kısmı ciddi kısıtlamalar içeren 4 internet paketiyle kullanıcıların tüm online hareketlerinin takip edilmesi söz konusu. Dönemin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanı Osman Nihat Şen, zararlı içeriklerden çocukların ve ailenin korunması gerektiğini söylüyor. İstiklal Caddesi’nde en çok görülen pankartlardan birinde “Çocukları filtre değil aileleri korur” yazıyor.

Gelelim 1 Ağustos 2019 tarihine. Aralarında online ansiklopedi Wikipedia’nın da olduğu on binlerce web sitesine erişim yasağı var. Sosyal medyada paylaştığı eleştirel içerikler nedeniyle işinden olanlara, hapse girenlere dair haberler gündelik yaşamın parçası olmuş. “Neyse, Silivri soğuktur şimdi” cümlesi oto sansüre işaret eden tatsız bir internet şakası olarak ağızlara yerleşmiş. Bir süredir tartışılan “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik” ile Netflix, BluTV, Puhutv gibi popüler dijital platformlar, bu tarihte RTÜK denetimi kapsamına girdi. Yönetmeliğin sınırının YouTube’u da içine alabileceği ifade ediliyor.

Her türlü sansürün önünü açacağı düşünülen yönetmeliğin gerekçesi çok tanıdık; “İnternet üzerinden yapılan istismarı önlemek”. Dizi, film ve televizyon programlarında nelerin sansürlenip nelerin zararsız bulunduğuna dair bilgiyi, güncel televizyon yapımlarına bakarak edinmek mümkün. Burada gerçek sorunun şunun sansürlenip bunun serbest bırakılması değil, yetişkin insanların özgür iradelerinin yok sayılması olduğunu görmek ve bunu daha kuvvetli dile getirmek gerek. Siyasi söylemlerde karar verme yetkinliğine, iradesine, gücüne vurgu yapılan vatandaşların, Netflix dizilerinde farklı cinsel yönelimlere sahip karakterlerle karşılaştıkları için ahlaklarının yara alacağı endişesi; domuz etinin adını duyduklarında, bir kadeh fermente üzüm suyu gördüklerinde, hele cinsel yakınlaşmaya tanık olduklarında o kırılgan psikolojilerinin alt üst olacağı kaygısı maalesef kötü yazılmış bir skeç senaryosu değil, içinde yaşadığımız gerçeklik.

Özlediğimiz mutlu, özgür, üretken ve huzurlu yaşamın anahtarının homofobide, sansürde, çarpık ahlakçılıkta, özgür iradeyi kırmaya, ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik yaklaşımlarda olmadığı çok açık. Türkiye ve çağdaş dünya arasındaki makas giderek açılırken, sesimizi ısrarla özgürlükten yana çıkarmak yapılabilecek en değerli şey.