Ahmet Ümit, sadece toplum vicdanını rahatsız eden konulara eğilmiyor. Ayrıca bu sorunların varlığının temelinde nelerin yattığına dair de derinlemesine bir sorgulama ortamı yaratıyor

‘Artık Körebe sizsiniz’

DENİZ ÇEVRİM

Bu dönüş, bir başka uzun ayrılığın da sonlandırıcısı oldu. Romanda Ahmet Ümit romanlarının, müşfik ve vicdanlı kahramanı Başkomser Nevzat’ın geri dönüşü doğrusu başlı başına bir olay.

Ahmet Ümit, ülke gündemini romanlarında çok gecikmeden, sıcağı sıcağına aktaran bir yazar. ‘Kırlangıç Çığlığı’ da Ortadoğu’nun en önemli sorunu olan Suriye iç savaşının Türkiye’ye yansımalarıyla birlikte çocuk istismarını konu ediniyor. Doğrusu Ahmet Ümit’in bu iki konuyu polisiye bir romanda, cinayetlerle birbirine ustaca bağladığını söylemek gerek. Şüphesiz her sanat eseri gibi roman da bir kurgudur; ancak Ahmet Ümit’in bu kurgusunda iki sorunun birbirine bağlanması rahatsız edici değil. Teorik olarak değil, pratikte de savaş kendisiyle birlikte birçok yıkımı ve çürümeyi getiriyor. Bu olumsuzlukların çocuk tacizi-istismarı konusunda bağlanması tam da yerinde. Bu arada yazarın, Suriyeli göçmenler sorununda en çok etkilenenlerin çocuklar olduğunu ortaya koyması, yine farklı bir istismar konusu olarak sunuluyor.

Savaştan kaçıp başka bir ülkeye (Türkiye) sığınan Suriyeli göçmenler, yokluğun pençesinde her türlü kötülüğe açık ve her türlü kötülüğe meyilli yaşarlar. Bundan en çok çocuklar etkilenir. Fahhar bu çocuklardan birisidir. Böbreği satılır. Hazin bir şekilde ölür. Bazı aileler, diğer çocuklarının geleceği için bazı çocuklarının organını satar. Böylelikle sıra bekleyen para ve güç sahibi kişiler böbreğe kavuşur.

Suriyeliler bunları yaşarken polis teşkilatının neredeyse unuttuğu seri katil ‘Körebe’ yıllar sonra yeniden ortaya çıkar. Çocuk tacizcilerini yeniden öldürmeye başlar. Yalnız katilin ritüellerindeki farklılıklar düşündürücüdür. Bu ipuçları, yıllar önce kendini gizlemeyi başarmış katilin izinin bulunmasına giden yolu açar. Suriyeliler ve çocuk tacizi konusu burada bağlantılanır.

Başkomser Nevzat’ın yardımcısı Komser Ali’nin geçmişi çocuk istismarı konusunun ayrıntılanmasını ve romanın akışını sağlayan unsurlardan biri. Ahmet Ümit’in sadece Başkomser Nevzat’tın değil, tanıdığımız diğer roman kişilerinin geçmişinden başarılı bir şekilde faydalandığını görüyoruz.

Şüphesiz ki Ahmet Ümit romanları için ciddi araştırmalar yapan bir yazar. Ancak, Ümit’in bu romanda asıl başarısının şu günlerde daha sık konuşulmaya başlanan çocuk istismarı meselesini ayrıntılı bir şekilde ele almış olması. Öyle ki, yıllardır çalıştığı romanının akışını güncelliği yakalama ve tabii ki bir duyarlılığı ortaya koyma adına değiştirdiğini bile düşünüyoruz. Yine, yakın dönemde bir kamu kurumunda bildirimi yapılmayan 115 hamile çocuk meselesinin bir paragrafta geçmesi de bunun göstergesi.

Ahmet Ümit, sadece toplum vicdanını rahatsız eden konulara eğilmiyor. Bu sorunların varlığının temelinde nelerin yattığına dair de bir sorgulama ortamı yaratıyor. Örneğin çocuk istismarının kişisel nedenleri var. Mağdur olarak Komser Ali’nin hikâyesi böyle bir şey:

“Kimsesizlik korkunç bir şey. Annen baban yoksa çocukluk korkunç bir şey. Birileri sana ilgi göstersin istiyorsun, birileri seni sevsin istiyorsun, birileri seni takdir etsin. O insanın sana neden sevgi gösterdiğini anlayacak tecrüben yok. O gülen gözlerin, o tatlı sözlerin, şefkatli dokunuşların arkasında nasıl pis bir arzu yatıyor, bunu fark edecek tecrübeye sahip değilsin. Sana iyi davranan bir yetişkin hemencecik kazanıyor kalbini. Üstelik bu kişi kaldığın yurdun müdürüyse...”

Öldürülen tacizcinin odasında yapılan aramada, Başkomser Nevzat’ın içsel konuşmaları sorunun toplumsal boyutuna işaret ediyor. Bir insanı kurtarmanın aynı zamanda toplumun bir sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Ve nihayet bunun sistemle olan bağı da ortaya konuluyor.

Toplumun üstünü örtbas ettiği, kendi akrabasından hamile kalan, tecavüzcüsüyle evlendirilen, yasaların korumakta yetersiz kaldığı istismar mağduru çocuklar, travmatik süreçlerin kendilerinin de cinsel tacizci olmaya uzandığı insan hikâyeleri…Yine Komser Ali konuşur ve şu sözleri sarf eder:

“Devlet cezalarını kesmiyor, biz cezasını verelim diyor katil”

Sorunun sistemle ilgili taraflarını ortaya koyma çabasının bir sonucu olarak adeta katiller söz konusu olduğunda derinlerde farklı ve kanun dışı düşüncelerin oluşma nedeni ortaya konuluyor.

Suriyeliler konusuna gelince... Ahmet Ümit’in roman kişilerini konuşturarak ortaya koyduğu manzara, meselenin iç siyasetteki karşılığını da ortaya koyuyor.

“Alçaklıkların en rezili siyasi alçaklıktır Münircim” dedim kendimi tutmaya çalışarak, “Buna bir de mezhep ve dini karıştırırsan, bildiğin şerefsizlik çıkar ortaya... İşte şu anda onu yaşıyoruz. Üstelik bunun bedelini, bütün millet ödüyor... Bari zavallı Suriyelilere yardım edebilsek. Onu da yapamıyoruz. Sus, sus, daha fazla konuşturma beni...”

Türkiye’de sosyoloji ve siyaset bilimi söz konusu olduğunda romancıların bilim insanlarından çok daha önce konuştuklarına ve çok daha fazla şey anlattıklarına inananlardanım. Yukarıdaki alıntı dahi, Ahmet Ümit’in gelecekte sosyologlardan ve siyaset bilimcilerden çok daha fazla konuştuğunu ortaya koyuyor. Her ne kadar, bazı sorunların kaynağı olan kötü yönetilme hususuna değinmekten bugünlerde kaçınılsa da, gelecek bunu mutlaka ortaya koyar.

Başkomser Nevzat ve iki yardımcısının olayı aydınlatmak yolculuğunda karşılaştıkları Suriyeli mültecilerin ülkedeki durumu, savaştan kaçan yoksul insanların İstanbul’un varoşlarında yokluk ve mülteci olmakla sınanan hayatları, organ mafyasının ağına düşen Suriyeli çocuk bedenleri, son göç dalgasıyla ortaya çıkan bir ülkenin sosyolojik gerçekliğinin güncel bir yüzü… Romanda konuya yönelik siyasi göndermeler hiç de yapmacık değil. Romandaki kişiler hiç de zorlanmadan içindeki durumu adeta feryat ederk aktarıyor.

Katilin ifşa olmasından sonra “Artık Körebe sizsiniz” demesi yazarın dolaylı olarak da olsa, çocuk istismarı konusunda topluma ve herkese yüklediği sorumluluğu da ifade ediyor.

Romanın en ilginç noktalarından birisi de 2017 yılının haziran ayındaki sıcak hava. Sıcak hava o kadar güçlü bir şekilde anlatılıyor ki, adeta bir roman kahramanı gibi satırlarda dolaşıp duruyor. Okuyucu katilin bulunması kadar, yağmurun yağmasını, rüzgârın esmesini de bekliyor. Çocuk istismarı gibi ağır bir konu, bunaltıcı sıcağın yarattığı etkiyle roman kahramanlarının daha da çarpıcı bir şekilde aktarılmasını sağlıyor.

‘Kırlangıç Çığlığı’ güncel konusu ve akıcı anlatımıyla şimdiden geleceğe kalan bir romandır.