BM Genel Kurulu, dünyanın ABD’ye bir kez daha “hakaret” edip etmeyeceği konusundaki merakımı son derece net bir cevapla giderdi. Dünya ABD’nin zorbalığına pabuç bırakmadı ve Güvenlik Konseyi kararı sonrası “Bu bize hakarettir” diyen ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in gözünün içine baka baka “hakaretse hakaret” dedi.

Günlerdir dünyanın hemen her yerinde, buna ABD de dahil, Trump’ın tavrını tanımlamak için kullanılan sözcük zorbalık/kabadayılık (bullying). Zorbalık sökmedi!

Sonuç ortada işte; “kodumu oturtan ABD” artık o güçte değil! Üstelik hem Haley’in ağzından BM’de, hem de Trump’ın ağzından Washington’da açık açık tehdit ettikleri halde.

Ekonomik olarak epeydir gerilemekte olan ABD, çoğu yorumcunun “ABD çağının sonu” değerlendirmelerini doğrulayan gelişmelerle yüzleşiyor. Kudüs oylaması da bunlardan biri oldu.

Amerikan medyası; oylama sonucunun Trump’a bir tokat olduğunu; ABD’yi dünyada yalnızlaştırdığını; ABD ve İsrail’le birlikte oy veren Guatemala, Honduras, Mikronezya, Nauru, Palau, Marshall Adaları ve Togo gibi ülkelerin ortaya çıkardığı manzaranın “zavallılık” olduğunu; ABD dolarlarının Kudüs’ü satın alamadığını vurguluyor. Gerçekten de; Mısır, Ürdün, Afganistan, Nijerya, Irak ve Etiyopya gibi ABD dolarına göbekten bağımlı ülkelerin bile Trump’ın “Aleyhimize oy verin, umurumuzda değil, dolarlarımız bize kalır” şımarık tehdidine pabuç bırakmaması önemli.

Burada TL karşısında sürekli değer kazanan dolar artık o kadar güçlü değil!

Trump ve ABD zorda. Geçen yazıda da vurguladığım gibi, bu onu dünya barışı için daha tehlikeli yapıyor!

Trump’ın arkasına dizilen Körfez’in zengin şeyhleri, sultanları ve krallarının da zorda olduğu ortada. Öyle olmasa; dışişleri bakanı “Dinci-Faşist İslam Cumhuriyeti (İran) tehlikesine karşı birlikte savaştığımız bir dönemde ABD ile tali bir mesele (oylama) için kavga çıkarmanın hiçbir faydası yok”, diyen Bahreyn ve varlığını ABD’ye bağlamış Suudi Arabistan gibi ülkeler ABD aleyhine oy kullanmazlardı.

Trump’tan 1,5 asır önce aynı başkanlık koltuğunda oturan Abraham Lincoln; “Bazı insanları her zaman, bütün insanları da bazen kandırabilirsiniz; ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız” demişti. BM’de verdikleri Kudüs oylarıyla, halklarına yabancı Arap yöneticileri bu sözün ağırlığını hissetmiş gibiler.

Trump ise henüz o noktadan epey uzak!

Trump’ın Kudüs kararını açıklarken böylesi bir sonucu öngörmemiş olması imkânsız diyerek, onun Ortadoğu’yu daha da karıştıracak tam da böyle bir sonuç için o açıklamayı yaptığı şeklinde epey komplo kokan teoriler var. Oysa bazen öngörüsüzlük, sadece öngörüsüzlük, budalalık sadece budalalıktır!

Geçen hafta, Cezayir’de bir stadyumda oynanan futbol maçı sırasında açılan pankartta, yarısı Suudi kralı Salman yarısı Trump olan bir yüz resmedilmiş, altına da “Aynı paranın iki yüzüsünüz” yazılmıştı.

Anlaşılan, Salman’ın Trump’ın öteki yüzü gibi gösterilmesinden Suudiler pek hoşlanmadı ki Cezayir büyükelçileri sorumluları araştırıp gereğini yapmaktan söz ediyordu.

Trump ve bölgedeki ortakları, Ortadoğu’da şimdi de İran’ı hedef tahtasına oturtarak sürdürmeye niyetlendikleri “ölümcül oyun”da Kudüs’ü malzeme yaptılar. Ancak, “Kudüs İsrail’in mi başkentiydi, Filistin’in mi başkenti?” diye oylanırken Washington’un başkentliği tartışılır oldu!

BM’de Filistin’le ilgili her oylamada Filistin lehine bu kadar, hatta daha fazla oy çıkardı. Bu defaki 128 oyun farkı, Filistin lehine olmasından çok ABD aleyhine kullanılmış olması!

New York Times’ın baş karikatüristi Patrick Chappatte, dün harika bir karikatürle yorumlamıştı BM’deki oylamayı. Kürsüde bir konuşmacı, üzerinde “Kudüs konusunda ABD’yi lanetliyor” yazan bir metine bakarak konuşurken, salondaki herkes elleri havada ona destek veriyordu. Önde Haley olmak üzere, şaşkın bir yüzle salona bakan ABD heyetinden biri; “Washington’u dünyanın başkenti olarak tanımıyorlar” diyordu.

Chappette’in de büyük isabetle saptadığı gibi; Washington artık dünyanın başkenti değil!