Seçim yenilgisi yaşadığı için düşünme yetisini yitirmiş gibi davranan insanlara rastlıyorum sıkça. Hayat kendi bildiğince akıyor, bugün kötü her şey, ama dün de kötüydü; demek umut fakirin ekmeği ki, zavallı bir koalisyona bile razıymış herkes. Esas mesele, bin bir suçu olan iktidarla halkın gönüllü koalisyon kurması. Neyse… Beni asıl şaşırtan ilk geceden beri kimsenin kuşku duymaması, durumu kabullenmesi, tek bir ciddi soru sormaması…

Merkel Türkiye’ye geldiği gün ‘eyvah’ dedim. Tahtta poz bile verdi kadın. AB ülkelerinin başı belada! Daha düne dek RTE’nin telefonuna bile çıkmayan Merkel niye buradaydı? Durum açık: Göçmen meselesi Türkiye topraklarında çözülsün, diye rüşvet teklif etti. Muhtemelen selefi grupları durdurma işi, Suriyelilere bakma besleme karşılığında yalancı bir muhataplık edindi RTE! Son dakikada gelen hayat öpücüğü…

İşin acıklı yanı, akademisyenler bu Merkel’e bir mektup yazıp; “Seçimden önce gelme, burada zalim bir adam var, ona destek oluyorsun” türünde acayip sözler ettiler. Akademisyenler, resmen bir müstemleke ülkesinde görülecek zavallı tutumla Merkel’e şikâyetçi oldular. Kimi kime şikâyet ediyorsunuz? Aydın dediğin insana yakışır mı bu! Üstelik Merkel’le RTE arasında ne gibi bir ideolojik fark var? Biri küresel kapitalizmin oyun kurucu patronu, diğeri onun bölgesel bekçisi!

Seçimden çıkan tablonun milimetrik hesaplanmış gibi olması kimseyi kuşkulandırmıyor mu? Tek ve güçlü parti iktidar, kurucu parti ana muhalefet, zaten zemin kaybetmesi beklenen milliyetçiler yalandan da olsa sahadalar ve kıl payıyla kapağı meclise atan Kürt siyasi hareketi! Kimseden çıt yok. Yahu üç ayda ne değişti de ‘bizim seçmen tüydü’ diye sormaz mı kimse? Size de tuhaf gelmiyor mu bu hal? Üstelik çaktırmadan başkanlık tartışması da ısındı bile… Celal Doğan mı desek, Dengir Mir mi desek…

Adı geçen adamlara dikkat edin… Biri meclis başkan adayı HDP’nin, diğeri RTE ile görüşen tek HDP’li… Bir de Baykal meselesi var tabi. Ülkeye verdiği zararın haddi hesabı yok. Tam padişah saraydan dışarı çıkamazken, koşa koşa gitti, hayat öpücüğü verdi ona ve süreci başlatmış oldu. Grev kırıcı gibi… Zorla meclis başkan adaylığını gasp ettiği yetmez gibi, bir de meşruiyet sağladı icraatlarına RTE’nin… Gezi rüzgârını ‘İhsanoğlu’ cumhurbaşkanı adaylığıyla dindiren zaten CHP değil miydi? Kim kime ne soracak…

Çelebi, kendinden emin, sıcak adam Demirtaş dilini yuttu sanki! Yahu kardeşim bir cümle kur! Cemil Bayık: “Biz olmasak yüzde beş alamazlardı” diyor. Bana sorarsanız HDP’yi saf dışı edip, AKP’yi masaya oturtma kurgusunu yürütüyor Kandil! Kısaca “Sandık hikâye, muhatap biziz” diyor…

Kılıçdaroğlu oyunu arttırmış olduğuna inanıyor sahiden sanırım! Acı olan bu. Kurultay var ya, CHP içine döndü, birbirini yer birkaç ay, gazı alınır, sonra aynı tas aynı hamam devam eder… Bahçeli bildiğiniz gibi…

İnsanları bunca umutsuzluğa sürüklemeye kimsenin hakkı yok. Boynu bükük dolaşıyor muhalefete oy veren seçmen. Kendisine güvenen insanları aktrollere terk eden lider olur mu? Seçimi kaybettiniz, peki, ölen çocukların hesabını sormaktan sizi alıkoyan ne? Bir boğucu karanlık, sessizlik bu… Daha Ankara Garı’nda kan kurumadı! Unuttunuz mu yoksa?

Benim gördüğüm; RTE ve asker tayfasının Yakındoğu coğrafyasında olası değişim konusunda batılı tüm güçlerle uzlaştığı yönünde. Buradan payımıza üç kuruş düşer, ama acılarla dolu günlere doğru kayar, gideriz. Kürt meselesinde mecliste olanlardan öte bir siyasal sürece girildiği açık. Dört siyasi partinin buraya itiraz etmeyeceği görülüyor. Oysa her gün ölüm var bölgede ve kendi insanlarımızın geleceğini büyük siyasal hesaplara, alçaklığa teslim etmek hakkı yok kimsenin!

Sıkça ‘Çözümün ne?’ diye soranlara rastlıyorum. Bizim bölgemizde halkın direnç göstermesi için, ne dediğini bilen, güncel çıkarlardan sıyrılmış kadro hareketlerine ihtiyaç var. Somut tezlerle hareket etmek gerek. Birinci ve en önemli koşul; kendin olabilmektir ve değerlerini örgütlü biçimde toplumla paylaşmaktır.

Güncel çözümlemelerin bir yarar sağlamadığı ortada. Kabul edelim ki; ne hırsızlık, ne ölümler seçmen tavrını değiştirmiyor. Ya da tersine sonuçları tam da bu belirliyor. “Çalıyorlar ama çalışıyorlar cumhuriyeti” kuruldu çoktan… Belki de ortada seçim yok, seçmen yok… Önce bunun olmasını sağlamak lazım.

Ne umut ticareti, ne karalar bağlamak çözüm değildir.

Yeni bir cümlenin zamanı…