Google Play Store
App Store

Hopa’da ormanları savunduğu için Kibar’a sıkılan kurşun, iktidarın sermaye gruplarıyla beraber ülkede yarattığı yağma, talan düzeninin son fotoğrafı oldu. % 71’i maden sahası haline gelen Artvin ise ülkenin bir prototipi gibi. Lokumcu’dan Cerrattepeye AKP’ye karşı canını siper eden yurttaşlar dört bir yanda direniyor.

Artvin’e bak memleketi gör

Öncü DURMUŞ 

Artvin’in Hopa ilçesi Cankurtaran bölgesinde mesire alanı yapılmak için kesilecek olan ağaçları korumak isterken katledilen Reşit Kibar, AKP iktidarının sermaye yanlısı ve halk düşmanı politikalarının ülkeyi getirdiği hali bir kez daha ortaya çıkardı.

Önceki gün Kibar’a sıkılan kurşunun adresi yıllardır ülkenin dört bir tarafında sermaye devlet işbirliği ile yürütülen çevre katliamlarına karşı doğasına, toprağına, suyuna sahip çıkan kadınlar, gençler, köylüler, işçilerdir.

Maden ocaklarına, kurulan HES’lere, JES’lere, RES’lere rıza göstermeyen, altın arama faaliyetlerine karşı yaşam haklarını savunan polisin sert müdahalelerine, gözaltı ve tutuklama kararlarına yıllarca direnen halka verilen bu gözdağı, bizzat sermaye gruplarına verdiği desteklerle kendilerine rant sağlayan AKP iktidarının eliyle sağlandı.

Hayatını kaybeden Kibar’ın ardından aynı gün Artvin sokaklarına çıkan halkın ‘Biz direnmeyi iyi biliriz. Katledilen arkadaşımızın hesabını soracağız’ seslenişi de hem iktidara hem de gözünü para hırsı bürümüş sermaye çevrelerine ilk elden verilen bir mesaj oldu.

AKP HALKIN KARŞISINDA

Tam da bu mesajda olduğu gibi yaratılan yağma talan siyasetine karşı yıllardır sürdürülen mücadele içerisinde halk karşısında her zaman AKP iktidarını buldu.

AKP’nin yarattığı büyük yıkım, yağma ve talanı anlamak için sadece Artvine bakmak yeterli olur. Yüzde 71’i maden alanlarına açılan, hali hazırda 525 maden sahasının bulunduğu Artvin bu açıdan ülkenin küçük bir prototipi haline getirildi. Ülkede suç oranının en az olduğu, okuma yazma oranının en yüksek olduğu illerden olan Artvin’in dört bir tarafında halkın her kesiminden yurttaş iktidara yakın şirketlerle, devletle davalık.

Bölgedeki birçok çevre davasına bakan Avukat Halis Yıldırım 40’a yakın davanın halen devam ettiğinin altını çizerken Artvin’de yaşananları “Vahşi kapitalizmin sömürü ve kâr hırsının iktidar eliyle nasıl uygulandığının’ bir fotoğrafı olarak yorumluyor.

Halkın tüm bunlara karşı öfkeli olduğunu da vurgulayan Yıldırım, insanların üzerine salınmak istenen korkunun da gerçekleştirilmek istenen sinme halinin de geçerliliği olmadığının altını çiziyor.

Cerattepe’de de halk doğasına sahip çıkmıştı.

HER YER RANT ALANI OLDU

Artvin’in tüm ilçeleri neredeyse şirketlere teslim edilmiş durumda. Baraja yakınlığıyla bilinen Artvin merkezdeki Yukarı Maden Köyü’nde açılan maden sahasının kapasitesi adım adım genişletiliyor. 8600 hektara kadar çıkarılan alanda en ufak bir yağmur bile felakete dönüşür durumda.

Ardanuç’ta 20’yi aşkın taş, maden ocağı davası sürüyor. Gümüş Köyü’nde yapılması planlanan 200 küsur futbol sahası büyüklüğündeki altın madeni tepkilerin ardından vazgeçilirken bir kez daha yapım için hazırlıklara başlanacağı da öğrenildi. Derelere yakın bölgelerdeki zehirlenme tehlikesi ise Cerattepe’den de büyük.

Arhavi’de de 9 yeni maden projesi Cengiz Holding’e giderken Borçka, Murgul, Hopa da kıyımlar devam ediyor. Neredeyse bütün bölgelerde çok sayıda orman kesimleri de yapılırken Şavşat’ta kurulan RES’ler de büyük tehlike yaratıyor. İletim hatlarının merkezi haline gelen RES’ler, manyetik sorunların, orman yangınlarının hayvan popülasyonunu etkilemesinin temel sebebi haline geliyor.

Artvin Valiliği’nin 2023 Çevre Raporu’nda dahi son 1 yıl içerisinde ÇED kararı olmadan 10 maden açıldığı bildiriliyor. Yıllara yayılan bu sömürü düzeninin dümeninde ise AKP’nin sermaye grupları yer alıyor. Teşvik primleriyle, sağlanan vergi muafiyetleriyle iktidarla kol kola büyüyen şirketler kar ve güç odaklı anlayışlarıyla memleketin dört bir tarafını altına üstüne getirdi.

Son olarak Hopa’da Kibar’ın ölümüne sebep olan ve mesire alanının yapılması için çalışan Yapı-Soy Beton’un da iktidarla ilişkileri ortaya çıkarken Erzincan İliç’teki maden faciasıyla gündeme gelen Anagold Madencilik şirketi’de Artvin merkezde faaliyetlerini sürdürüyor.

‘KURTARIN MEMLEKETİ’

İktidar ve sermayenin kurmuş olduğu bu düzen ülkeyi de Artvin’i de bu günlere adım adım taşırken rantçı ve yağmacı bu politikaların karşısındaki yegane güç ise halkın içerisinde yeşerttiği ve adım adım büyüttüğü direnişler oldu. Doğaya, yaşam alanlarına, ormanlara sahip çıkma pratikleri yıllar içerisinde dayanışmanın, bir arada ve örgütlü bir yaşamın gücünün nüvelerini bugünlere taşıdı.Bundan tam 13 yıl önce 31 Mayıs 2011 tarihinde o dönem başbakan olan Erdoğan’ın katıldığı miting sırasında HES projelerine ve çay tarımı politikalarına karşı basın açıklaması yapmak isteyen Hopalılara yönelik polis saldırısında hayatını kaybeden Metin Lokumcu’nun özelinde sembolleşen direniş bugün de Kibar’a atılan kurşunda hayat buluyor. Polisin Gaz kapsülü sonucu geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybeden Lokumcu’nun ardından dönemin Hopa Kaymakam’ı ‘Emri ben verdim’ açıklamasını yaparken o dönem Başbakan olan Erdoğan, yaşam alanlarına sahip çıkan yurttaşları ‘Eşkiyalar’ diyerek hedef gösterdi. Lokumcu’yu da hedef alan Erdoğan, “Bir tanesi de olaylar sırasında kalp krizi geçirerek ölmüş üzerinde fazla durmak da istemiyorum" ifadeleriyle hafızalara kazındı.

Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı.

ARTVİNLİLER DİRENDİ

Lokumcu’nun katledilmesiyle ve ardından gerçekleştirilen süreçlerle halkı bastırmaya çalışan iktidar, aradan geçen birkaç yıl sonra ise karşısında belki de bu toprakların en uzun soluklu yerel çevre mücadelesini buldu. Artvin ilinin Cerattepe mevkiinde yer alan ormanlık alanlarda gerçekleştirilmesi planlanan madencilik faaliyetlerini engellemek üzere başlayan protestolar çok geçmeden bütün ülkeye yayıldı. 245 gün süren direniş toplumsal mücadelenin önemini de ortaya çıkartırken ‘Cerattepe’nin üstü altından değerledir’ sloganı sonraki direnişlere de ilham oldu. Kimi zaman Kazdağları’ndaki çevre mücadelesinde görülen kimi zaman Fatsa’daki madenlere karşı başlatılan nöbette görülen slogan zamanla ülkenin her yerine yayıldı. Kanadalı İnmet Mining Şirketi’nin çalışmalarına karşı mücadele eden bölge halkı şirketi bölgeden kovmayı başarırken ardından bölgeye konuşlanan Cengiz Holding’e verilen yetkiler sonrasında toplumun bütün kesimlerini harekete geçiren bir direniş başladı. Yaklaşık bir hafta boyunca Artvin merkezinde ve Cerattepe bölgesinde sürekli protestolar oldu ve polis gaz ve plastik mermi kullandı. Kent merkezinde esnaf iki gün kepenk kapattı. Çok sayıda kişi çıkan olaylarda yaralandı. Cerattepe’deki olaylar ülke genelinde gündem oldu ve Artvin dışında pek çok ilde Cerattepe’ye destek eylemleri düzenlendi.

AYNI KURŞUN

Son yaşananlar ise tıpkı diğer tecrübeler gibi rantın yağmanın talanın iktidar politikalarıyla hayata geçirildiği, kar hırsının insan hayatının önüne geçtiği koşullarda halkın direnmekten başka bir çaresinin olmadığının fotoğrafını ortaya koydu. Metin Lokumcu’nun katledilmesinden Cerattepe’ye yağma talan politikalarının devamından Reşit Kibar’ın öldürülmesine kadar geçen tüm süreç rejimi bugünlere taşıyan iktidarın sermaye güçleri ile birlikte ülkeyi getirdiği son dönemeç oldu. Kibar’a sıkılan kurşun karşısında hesap sormaya kararlı olan yurttaşlar da Artvin’den başlayarak Ankara’da ve İstanbul’da başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde sokakları dolduruyor.