Ne yaparsak iyiden güzelden yana, aşağıdan yukarı yapacağız. Depremde buna iyice ikna oldum. Ve o aşağıdan yukarı yaptıklarımızı bir büyük örgütlülüğe dönüştürdüğümüzde kimse yıkamayacak artık!

Mesleğimizin iki yüz akı, Mustafa Kemal Erdemol ve Ayşenur Arslan, HalkTV’de açık etti; geçen gün yaş günümdü. Samsun Koleji/Anadolu Lisesi 78 Mezunları olarak sınıf arkadaşlarımızdan oluşan WhatsApp grubumuzda kutlama mesajları gelip giderken, bir fikir atıldı ortaya; “Haydi hepimiz birbirimize yaş günü hediyelerini bugün verelim” diye. Kısa sürede 50.000 TL toplandı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “birkirabiryuva” kampanyasına kira desteği olarak. Fazlası geldi, onlar da çadır için gitti.

Hayatımın madden ve manen en büyük yaş günü hediyesini aldım!

Biz bir yatılı okulun kapısından içeri adım atıp, birbirimizle tanıştığımızda 11 yaşında çocuklardık. Memleket ideolojik çatışmalar yaşamaya henüz yeni başlıyordu ve o yaşta çocuklar olarak farkında olmadan “iyiliğin ideolojiler üstü bir şey” olmasının kitabını yazıyorduk. Sınavlarda “kalemi ortadan kıt diye bölerek” kalemsiz arkadaşımıza veriyor, bir silgiyi ısırıp iki yaparak paylaşıyor, neyimiz varsa bölüşüyorduk…

Sonra, “İyilik ideolojiler üstü, ama sosyalizm de iyiliğin ideolojisi” dediğim yaşlara geldim!

Üniversiteden zamanla para da kazanan bir devrimci arkadaşım, dilerim daha çok olur, deprem bölgesinden ihtiyaç sahibi 150 öğrenciye üniversite bursu veriyor. Ortaklarıyla birlikte. Görüşmeleri başlattılar, ilk bursiyerleri belirlediler.

O anlattı; hacca umreye giden, namazında niyazında dindar bir “iyi insan”, geçen gün evini satıp 2 milyon TL’yi getirip vermiş. “Sizin bunu doğru yere harcayacağınızdan hiç kuşkum yok!” diyerek.

Öyle etkileyici iyilik hikâyeleri var ki, en aşağıdan, enkaz altından çıkmış insanlardan gelen. Burs için uygun görülen depremzede öğrencilerden “Bana farklı yerlerden geliyor siz daha çok ihtiyacı olan veya bir yerden destek alamayan arkadaşlarımıza verin” diyenden tutun da, enkazdan çıkan anne, baba ve dört kardeşini sığındıkları köyden alıp, sadece bir yıldır öğrenci olduğu İstanbul’daki “öğrenci evi”ne getirerek onlara yeni bir hayat kurmaya çalışan “abla”ya kadar…

Biz 11 yaşında çocuklardık, büyüdük, bu yaşlara geldik, şimdi bu depremde o çocuksu iyilik damarlarının hiç kurumadığını ve ne kadar da çok olduğunu gördük.

Korku gibi cesaret de bulaşıcı, kötülükten daha çok iyilik… Ve biz, memleketin dört bir yanından, birbirinden çok farklı damarlardan akıp gelerek, aşağıdan yukarı iyilik bulaştırıyoruz.

Yukarıdan aşağı bir kötülük dikili karşımızda! Küfrediyor, iyilik damarlarını tıkamaya çalışıyor, ekran karartıyor, çekiç sallıyor...

“Hemen şimdi” diyerek, bölge hala sallanırken bir inşaat faaliyetine girişerek göçükten seçim zaferi çıkarmaya çalışıyor!

Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel’in 18’inci günde “Duyun artık, vallahi yeter! Bir çadır gönderemediniz. Bunun muhatabı kimse o üstüne alınsın artık. Bittik ya. Beni de Silivri’ye atın!” diye isyan ettiği topraklardan…

Açın Tele1’i şimdi, karşınızda susturulup karartılmış bir ekran... HalkTV’ye, Fox TV’ye, EkşiSözlük’e, deprem bölgesinden feryat seslerini yükseltenlere yağdırılan cezalar… Yukarıdan aşağı kötülüğün dibinde de elinde çekiçle Ferit Demir arkadaşımızı susturmaya çalışanlar…

Yukarıdan aşağı kurulan hiçbir şey aşağıdan yukarı inşa edilenin karşısında duramıyor. Bu depremle biz, aşağıdan yukarı muazzam bir dayanışmayla iyiliği örgütlemeye başladık. Örgütlü iyiliğin nelere muktedir olduğunu görecek, yıkan depremin kurduğuna da tanık olacağız!