Mezar saldırganıyla fotoğrafı çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan hakaret dolu tuhaf ifadeler, çok acıklı ‘başka’ konuşmalar. Dün dündür…

Mezarlıklar ziyaret edilir, ölülere saygı duyulur. Bunlar… Mutlak surette 16 yıllık AKP iktidarı ve Saray rejiminin yarattığı iklimin yansımasıdır. Nefretle ektikleri rüzgârın, ayrıştırma, ötekileştirme ile biçtikleri fırtınasıdır. Malum hadise. Malum hadiseden sonra çektirdikleri fotoğraflar…

‘Fotoğraflar’ demek eksik. Daha çok bir aile albümü! Çete organizasyonunun allı pullu sayfaları. Tutuklu bulunan, HDP Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un annesi defnedilirken, cenazeye saldıran M. K. adlı kişi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile aynı kadrajda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la selfie’de. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Julide Sarıerolu’yla gülerken, AKP Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu ile yan yana mutlu.

Fotoğraflar flu değil net. Tetikçilerle kol kola yüründüğü, onlara yol verildiği, hepsinin bir bir yaratılıp ortalara salındığı gayet açık. Aslında örtülü bir talimat daha çok: “Böyle iyiyiz çocuklar, devam edin!”

‘Koskoca’ İçişleri Bakanı, ‘o karede’ şüphesiz Hrant Dink’in katili Ogün Samast’la ahbaplık yapan kolluk gibidir. Gar katliamında 2 canlı bombayı taşıyan araca eskortluk eden Yakup Şahin’le selfi çektiren ve gülerek, “Alt tarafı iki çocuk ölmüş, elinize sağlık” diyen polislerden farksızdır.

Doğru; bunun için istifa mı edilir?

‘Koskoca’ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun her zamanki naifliği ile yaptığı “İstifa etmeli” açıklamasına, AKP geleneği, siyasal İslamcı ruhu ve dümdüz, buz gibi gerçekle yanıt veriyor: “Bunun için istifa mı edeceğim!”
Buz gibi gerçek! Doğru söze ne denir. AKP’nin harcında, 16 yıllık iklimde, sağcının mayasında, istifa diye bir dilekçe mi var?
İşin içinde olanlar…

Soma’da 301 madencinin diri diri gömülmesini izleyen, katledilmesine meydan veren kamu görevlileri, dönemin sorumlu Bakanları ve Başbakanı istifa mı etti?

İlk akla gelen Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara, Sultanahmet, Antep, İstanbul Beşiktaş gibi büyük katliamlarda, istihbaratın başında olan Hakan Fidan, “Koltuğu bırakıyorum” açıklaması mı yaptı? Ensar’da çocuklara tecavüz edilirken, dönemin, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Ben onurumu ayaklar altına aldıramam” deyip kenara mı çekildi?

Herkesin bildiği gerçeği dillendirmek, üzerinde uzun uzun düşünmek şart: “İşin içinde olanlar istifa etmezler, günah çıkarmazlar, af dilemezler!”

Dün dündür…

Süleyman Soylu, elbette seçilmiş bir şahıs, özel bir görevlidir; bir Bakan! Öyle ki geçmişteki konuşmaları bile bir kalemde tereddüt edilmeden silinen bir kişidir.

Fakat… Arşivin lütfu işte, hatırlatalım. Soylu, Demokrat Parti (DP) genel başkanıyken, 2009’da Erdoğan’a istinaden yaptığı konuşmasında ne diyor: “Eğer ben dürüst bir adamsam… Arkamda tek bir kare leke olmadan karşınızda duruyorum. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden hesap sormazsam namerdim!”

Soylu’nun aynı yıl daha Erdoğan’ı hedef alan daha ilginç ifadeleri de var. Misal Erdoğan’ın attan düşmesinin ardından şunları söylüyor: “At üstünde durmayı beceremediği gibi ülkeyi yönetmeyi de beceremiyor.”

Soylu, o yıllarda, gözlüklü, biraz kilolu… Başında hafif bir saç perçemi var. Değişim işte!

Latife bir yana… Çizgi belli. Çizgi yok! “Dün dündür bugün bugündür” deyip, birbirlerinden utanıp sıkılmayacak olanlar, senden benden, halktan mı çekinecek?

Mezar saldırganıyla fotoğraf… Fakat mağdur İçişleri Bakanı… Fotoğrafı yayınlayanı, paylaşanı suçluyor. Kızıyor:

“Aşağılıksınız!”

Aşağılık kelimesinin sözlük anlamı basit…

Ad olarak; nitelikçe, düzeyce düşüklük, küçüklük, alçaklık.

Sıfat olarak; niteliği düzeyi düşük.