“Bizim için endişelenmeyin, destekleyin, bundan sonrası sizde” diyen bir kararlılığı, sakinliği, umudu var gençlerin… Bu umut, kararlılık yeni bir yol açıyor bugünlerde… Üniversiteleri panzerlerle kuşatılıyor, kapısına kelepçe vuruluyor. Gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar, her gün hedef gösteriliyorlar, onlar yalnızca gülümsüyor ve hepimize bir çağrı yapıyorlar: “Bundan sonrası sizde.”

Biz bu kararlılığı; 2016’da proje okullarına karşı düzenlenen ve ülkenin her yerine yayılan eylemlerde İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin, mezunlarının “Sizler; cinayeti gören kör kayıkçılar, herkesin önünde kalkan tek yumruk, sizden sonrakilerin sırtını yaslayacağı aydınlar, bir kurtarıcı beklemeden kurtarıcınız kendiniz olmalısınız. Bu güç sensin. Bu güç damarlarında, beyninde, sende. Karayeller başına indirmeden çatını; artık ses ol, ışık ol, yumruk ol!” çağrısında yaşadık.

Biz bu kararlılığı, 2012’de 4+4+4 yasasına karşı her okulun mücadele alanına dönüştüğü “Okuluma Dokunma” eylemlerinde yaşadık.

Eğitimde, kültürde ve sanatta iktidar olamamanın çaresizliğinin itirafı da bu kararlılıkla yürütülen mücadele sayesinde…

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanılan akademik özgürlüklere, özgür bilim ve düşünceye, insan, toplum ve doğa yararına üniversitelere sahip çıkmak; demokratik eğitim, laiklik ve kamusal eğitim mücadelesinin kendisi; her okul, her üniversite iktidar sahibi olan ile olmayanın mücadele alanıdır. Muktedir olana, iktidar sahibine karşı meydan okumadır. Siyasal iktidarın kamu otoritesi ve yasa yapıcı gücüne karşı yürütülür. Kapsadığı, etkilediği kesimler ve sonuçlarından dolayı da en önemli ve en etkili alanlardan biridir. Rektör atamalarından, okullaşma politikasına, öğretmen yetiştirme ve istihdamından, eleyen, yarıştıran sınav sistemine, müfredattan, sermaye ve cemaatlerle imzalanan protokoller ve işbirliklerine, proje okullarına kadar sermayenin ve siyasal iktidarın egemenlerin, kapitalizmin ihtiyaçları üzerinden eğitim politikaları yaşama geçirilir. Bu yüzden hâkim sınıflar ile emekçiler, ezilenler ve muhalefet edenler arasında devam eden mücadeleyi yansıtır ve siyasetten, sınıf mücadelesinden bağımsız verilemez.

Boğaziçi eylemlerinde öğrencilerin siyasal iktidarın dönüşüm sürecine itirazının, “Aşağı bakmayacağız” diyerek yükselttiği sesin herkesin sesi olduğu saatlerde kamusal eğitim ve aydınlanma mücadelesinin bu topraklardaki en güçlü örneği olan köy okullarının 15 Şubat’ta açılacağı açıklaması yapıldı. AKP’nin iktidar olduğu günden bugüne on yedi bini aşkın köy okulu kapatıldı. Köylerde yaşayan çocuklar salgında eğitime erişemeyen en dezavantajlı kesimlerden oldu. Buna rağmen yapılan düzenleme ile okulların açık kalabilme koşulu olarak öğrenci sayısı şartı artırıldı ve kapatılan köy okullarını açmak yerine açık olan köy okullarının dahi kapatılmasının önü açıldı. Başta ulaşım ve barınma olmak üzere köy okullarındaki eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin yaşadığı sorunlara ilişkin hiçbir önlem almayanlar her zaman olduğu gibi yalnızca tarih açıklaması yaptı. Açılabilecek köy okulu sayısı ise yalnızca altı bin iki yüz… Gerçek sayıları ve alınacak tedbirleri açıklamayanlar köy okullarını ziyaret paylaşımları ve görüntüleri ile algı kampanyasını devam ettiriyor.

Salgında eğitimden kopuşu daha da hızlanan özel eğitim gereksinimi olan öğrencilerin kamusal eğitim hakkı için kaynak ayırmayanlar yine aynı saatlerde özel eğitim kurumlarına aktarılan devlet desteğini açıklıyor. Halka, eğitim emekçilerine, öğrencilerimize ait olan kamu kaynaklarının sermayeye aktarılması, eğitimin piyasalaştırılması süreci hız kesmeksizin devam ediyor.

Eğitim, eğitim mücadelesiyle ilgili en basit konu dahi diyalektik olarak siyasetle, sınıflar mücadelesiyle veya yöneten-yönetilen, iktidar sahibi olan-olmayan düzlemleriyle ilişkilidir. Türkiye’de de demokratik, laik ve kamusal eğitim karşıtı politikalar kuşkusuz ki sadece şu anki iktidarın politikaları ile sınırlı olmamıştır. Ancak şu an geçmiş dönemlerden daha farklı olan siyasal iktidarı elinde bulunduran gücün kendisinden önceki iktidarlardan çok daha kararlı bir şekilde tüm kamusal hizmetlerle beraber eğitimde de kendi siyasal ajandasına uygun olarak dönüşüm sürecini iktidar olduğu günden bugüne sürdürmesidir.

Boğaziçi’nden yükselen sese sahip çıkmak yaratılmaya çalışılan karanlığa karşı aydınlık bir gelecek mücadelesine sahip çıkmaktır. “Elitist” ifadesi ile hedef gösterilen Boğaziçi Üniversitesi’nden yükselen ses hâlâ bu toprakların her yerinde yaşayan köy çocuklarının, özel eğitime gereksinimi olan çocukların, halkın çocuklarının umududur. Ve gençlerin söylediği gibi bundan sonrası bizde…