16 Mart 2005 tarihli, "Asalet Arıyoruz" başlıklı yazımıza Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nü vekaleten yürüten Murat Bey Balta'dan bir açıklama geldi.

16 Mart 2005 tarihli, "Asalet Arıyoruz" başlıklı yazımıza Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nü vekaleten yürüten Murat Bey Balta'dan bir açıklama geldi. Sayın Balta'nın avukatı aracılığıyla gönderdiği açıklamayı olduğu gibi yayımlıyoruz:

"Müvekkil hakkında ileri sürülen iddialar gerçekleri yansıtmamaktadır. Şöyle ki: Müvekkilin Ankara İl Milli Eğitim müdürü olduğu sırada kadrosu şube müdürü değil, müdür yardımcısıdır. Ayrıca müvekkil hakkında bir kararname düzenlenerek Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş değildir. Basının genel yarar açısından toplumu ilgilendiren konularda haber verme, çeşitli sorunlarla ilgili eleştiri, yorum ve uyarılarla fertleri aydınlatma, düşünceye sevk etme, bilinçlendirme ve kamu görevlilerini harekete geçirme gibi fonksiyonları vardır. Basın, bu görevi yerine getirirken vereceği haberin gerçekliğini araştırmalı, başkasına zarar vermekten kaçınmalıdır. Haber yayımlanmadan önce ne ölçüde doğru olduğu araştırılmalı, ilgililere zarar verecek yazışmalardan titizlikle kaçınmalı, haberin kamuoyunda yaratacağı tepkiler de gözetilmelidir."

***

Söz konusu yazımızda asıl açıklanması gerekenin, Sayın Balta'nın o dönemde şube müdürü mü yoksa müdür yardımcısı mı olduğu konusu olmadığını dikkatli okurlarımız anımsayacaklardır. Yazımızda şöyle demiştik: " Murat Bey Balta'nın, şube müdürü olarak Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü görevini yürütmesinin sorun olduğunu bilen Hüseyin Çelik, Balta'ya müşavirlik kararnamesi düzenleyerek köşke gönderiyor. Cumhurbaşkanı da danışmanını belirlemek bakanın kendi hakkıdır, diyerek son derece etik olan bir davranışla bu atamayı reddetmiyor, imzalıyor. Peki Hüseyin Çelik ne yapıyor? Bir yılı aşkın süredir müşavir kadrosunda olan Murat Bey Balta'yı halen Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde vekaleten tutuyor. Yani Cumhurbaşkanını etik davranışına karşı hile yoluna başvuruyor."

***

Burada yanıtlanması gereken onca soru dururken, aşağı yukarı birbirine eşdeğer iki unvandan hangisine sahip olunduğu gibi küçük ayrıntılarla suyun yüzüne çıkılamaz. Balta'nın, sanki kendisi istemiyormuş gibi "kararname düzenlenerek Cumhurbaşkanlığına gönderilmiş değildir" demesinin ise hiçbir anlamı yok. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Balta'nın atanmasını Sezer'in istemediğini belirtiyorlar. Bu konudaki açıklamayı, bu tür bir kararnameyi düzenlediğini öne sürdüğümüz makamdan, yani bakan Çelik'ten bekliyoruz. Tam da bu sırada Cumhurbaşkanı Sezer'in hükümete vekaleten görev yapanlardan duyduğu rahatsızlığa ilişkin yazı göndermesi son derece ilginç. O halde biz Balta'ya soralım: Israrla milli eğitim müdürlüğü görevinde vekaleten tutulmanızın nedeni yüksek dereceden maaş alıp o makamdan emekli edilmek istenmeniz midir? Hüseyin Çelik'in "Ben bu kişiyi müşavir olarak atamak istiyorum" diyerek Cumhurbaşkanının onayını aldıktan sonra, aynı kişiyi kritik bir başka görevde görevlendirmesi, sizin de bu görevi kabul etmeniz ahlaka uygun bir davranış mıdır? Bu tip bir görev için dört yıllık okul mezunu olmak gerekiyor. Sizin iki yıllık bir okuldan mezun olduğunuz iddiaları var. Kaç yıllık okulu bitirdiğinizi bize belgesi ile birlikte gönderebilir misiniz?

YARIN YARGI KARARI ÇIKSA...

Balta'dan dört gözle yanıtını beklediğimiz başka sorular da var: Yarın, daha önce sizin koltuğunuzda oturan ve görevinden alınan bir bürokrat dava açsa, bu dava sonucunda da yeniden koltuğuna dönmeye hak kazansa, ne yapacaksınız? Diyelim ki dava kazanan bürokrat bakanlığın daha önce de onlarca kez yaptığı bir uygulamanın kurbanı odu. Birkaç günlüğüne koltuğuna döndürülüp, sonra yeniden görevden alındı. Sonra siz yeniden bu göreve atandınız. Hukuka karşı bu tür bir hileyi kabullenir misiniz?" Açıklamasında kamuoyunun bilgilenmesinin önemine işaret eden Balta'yı ve Çelik'i bu soruları yanıtlamaya davet ediyorum. Bu sorular yanıtsız kaldığı sürece kamuoyu doğru bilgilenmemiş olacaktır.