Bu asgari ücret pazarlık döneminde, asgari ücreti değil ortalama ücreti konuşuyor olduğumuzun farkına varmalıyız. Esas olan asgari ücretin ne kadar artacağı değil, ortalama ücretlere nasıl yansıyacağı.

Asgari değil ortalama ücret

2022 yılı asgari ücret görüşmelerine bir ay kaldı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu Aralık 2021 başında toplanacak ve ay sonuna doğru 2022 yılının asgari ücretini saptayacak. Bu yıl asgari ücret tartışmaları erken başladı. Tırmanan enflasyon ve özellikle gıda enflasyonundaki yüksek artış ve her yerde hissedilen pahalılık bu yıl asgari ücret tartışmasını daha da öne çekti. Dahası son günlerde "Son 45 yılın en iyi asgari ücret geliyor" iddiası basında yer almaya başladı. Asgari ücret Türkiye’de çalışanlar için yaşamsal önem taşıyor. Neden bu kadar önemli? Çünkü asgari ücret kelimenin dar anlamıyla artık asgari, sınırlı bir çalışan kesimini değil milyonları ilgilendiren ortalama ücret haline geldi.


ASGARİ ÜCRETLİ TOPLUM

Asgari ücret düşük vasıf gerektiren işlerle sınırlı bir ücret değil. BirGün’de yazdığım 4 Ekim 2021 tarihli “Asgari ücretli ve işsiz üniversite mezunları” yazımda da vurguladığım gibi kalifiye üniversite mezunları artık asgari ücretle işe başlıyor. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi (CBİKO) tarafından hazırlanan Üniveri projesi verilerine göre üniversite mezunlarının büyük bölümü asgari ücret civarında ücretlerle işe başlıyor. Mühendislikler dahil (tıp mezunları hariç) üniversite mezunlarının ilk işe giriş ücretinin yaklaşık yüzde 50’si asgari ücret civarında gerçekleşiyor.

Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip ülkelerden biri olmanın yanında, asgari ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülkedir. Bu durum Türkiye’de asgari ücretin etkisini AB ülkelerine göre çok daha yaşamsal hale getiriyor.

Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı (Eurofound) verilerine göre Avrupa Birliği üyesi ülkelerde asgari ücret civarında (yüzde 10 altı ve yüzde 10 üstü) bir ücretle çalışanların oranı ortalama yüzde 9 düzeyindedir. Türkiye’de ise asgari ücret civarında çalışanların oranı 57’dir. Böylece Türkiye’deki asgari ücretlilerin oranı AB ortalamasının yaklaşık 6 katından fazladır. Asgari ücret civarında ücret alanların oranı Hollanda, Danimarka, Belçika ile İsveç’te yüzde 3 iken Avusturya, Yunanistan ile Çekya’da yüzde 4 ve İspanya, Slovenya, Almanya ile Finlandiya’da yüzde 5’tir. AB ülkeleri arasında asgari ücretlilerin en yoğun olarak yaşadığı üç ülke ise yüzde 21 ile Romanya ve yüzde 20 ile Macaristan ve Portekiz’dir.

DİSK-AR tarafından yapılan çalışmalar da benzer sonuçlar ortaya koyuyor. DİSK-AR’a göre asgari ücret civarında (asgari ücretin yüzde 20 fazlası ile onun altında çalışanlar) 10 milyona yakın. Ayrıca ortalama ücret giderek asgari ücrete yaklaşıyor. Örneğin DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre hane halkı ortalama fert geliri 2006 yılında asgari ücretin 2 katı iken 2019’da 1,4 katına geriledi. Bunun anlamı ortalama ücretlerin asgari ücrete yakınsamasıdır. Dolayısıyla ne konuştuğumuzun farkında olalım! İşçilerin ortalama ücretini konuşuyoruz.

BUMERANG GİBİ

Peki nasıl oluyor da asgari ücret ortalama ücret haline geliyor ve toplumun önemli bir bölümü asgari ücretlileşiyor? Asgari ücret bu kadar geniş bir kesimi ilgilendiriyorsa şüphesiz ne kadar arttığı daha da önem taşıyor. Öte yandan asgari ücretin genel ücret seviyesini yukarı çekeceği varsayımı ile asgari ücret artışı çok daha büyük önem taşıyor. Ancak asgari ücretin genel ücret düzeyini yukarı çektiği varsayımı artık geçerli değil. Asgari ücret artışları ortalama ücret düzeyini yukarı çekmiyor. Tersine fiili ücret artış oranlarından daha çok artan ve bir tür gösterge ücret niteliğinde olan asgari ücret genel düzeyini aşağıya doğru çekiyor ve toplum asgari ücretlileşiyor. Asgari ücret artık genel ücret düzeyi için itici değil çekici bir faktördür. Asgari ücret Türkiye’de adeta bir bumerang gibi emekçilerin önemli bir bölümünün ücret düzeyini aşağıya çekiyor.

Bunu iki şekilde de görmek mümkün. Asgari ücret ortalama/fiili ücret düzeylerinden çok artıyor veya asgari ücretteki artış ortalama işçi ve memur ücretlerine ve gelirlerine yansımıyor. Bunu Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı, Türkiye Ekonomisinde Haftalık Gelişmeler ve Görünüm adıyla yayımlanan verilerde yer alan emek gelirlerindeki artışlardan da anlayabiliyoruz. Bu verilere göre 2002 Aralık-2021 Temmuz arasında asgari ücret nominal olarak (sayısal-enflasyondan arındırılmamış) 15,3 kat artarken aynı dönemde ortalama kamu işçisi aylığı 7,3 kat, ortalama memur maaşı 8,7 kat, ortalama işçi emekli aylığı 9,4 kat ve ortalama emekli sandığı aylığı 7,1 kat artmış. Dolayısıyla asgari ücret 15 kattan daha fazla artarken emekçilerin ezici çoğunluğunun ücret, maaş ve emekli aylığı artışları bunun çok altında kalmış. Dahası ortalama emek gelirleri, aynı dönemde yaklaşık 12 kat artan Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışının da çok altında kalmış.

ASGARİ ÜCRET YETERSİZ

Asgari ücretin halen oldukça yetersiz bir düzeyde olduğu, TÜRK-İŞ ve DİSK tarafından hesaplanan açlık sınırının dahi altında olduğu malum. Ancak asgari ücretin son 20 yılda resmi enflasyon oranlarından ve genel ücret düzeyinden çok daha fazla arttığı da bir vakadır. İşte burada yanılmamak gerek! Asgari ücret artışı bütün ücretleri aynı yönde etkilemiyor. Tersine genel ücret düzeyinin asgari ücrete yaklaşmasına yol açıyor. Dolayısıyla sadece asgari ücret artışına odaklanmak genel ücret düzeyinin gözden kaçmasına yol açabiliyor. Dahası asgari ücret pazarlığını asgari değil ortalama ücret pazarlığı gibi yürütmek gerek.

Ücretlerin asgari ücret düzeyine yakınsaması genel gelir eşitsizliğine dokunmaksızın sınıf içi dağılımı değiştirmek anlamına geliyor. En düşük gelirli emekçilerin gelirleri daha çok artarken emekçilerin büyük bölümü asgari ücrete yakınlaşıyor, yoksullaşıyor ve asgari ücretli hale geliyor. Deyim yerindeyse bir asgari ücret açmazı ve bumerangı söz konusu.

TEŞMİL YAYGINLAŞMALI

Türkiye’de asgari ücret tespitini yapan komisyon üç taraflı bir yapıya sahip (hükümet, işçi ve işveren) ve kararlar oy çokluğu ile alınabiliyor. Bu yüzden hükümetin tutumu kritik önem taşıyor. Dolayısıyla hükümet ve işveren tarafı aynı doğrultuda oy kullandığında işçi tarafı azınlıkta kalmaktadır.

Örneğin 2000-2020 arasında 21 kez yapılan asgari ücret görüşmelerinin sadece dördünde taraflar arasında uzlaşma sağlandı. İşçi tarafı 16 kez saptanan asgari ücrete itiraz ederken bu yıllara ilişkin asgari ücret düzeyi hükümet ve işveren tarafının işbirliği ile saptandı. Türkiye’de asgari ücret sosyal diyalog mekanizması ve taraflar arasında uzlaşma yoluyla değil hükümet-işveren bloğunun çoğunluk kararıyla saptanıyor. Hükümet asgari ücret, memur aylıkları, emekli aylıkları ve kamu işçisinin ücretinde belirleyici konumda. Böylece genel ücret düzeyi aslında hükümet tarafından belirleniyor. Asgari ücret bunun en kritik unsuru.

Bu tespit yöntemi devam ettiği sürece asgari ücretteki açmaz devam edecektir. Asıl olan tespit yöntemini değiştirmek. Üzerinde durulması gereken husus asgari ücretliler toplumu olmaktan çıkıştır. Bunun için genel ücret düzeyinin artmasına odaklanmak lazım. Asgari ücretin genel ücret düzeyini aşağıya çekmesini önlemenin yolu sendikalaşma ve toplu pazarlıktır.

Avrupa’da asgari ücret düzeyinde ücret alanların çok sınırlı bir oran oluşturmasının nedeni sendikalaşma ve toplu iş sözleşmelerinin teşmil edilmesidir. Teşmil toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işçilere ve işyerlerine uygulanmasıdır. Bu yolla genel ücret düzeyini asgari ücret basıncından kurtarmak mümkündür. Teşmil bir işkolundaki en önemli ve büyük sözleşmenin o işkolundaki diğer işyerlerinde uygulanması anlamına gelir ve böylece toplu pazarlığın sonuçlarının genel ücret düzeyine yansımasını sağlar. Avrupa’da teşmil nedeniyle asgari ücretle çalışanların sayısı sınırlı kalıyor ve genel ücret düzeyinin düşmesi engelleniyor.

Asıl çözüm sendikalaşma ancak sendikalaşmanın artışı zaman alacak uzun bir yol. Oysa halen mevzuatımızda yer alan bir mekanizma olan teşmil işletilerek asgari ücretteki açmaz büyük ölçüde aşılabilir. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 40. maddesi işletilerek teşmil uygulaması yapılabilir. Tuhaf biçimde bu madde yılardır metruktür, adeta unutulmuş ve “kadük” hale getirilmiş. On yıllardır neredeyse uygulaması yok. Neden uygulanmaz? Şimdi teşmili canlandırma ve uygulanmasını talep etme zamanı. Yoksa asgari ücret genel ücret düzeyini aşağıya çekmeye devam edecek.
Özetle esas olan asgari ücretin ne kadar artacağı değil, ortalama ücretlere nasıl yansıyacağıdır. Asgari ücret manşet, gösterge ücrettir. Esas olan fiili ücret düzeyi. Bu asgari ücret pazarlık döneminde iki noktaya odaklanmak lazım: Birincisi asgari ücreti değil ortalama ücreti konuşuyor olduğumuz gerçeğine. Artış talebinde bunu dikkate almak lazım. Asgari ücret artışı ortalama ücret artışı olarak kavranmalı. İkincisi asgari ücretin bumerang etkisini kırmak için sendikalaşmayı artırmak ve teşmil mekanizmasını yaygınlaştırmak gerektiğine.