Her yılın Aralık ayı geldiğinde en alttakilerin “sürdürülebilir yoksulluğu” için en üsttekiler arasında bir tartışma başlar:

-Asgari ücret o kadar olamaz!

-Ne kadar olamaz?

Bu sorunun muhatabı “tartışma” masasında yer almayan işçi sendikaları, çalışma yaşamına dair araştırmalar yapan bilim insanları, işçi hakları için kalem oynatan gazeteciler ve fabrikalardaki emekçilerdir. Onlardan gelen her talep, patronlarca okunup incelenmeden “o kadar da olmaz” denilerek karşılanır.

Patronlar için her vakit işçilere yapılan ödemeler “ağır yük” olageldi. O kadar ki, ücret artışları gündeme geldiğinde bunu yapmamak için kırk dereden su getirirler.

1990’ların ortasında yine bir kriz yaşanıyordu. Benim de çalıştığım gazetenin patronu, ünlü bir köşe yazarıyla sohbet ederken mali imkânsızlıktan söz ediyordu. Patron “şartlar o kadar kötü ki, eski yıllardaki gibi yüzde 15-20 zam yapamam” dedi:

-Ancak yüzde 5 falan yapabilirim!

Köşe yazarı sessizce dinliyordu. Patron da bu durumdan üzgündü! Yüzde 5 zammı “onur kırıcı” buluyordu. Son kararı hakkındaki bilgiyi de aynı “hüzün” çizgisinden verdi:

-Yüzde 5 zam yapmaktansa hiç yapmamak iyidir!

Şaka gibi gelebilir ama değil. O yaz Babıali’nin büyük gazetesinin çalışanlarına “yüzde 5 çok az olur” gerekçesiyle ücret artışı yapılmadı. Patron sonbaharda bir gazeteyi daha satın alarak en büyük medya patronluğuna terfi etti!

2022’nin Aralık ayında da benzer bir ritüel yaşanıyor. Hükümet, işverenler ve işçiler aynı masa çevresine toplanıyorlar. Üç ayrı kesim gibi gözükse de hepsi aynı kumaştan dokunup ortaya çıkmışlar. Daha ilk toplantı yapılmadan “sözde” işçi temsilcisi müthiş bir çıkış yaparak “işçi kardeşlerim için” diye gürledi:

-Açlık sınırında bir asgari ücret talep ediyoruz! Onun altında bir artışı kabul etmeyeceğiz!..

Patronlar ise diplomatları aratmayan bir açıklama ile işçilerimizi memnun edecek, işverenlerimizi mağdur etmeyecek bir düzeyde karar beklentisi içinde olduklarını söyledi.

Hükümet ise “yüzde 50’lik artış olur mu?” diye soran gazetecilere “katiyen olmaz” demedi. Onunla aynı anlama gelecek şu cümleyi kurdu:

-Gerçekçi bir artış olmalı!

Ülkemiz tam anlamıyla bir “emek cehennemi” haline getirildiği için asgari ücret artışı için yapılan toplantıların danışıklı döğüş gösterisinden pek fazla farkı bulunmuyor:

-Asgari ücret azami hokkabazlık!