Yeni yıla yaklaşık üç hafta kaldı. Aranızda yeni yıl planları yapmaya başlayanlar var mı bilmiyorum. Yeni hedefler, beklentiler vs. Ama net olarak bildiğim bir şey var. Bu ülkede çalışanların gözü kulağı bu ay sonunda açıklanacak ve yeni yılda uygulanacak olan asgari ücrete çevrilmiş durumda. O konudaki karar kameralar önünde cumhurbaşkanı tarafından açıklanıncaya kadar talepler, teklifler, kimin nerede durduğu filan sürekli konuşulacak. Çalışan nüfusun büyük çoğunluğunu doğrudan ilgilendirdiği için konunun gündemde olması anlaşılabilir bir durumdur. Çalışma Bakanlığının Çarşamba günü yayımladığı anket verilerine göre işçilerin yüzde 80’ni bu konudaki tartışmaları yakından takip ediyor. Sadece çalışanlar değil, genel olarak kamuoyu da bu konuyu yakından takip ediyor: yüzde 80.


Ankete katılan işçilerin asgari ücret beklentisi 7 bin 536 lira imiş. Kasım ayı açlık sınırının bile altında olan bu tutarda bir asgari ücret beklentisi içerisinde olmak, işçilerin çaresizliklerinin bir ifadesi olarak yorumlanabilir.

***

Asgari ücret tespit komisyonu işçi ve işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşuyor. Ay sonuna kadar değişik tarihlerde yapılacak olan toplantıların ilki bu hafta Çarşamba günü gerçekleşti. İşçi temsilcisi olarak toplantıya katılan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ilk toplantı öncesi yaptığı açıklamada pazarlığa 7 bin 785 liradan başlayacaklarını ifade etti. Öncelikle bu rakamın Türk-İş tarafından açıklanan Kasım ayı açlık sınırı olduğunu ifade etmek isterim. Henüz Aralık ayı “açlık sınırı” verisi açıklanmamışken pazarlığa bu seviyeden başlayacaklarını açıklamış olmaları aslında “sıkı” bir pazarlık süreci olmayacağının, nihayetinde son karar vericinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunun da bir ifadesidir.

Eğer Aralık ayında Kasım ayı enflasyonuna benzer bir veri ile karşılaşacak olursak, 7 bin 785 lira olan açlık sınırının Aralık sonu itibariyle 8 bin 235 liraya ulaşması beklenir. Madem “açlık sınırından” bahsediyoruz, gıda fiyatlarındaki aylık artış oranını(Kasım yüzde 5,75) dikkate almak lazım. Hal böyle iken Ocak ayından itibaren uygulanacak olan yeni asgari ücret için pazarlığı 7 bin 785 liradan başlamak nasıl açıklanabilir? Üstelik bu rakam bile insanca yaşamak için gereken bir gelir düzeyine değil, açlığa işaret etmektedir.

Dikkat ederseniz ben bile hesaplama yaparken sadece gıda harcamalarını dikkate almışım. Oysa “Asgari Ücret Yönetmeliği’nin” 4/d maddesi asgari ücreti; “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlıyor. Demek ki neymiş? Asgari ücret sadece karın doyurmak için değil, kişinin hayatın olan akışı içinde yaptığı diğer tüm harcamaları da karşılayacak düzeyde olması gerekir.

***

Her ne kadar ilgili yönetmelik hazırlanırken yapılan tanım en alt düzeyden insan ihtiyaçlarının karşılanmasını esas almış olsa da bugün geldiğimiz yer itibariyle “karın doyurma” düzeyine ulaşma bile bir kazanım olarak görülmektedir. Bu durum yoksulluğun ne kadar derin ve kabul görmüş olduğunun bir göstergesidir. Oysa olması gereken “insanca yaşayacak” bir ücret geliri seviyesidir. Mücadele buna yönelik olmalıdır.

Asgari ücrete ilişkin bir açıklama da Türkiye ihracatçılar Meclisi(TİM) Başkanından geldi: eğer üretici ve ihracatçı 500-600 dolar gibi rakamlarla karşılaşırsa rekabetçiliğimizi çok daha fazla kaybederiz.

Demek ki neymiş? Türkiye’nin ihracat yapabilmesi ancak ve ancak işçilerin yoksullaştırılması ile mümkün olabiliyormuş. Bunu söyleyen TİM Başkanına hatırlatmak gerekir ki bugün dünyanın en büyük ihracatçılarından birisi olan Almanya’da asgari ücret bin 800 avronun üzerinde. Diğer bir ifade ile ihracat yapabilmek için çalışanları açlığa mahkûm etmek gerekmiyor.

Peki, ne kadar olacak?

Ay sonu geldiğinde kameralar karşısına geçip 8.200 lira civarında bir asgari ücret açıklanacak ve bunun ne kadar büyük bir başarı olduğu anlatılacak diye tahmin ediyorum. Oysa biz biliyoruz ki bu tutarda açıklanacak bir asgari ücret şubat ayında çalışanın eline geçtiğinde, bir ailenin açlık sınırının altında ücret almaya devam ettiği gerçeğinin değişmediğini gösterecektir.