Asgari ücret görüşmeleri başladı. Yılbaşına kadar bu görüşmeler devam edecek, muhtemelen bir anlaşma sağlanamayacak ve iktidar yeni bir asgari ücret ilan edecek. Peki, bu ücret ne olacak?

Asgari ücrete ilişkin yapılan tartışmalara baktığımızda çok sık duyduğumuz bir talep asgari ücretin gelir vergisinden muaf olmasıdır. Başlangıçta kulağa hoş gelebilir. Zaten minimum düzeyde ücret geliri elde edenlerin bir de bu gelir üzerinden vergi ödüyor olmaları hiç makul değil ve açıklaması da çok zor bir durumdur. Ancak asgari ücretin vergiden muaf olması yeterli bir talep değildir. Çünkü sadece bu ücret seviyesinin vergilendirilmemesi, bunun bir miktar üzerinde gelir elde edenler açısından haksız bir durum yaratacaktır. Belki bu seviyenin üstünde ücret alanların kayıtlı ücretlerinin asgari ücret seviyesine indirilmesine ve farkın açıktan ödenmesine yol açacaktır. Bunun yerine, yapılması gereken, tüm ücret geliri elde edenlerin gelirlerinin önemli bir kısmını vergiden muaf tutmaktır. Bunun da yolu aslında bizim mevzuatımızda mevcuttur.

ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ

Vergi Kanunun 32. maddesinde asgari geçim indirimi(AGİ) ve bunun nasıl hesaplanacağı tanımlanmıştır. Buna göre bekâr bir çalışan için AGİ tutarı brüt asgari ücretin %50’si üzerinden hesaplanan %15’lik vergi tutarıdır. Ancak asgari ücretin vergi matrahı hesaplanırken SGK işçi payı ve işsizlik primi düşülüyor. Dolayısıyla vergiye esas ücreti dikkate alındığında AGİ ile sağlanan “vergi avantajı” bekâr bir çalışan için yaklaşık %58’e ulaşıyor. Evli ve çocuklu olanlar için AGİ oranı artmaktadır. Maksimum %85 ile sınırlıdır(375 TL). Bu tutar da aslında asgari ücret üzerinden alınan toplam vergiye denk gelmektedir.

Bu nedenle asgari ücretten vergi alınmasın demek aslında evli ve iki çocuklu bir çalışan açısından sonuç doğurmayacak bir taleptir.

Talep edilmesi gereken iki şey olmalıdır: (1) yüksek bir asgari ücret ve (2) tüm ücretli çalışanlara uygulanan AGİ oranının brüt asgari ücretin tamamının dikkate alınarak belirlenmesi.

Böyle yapılınca hem asgari ücret yüksek belirlenmiş olur hem de ücretli çalışanların daha yüksek bir oranda vergiden muaf tutulması sağlanmış olur. Anayasada vurgulanan sosyal devlet olmanın bir gereği olarak, AGİ asgari ücretin brüt tutarı kadar olmalıdır. Tüm ücretli çalışanların, brüt asgari ücret olarak tanımlanması gereken AGİ tutarı kadar vergiden muaf olması sağlanmalıdır.

YENİ ASGARİ ÜCRET NE OLUR

Asgari ücret ile çalışanların 2020 yılında eline geçen net tutar 2.423 liradır. Peki, 2021 yılındaki tutar ne kadar olacaktır?

Anlaşılan o ki iktidar, TÜİK’in açıkladığı TÜFE oranını esas alarak yeni bir asgari ücret belirleyecektir. TÜİK verilerine göre 2020 yılında Kasım ayı sonu itibariyle oluşan TÜFE %13,19. Bir de bunun üzerine Aralık ayı enflasyonu eklenecek. Demek ki %15 civarında bir TÜFE ortaya çıkacak. Eğer asgari ücret bu oranda artırılırsa, çalışan nüfusun büyük çoğunluğu, kendilerinin maruz kaldıkları enflasyon nedeniyle reel olarak yoksullaşmış olacak. Mesela, asgari ücretlilerin harcama sepetinde çok büyük yer tutan gıda fiyatları %21 dolayında artmıştır.

Eğer sadece enflasyon oranı kadar bir artış yapılır ise ücret geliri en altta olan çalışanların hayatlarını çok zor koşullarda sürdürmeleri istenmiş olur. Reel olarak maruz kaldıkları enflasyon oranı yanında, çalışanların refahını artıracak bir iyileştirmenin de yapılması gerekir. Bu da minimum %25’lik bir ücret artışı olması demektir.

Bu oranda bir artış 2021 yılı brüt asgari ücretini 3,678 liraya yükseltir. Bu tutarın tamamının AGİ hesaplamasında kullanılması, dünyada başka örneği olmayan damga vergisinin kaldırılması ve işsizlik fonu için kesilen %1’lik oranın da kaldırılması gerekir. Bütün bunlar yapıldığında asgari ücret ile çalışan sadece %14 SGK primi öder. Böylelikle 2021 yılında asgari ücret ile çalışan birinin eline aylık net 3,163 lira geçer. Bu da 2.324 lira olan 2020 yılı net asgari ücretinin %36 artması anlamına gelir. Bu tutar yetersiz olsa bile asgari ücret kazananları memnun edebilir. Peki, bu oranda ya da daha üstünde bir artış yaparlar mı? Hiç sanmıyorum.