Türkiye 2000’li yılların en yüksek enflasyonunu yaşarken, pahalılık görülmemiş boyutlara ulaşıyor. Pahalılığa karşı çözüm ücretlere, maaşlara ve emekli aylıklarına bir “dokunuş” değil anlamlı artış yapılmasıdır.

Asgari ücrete, tüm ücret ve maaşlara: “Dokunuş” değil zam!
Fotoğraf: Depo Photos

Çalışanları yakından ilgilendiren temmuz ayına on gün kala ücret, maaş ve emekli aylıkları ile ilgili belirsizlikler devam ediyor. Temmuz ayında memur maaşları ve emekli aylıkları ile toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçilerin ücretlerine yasa ve toplu sözleşmelerin gereği olarak enflasyon farkı eklenecek. Bu tartışma dışı hukuksal bir zorunluluk, bir lütuf değil. Kimsenin kararına bağlı değil. Ancak bu enflasyon farkı ücret zammı anlamına gelmiyor. Sadece resmi enflasyona göre yaşanan kaybın gecikmeli olarak ve kısmen telafisi anlamına geliyor. Enflasyonun 6 ay boyunca yaratmış olduğu alım gücü kaybını gidermek için ek bir zam olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

Asgari ücret açısından ise durum daha da belirsiz. Asgari ücret yasal olarak en geç iki yılda bir belirleniyor. Uygulamada ise yıllık belirleniyor. Asgari ücret Aralık 2021’de belirlendi. Diğer emek gelirleri gibi asgari ücrete temmuz ayında enflasyon farkı eklenmesi için yasal zorunluluk yok. Asgari ücrette artış olup olmayacağı büyük ölçüde hükümetin tutumuna bağlı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nu toplantıya çağırmaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkili. Bakan istediği anda Komisyonu toplantıya çağırabilir ve asgari ücret artışı yapılabilir.

Asgari ücrete temmuzda zam yapılıp yapılmayacağı uzun süre belirsiz kaldı. Gerek Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplamaya yetkili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve gerekse diğer iktidar partisi yetkilileri asgari ücrete zam konusundaki tutumlarını netleştirmekten kaçındılar.

Uzun bir suskunluktan sonra Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile asgari ücreti konusunda görüşme yapması temmuz ayında asgari ücret artışına ilişkin tartışmaları büyük ölçüde sonlandırdı. Asgari ücrette bir artış olacağı kesin ancak bunun yöntemi ve miktarı belirsizliğini koruyor. Artışın AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un sözünü ettiği gibi bir “dokunuş” mu olacağı yoksa anlamlı bir zam mı olacağı belli değil.

ASGARİ ÜCRETTE GEÇ KALINDI

Oysa asgari ücret tartışmasının çoktan bitmesi ve asgari ücrete çok daha önce ek zam yapılması gerekirdi. Yüksek enflasyon dönemlerinde işçi, memur, emekli gibi sabit gelirlilerin alım gücü hızla düşer. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemlerinde yıllık veya 6 aylık zamlar yetersiz kalır. Örneğin DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamaya göre asgari ücretin 5 aylık toplam alım gücü kaybı 5 bin lirayı aştı. Yüksek enflasyon asgari ücreti daha ilk aylarda bitirdi. Bu nedenle geçim şartları olağanüstü zorlaştığı için asgari ücretin yeniden tespit edilmesi gerekirdi.

Yüksek enflasyon koşullarında asgari ücretin yılda bir kez saptanması kabul edilemez. Böylesi dönemlerde 6 aylık artışlar bile yetersiz kalır. Yüksek enflasyon dönemlerinde daha sık asgari ücret artışı, örneğin yılda 4 kez gibi artışlar şarttır.

Ancak hükümet asgari ücret artışı konusunda son ana kadar belirsiz kalmayı tercih etti. Bunun nedeni asgari ücret artışının seçim endeksli olmasıdır. AKP son baharda seçim düşünmediği için asgari ücret artışı aralık ayına bırakmayı ve aralıkta yüklü bir asgari ücret yapmayı ve seçimlere böyle gitmeyi hedeflemiş olabilir. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Asgari ücret konusunda kamuoyunda artan duyarlılık ve beklenti görmezden gelinemez hale geldi. Bu nedenle temmuz ayında kısmi bir asgari ücret artışı gündemde. Asgari ücrette artış olması kaçınılmaz görünüyor. Ancak miktar ve “yöntem” sır gibi saklanıyor veya henüz karar verilmedi.

Türkiye’nin hukuk sistemi içinde bu yaşananlar bir garabet. Asgari ücret konusunda yetkili organ Asgari Ücret Tespit Komisyonu. Normal olarak Komisyonun toplantıya çağrılması ve müzakerelerinin orada yapılması gerekirdi. Oysa Aralık 2021 asgari ücret tespitinden bu yana asgari ücret mevzuatı rafa kaldırılmış durumda. Asgari ücretin tespiti Komisyon müzakereleri ile değil hükümetin çizdiği çerçeve ile belirleniyor. Temmuzdaki muhtemel artış da bir komisyon müzakeresi ile belirlenmeyecek hükümet tarafından uygun görülen artış komisyon tarafından onaylanacak.

Asgari ücreti adeta hükümetin artırdığı görüntüsü veriliyor. Oysa ülkemizin asgari ücret sisteminde hükümetin tek başına yetkisi yok. Asgari ücret bazı ülkelerde hükümet tarafından belirleniyor ancak ülkemizde üçlü bir mekanizma ile belirleniyor. Dolayısıyla hükümet yasal karar verici değil. Asgari ücreti hükümet artırmıyor. Öte yandan asgari ücret hükümet tarafından da ödenmiyor. Kamu işçilerinin ücretleri toplu iş sözleşmeleri ile belirleniyor. Dolayısıyla asgari ücret hükümet açısından bir kamu gideri artışı anlamında da pek gelmiyor. Ancak hükümet bir süredir asgari ücreti kendisi artırıyormuş gibi tutumla hareket ediyor. Elbette hükümetin tutumu önemli ancak asgari ücret bir hükümet kararı ile değil Komisyon çoğunluğu ile artırılabilir. Bu yüzden müzakerelerin kamuoyu önünde yapılması gerekir.

ENFLASYON FARKI YETMEZ

Asgari ücrette enflasyon nedeniyle yaşanan kayıp ortadayken yapılacak artış belirsiz. Oysa asgari ücret ve asgari ücret civarında ücret alan 10 milyona yakın işçi var. Ücretler büyük ölçüde asgari ücrete doğru baskılanmış durumda. Konuşulan artış senaryolarından biri asgari ücretin SGK prim yükünde bir destek sağlanması yönünde. Şu an işverenlere sağlanan 5 puanlık SGK prim desteğinin bir benzerinin işçilere de sağlanması tartışılan konulardan biri. Bunun Hazineden veya İşsizlik Sigortası Fonunda karşılanması gündeme gelebilir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasına itiraz etmek lazım. Bu işçinin parasıyla asgari ücreti artırma hilesi olur. İşverenlere verilen 5 puanlık prim desteği bütçeden karşılanıyor. Eğer işçilere bir prim desteği olacaksa bunun bütçeden karşılanması gerekir.

Öte yandan 5 puanlık prim desteği yaklaşık 250 TL demek. Bunun anlamlı bir atış olmayacağı ortada. Asgari ücretin 5 bin liraya yükseltilmesi yönünde beklentiler de var. Bu durumda asgari ücrete yaklaşık 750 TL zam yapılmış olur. Bu artışın da yaşanan pahalılık karşısında derde deva olmayacağı, sadece bir “dokunuş” olacağı çok açık. Yapılması gereken artan pahalılık karşısında esaslı bir zamdır. Ancak Hükümetin temmuzda asgari ücrete böyle yüklü bir zamma yanaşması ancak sonbaharda erken seçim olasılığı ile mümkün. O da şimdilik belirsiz. Türk-İş’in de asgari ücret artışı konusunda ciddi bir ses yükseltmemiş olması artışın sınırlı olacağını gösteriyor. Nitekim Numan Kurtulmuş temmuz ücret artışlarını şöyle formüle etti: “Temmuz ayıyla birlikte çok sayıda sabit gelirlinin alım gücünü artıracak bir dokunuş mutlaka hükümet tarafından yapılacaktır.”

VERGİ YÜKÜ ARTACAK

Öte yandan temmuzda ücret, maaş ve aylıklara enflasyon farkları eklenecek. Ancak bu konuda bir yanılsama var. Temmuz ayındaki enflasyon farkları sadece erimiş ücretleri, maaşları ve emekli aylıklarını 6 ay önceki düzeyine getirmiş olacak. Arada yaşanan kayıp gitmiş oldu. Üstelik enflasyonun eksik ölçümünden kaynaklı sorunlar nedeniyle emekçilerin kaybı asla karşılanmış olmayacak. O nedenle temmuzda sadece enflasyon farkı değil ücret ve maaşları ile emekli aylıklarında bu fark dışında anlamlı bir iyileştirme şart.

Dahası temmuz ayında ciddi bir iyileştirme vergi dilimleri nedeniyle de şart. Yüksek enflasyon nedeniyle işçi ücretleri ve memur maaşları üzerindeki vergi yükü yılın ikinci yarısında daha da artacak. İşçiler ve memurlar daha çok vergi ödeyecekler. Çünkü hükümet ilk vergi dilimini 2022’de sadece yüzde 33 artırarak 24 bin liradan 32 bin liraya çıkarıldı. Oysa ücret ve maaşlar temmuz artışı ile birlikte vergi dilimlerindeki artışın çok üzerinde artmış olacak. Eğer asgari ücrette anlamlı bir atış olmazsa ve ücret ve maaşlarda anlamlı bir iyileştirme olmazsa çalışanlar hızla 2. ve 3. dilime girecekler. Temmuzda alınacak enflasyon farkının önemli bir bölümü vergiye gidecek.

Türkiye 2000’li yılların en yüksek enflasyonunu yaşarken, pahalılık görülmemiş boyutlara ulaşıyor. Pahalılığa karşı çözüm ücretlere, maaşlara ve emekli aylıklarına bir “dokunuş” değil Temmuz ayında anlamlı artış yapılmasıdır.