Erdoğan zam talebine kapıyı kapattı. Emekçiler ise zammın zorunluluk olduğunu belirtiyor. İşçi Karakoç “Neredeyse 24 saat çalışacağız” derken, Yayla “Zamma sıcak bakmıyorlarmış. Biz de onlara sıcak bakmıyoruz” diyor.

Asgari ücrete zam zorunluluk

İlayda GÖKÇER

Enflasyonda hızlı artışa rağmen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Çalışma Bakanı Vedat Bilgin asgari ücrete zam için aralık ayını işaret etti. Ancak temel tüketim maddelerine ardı ardına gelen zamlar nedeniyle emekçiler ciddi bir ekonomik çöküntü içerisinde. Faturalarda ve kirada yüzde 100’ün üzerinde enflasyon yaşanırken gıda ürünlerinde ise enflasyon yüzde 64’ü geçmiş durumda.

29 yaşındaki Tuğba Yayla da asgari ücretli bir çalışan. Evli ve 15 aylık bir çocuğu var. Eşi yarı zamanlı olarak apartman görevlisi olarak çalışıyor ve 2 bin lira maaş alıyor. Tuğba tam zamanlı çalıştığı için gün içinde çocuğa eşi bakıyor. Erdoğan ve Bakan Bilgin’in haziran ayında asgari ücretin yeniden düzenlenmesine sıcak bakmaması üzerine “Biz de onlara sıcak bakmıyoruz” diyor.

İstanbul’da yaşayan Yayla eşi apartman görevlisi olduğu için kira vermediklerini ancak evlerinin çok kötü durumda olduğunu belirtiyor. Yayla “Kira vermiyoruz ama eşyalar çöp halde, rutubet yüzünden eşyaların hepsi zarar gördü” diyor. Ramazan aylarında gelen erzak yardım paketleri dışında bir destek almadıklarını belirten Yayla sık sık mesaiye kaldığını ve 10-11 saat çalıştığını belirtiyor. Yayla “Eve gelince de ev temizliği, çocuk için yemek yapayım derken çocuğu anca 1-2 saat görebiliyorum, sonra uyku saati geliyor zaten” diyor.

Yayla gıda fiyatlarının artık tahammül sınırlarını aştığını belirterek “Geçenlerde markete gittim. Hepsinden birer ikişer olmak üzere 3-4 çeşit meyve sebze, iki parça tavuk, yoğurt, çocuğa bez aldım ve 1230 lira tuttu. İnanabiliyor musunuz bunun içinde et yok, yağ yok, deterjan yok. Ve buzdolabı dolmadı bile. Eşim o kadar şaşırdı ki buzdolabının üzerine yapıştırdı fişi” diyor.

Çocuk için yapılması gereken harcamaların çok daha yüksek olduğunu hatırlatan Yayla “Bir paket mama 20 lira olmuş, iki günde bir 80 lira mamaya veriyorum. Ben yemek için o kadar harcamıyorum. Eşimle yeme düzenimiz yok. Günlük olarak çocuğa taze yemek yetiştirme derdindeyiz, anca buna yetiyor gücümüz” şeklinde konuşuyor. Yaptığı son market alışverişinde ödediği miktar nedeniyle bir daha markete gitmeyeceğine değinen Yayla “Geçen buzdolabında biraz yiyecek bulunsun dedim 1230 liraya patladı. Bir daha yapmam böyle alışveriş. Eskisi gibi yaparım: o gün tavuk yemeği yenecekse markete gidip iki patates bir parça da tavuk al çık” ifadelerini kullanıyor. Son olarak işyeri tarafından yemek kartı verildiğini belirten Tuğba, “Kartın geçerli olduğu marketler çok pahalı. Dolayısıyla bir katkısı olmuyor aslında” diyor.

AÇ MEZARI OLACAK GİBİ

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin ekonomik olarak olağanüstü koşullar oluşmadığını iddia etse de emekçiler artık meselenin sadece refah değil yaşam mücadelesine dönüştüğünü belirtiyor. İstanbul’da ücretli çalışan bir belediye işçisi olan Salih Karakoç milyonların açlık sınırı altında yaşamaya başladığını hatırlatarak şöyle diyor: “Geçinmek imkansız. İnsanlar market market gezip en ucuzunu arıyor artık. Eskiden ‘Aç mezarı olmaz’ derlerdi ama artık olacak gibi, insanlar açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor.”

Geçinebilmenin en önemli yolunun dayanışma olduğunu aktaran Karakoç: “Dayanışmasız yaşamak mümkün değil, herkes ya köydeki akrabasından ya da komşusundan destek alıyor, anca öyle hayatta kalınabilir artık” diyor. Sık sık fazla mesaiye kaldığını belirten Karakoç: “Anca böyle geçinebiliyorum ne yapayım. Elimizde olsa 24 saat çalışacağız. Zam yapıp yapmamak bir tercih değil ki zorunluluk” diyor.