Asgari ücretin yılbaşında 1.300 lira olması neredeyse kesin. Hükümetin asgari ücret artışını ötelemesi oldukça zor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu hükümet, işçi ve işveren kanadından beşer temsilcinin katılımı ile toplanıyor ve kararlarını oyçokluğu ile alıyor. İşverenler karşı çıksa dahi kurul hükümet ve işçi temsilcilerinin ortak tutumuyla asgari ücreti 1.300 liraya çıkarır.

Asgari ücret artışı iktidar partisinden daha çok muhalefetin başarısı olarak not edilmeli. 7 Haziran seçimlerinde asgari ücrette ciddi artış vaat eden üç muhalefet partisinin talepleri seçmende karşılık bulunca, AKP 180 derecelik bir dönüşle 1 Kasım seçimleri öncesinde 1.300 liralık asgari ücret vaadine yer vermek zorunda kalmıştı. Bu vaadin gönülsüz ve zoraki olduğunu anlamak için Başbakan Davutoğlu ile Maliye Bakanı Şimşek’in 7 Haziran öncesi açıklamalarına bakmak kafi. Şimşek, “asgari ücreti 1.500 liraya çıkarmak zulümdür” derken, Davutoğlu da “asgari ücretin 1.500 liraya çıkması durumunda kaç işyeri kapanır, hesabını versinler” demişti.

Birkaç ay önce 1.400 veya 1.500 liralık asgari ücrete veryansın edip, sonra 1.300 lira asgari ücret vaad etmek, muhalefetin asgari ücret stratejisinin hükümeti nasıl sıkıştırdığını ortaya koyuyor. Şimdi icraat zamanı! Asgari ücret 1.300 lira olacak ama bedeli ne olacak? Sermaye örgütleri itirazlarını yükseltmeye başladı. Bu koroya liberal yazar ve iktisatçılar da katıldı. Asgari ücret artışı üzerinden felaket tellallığı yapılmaya ve işsizlik kırbacı sallanmaya başlandı. Oysa bunlar her asgari ücret tartışması öncesinden bildiğimiz basma kalıp itirazlar.

Sermaye örgütleri ve liberal iktisatçılara bakacak olursanız asgari ücretin varlığı tek başına felaket. Zaman zaman dillerinin altındaki baklayı çıkarıp “asgari ücret” kaldırılsın” deme cüretini de gösteriyorlar. Sermaye çevrelerinin bu “vahşi” taleplerine, “Zaten bazı ülkelerde asgari ücret uygulaması yok” diye destek veren kalem erbabına ne demeli! Eğer kastettikleri Avrupa ülkeleriyse resmi asgari ücretin olmadığı Avrupa ülkelerinde asgari ücret toplu iş sözleşmeleri yoluyla belirleniyor. İsterseniz öyle yapalım. Asgari ücreti toplu pazarlık yoluyla belirleyelim.

Ankara Sanayi Odası (ASO) yüzde 30’luk asgari ücret artışına karşı çıkıp asgari ücretin kaldırılmasını isterken, İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar daha ılımlı: “Asgari ücretin artması hem çalışana hem iç piyasaya can verir” diyerek asgari ücretin 1.300 liraya çıkarılmasını desteklediklerini, ancak oluşacak ilave maliyete karşı işverenin desteklenmesini talep etti.

Zurnanın zırt dediği yer burası. Cin şişeden çıktı. Asgari ücret yüzde 30 artışla 1.300 lira olacak. Hükümetin bundan vazgeçmesi ve sermaye örgütlerinin bunu engellemesi oldukça zor görünüyor. O halde, asgari ücret artışı karşılığında koparılacak tavizler, ödenecek bedeller gündeme gelecek. Nitekim bunlar açıkça dillendirilmeye başlandı.

Bunlardan biri yeni “istihdam” teşvikleri. İşveren örgütleri asgari ücret artışı karşılığında ilave teşvikler sağlanmasını istiyor. Halen çok sayıda “istihdam” teşviki uygulanıyor. İŞKUR 48 aya kadar SGK işveren payını ödemekte ve bu destek çeşitli çalışan kategorilerini kapsıyor. Öte yandan 2008 yılından bu yana Hazine işverenlerin SGK payının yüzde beşini karşılıyor. Bu ana kelemler dışında pek çok başka “istihdam” teşviki de söz konusu. Yeni teşviklerle, asgari ücret artışının getirdiği yükün önemli bir bölümü genel bütçeye ve işsizlik sigortası fonuna yansıtılmak isteniyor.

Asgari ücret artışının bir diğer potansiyel bedeli ise uzun zamandır gündemde olan Kıdem Tazminatı Fonu ve kiralık işçilik ve diğer esnek istihdam türleri. Bunlar yeniden ısıtılarak gündeme getiriliyor. Hükümet yüzde 30’luk asgari ücret artışını “dengelemek” için, daha önce sermayeye vaat ettiği esnek ve güvencesiz yeni çalışma biçimlerini gündeme getirebilir. Asgari ücret artışının yaratacağı “rehavet” ortamında bu bedeller dikkatten kaçabilir.

Fikri takip notu:Petrol-İş Sendikası’nın yeni yönetimi “değişen örgütlenme politikası” gerekçesiyle artık ihtiyacı olmadığı için örgütlenme birimi sorumlusu Nuran Gülenç’i işten çıkarmış. Gerekçe hiç inandırıcı değil. İronik olan, işverenlerin sendikalı işçilere karşı kullandığı keyfi ve hukuksuz yöntemlerin sendikalar tarafından kendi çalışanlarına uygulanması. Meraklısı genel kurul öncesi yazılarımıza bakabilir.