Dışarıda hafiften yağmur attırıyor. Cuma namazının ardından yapılan yağmur duaları daha başlamadan etkisini gösterdi! Haftalık meteoroloji raporu da salı gününe kadar yağmura işaret ediyor. İyi ki akıl etti şu yağmur duasını Diyanet!

Covid-19 duası da edildi mi, edildi de etkili olmadı mı, bilemiyorum. Ancak, şimdi herkesin gözünün aşıda olduğunu biliyorum. Türkiye’nin Çin’den satın aldığı, Sinovac şirketinin geleneksel yöntemle ölü virüsten ürettiği aşı dün gelecekti. Bir iki gündür eşten dosttan hep aynı soru: “Aşı olacak mıyız? Hangi aşıyı olalım? Çin aşısı güvenli mi?”

Aşı konusunda uzman değilim, başlığa bakıp da kimi meslektaşlarım gibi ahkam keseceğimi düşünmeyin. Ancak, değerlendirmelerine, birikimlerine güvendiğim uzmanlar, hekimler, akademisyenler var. Ben de onlardan ikisine; Prof. Dr. Esin Şenol ve Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya sordum.

Her ikisinden dinlediklerimden hareketle söyleyeyim; pandemiyle baş edebilmenin başka yolu yok. Aşı temel çözüm ve virüsü o durduracak. Bilimsel olarak güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış bütün aşıları kullanmalıyız!

Gelinen bu aşamada, başlangıçta sayıları hiç de az olmayan, Türkiye’nin pandemiyle mücadelede başarılı olduğunu düşünüp söyleyenlerden pek kimse kalmadı ortalıkta. Resmi kimlik ve unvanlarıyla açıklama yapanlar dışında neredeyse herkes ikna oldu ki süreç kötü yönetildi ve bugün dünyanın en kötü durumdaki ülkelerinden biriyiz.

Ne yazık ki, benzer bir değerlendirmeyi aşı konusunda da yapmak durumundayız. DSÖ 30 Ocak’ta Covid-19’u ilan ettiği andan itibaren dünyanın her yerinde, şimdilerde sayıları 300’ü bulan aşı çalışmaları başladı. 11 Mart’ta olayın adının “pandemi” olarak konulmasıyla da çok sayıda aşı çalışması kamu destekli yürütülür oldu.

Bilim insanlarının olup bitenlerden yalnızca basın üzerinden ve başta Sağlık Bakanı olmak üzere yetkililerin kamuoyuna yaptıkları açıklamalardan öğrenmeleri önemli bir potansiyeli değerlendirmemek anlamına geliyor. Bir hekim örgütü olarak TTB ve ülkenin yetkin immünoloji uzmanları aşı sürecinden de dışlandı.

Ve Türkiye aşı konusunda ön siparişleri vermekte çok geç kaldı!

Bugün, önce 10 milyon ardından geleceklerle toplamda 50 milyon dozluk Sinovac aşısı dışında yapılmış bir aşı bağlantısı yok. Pandemiyle mücadelede mutlaka birkaç aşının birlikte devreye sokulması gerektiğini vurgulayan uzmanların işaret ettiği en önemli sorun da Türkiye’nin kendisini tek aşıya bağlamış olması.

Bağlantısı yapılan tek aşı Sinovac, eski geleneksel yöntemle üretildiği için yan etkisi konusunda pek endişelenmek gerekmiyor. Ancak, ne kadar etkin olacağını bilmek mümkün değil, çünkü Faz III çalışmaları tamamlanmış ve kesin sonuçları da bilimsel yayına dönüşmüş değil.

Öte yandan, Faz III aşamasını tamamlamış ve gerek güvenirlik gerekse de etkinlikleri yalnızca şirket raporlarıyla değil, bilimsel makalelerle de gösterilmiş üç aşı var (Oxford-AstraZenaca, Moderna ve Pfizer-BioNtech). BioNtech’e dair bazı görüşmelerden söz edilse de, Türkiye bu üç aşıdan hiç biriyle bağlantı kurmamış/kuramamış.

Laboratuvar testleri tamamlandıktan sonra ay sonuna doğru uygulanmaya başlanacak olan Sinovac aşısının Faz III çalışmalarına Türkiye de katıldı; 18 yaş üstü ve 60 yaş altı gönüllüleri aşılayarak. Oysa, şimdi o aşıların öncelikle yapılacağı risk grubu arasında, sağlık çalışanlarının yanında 65 yaş üstündekiler var ve bu da oldukça kafa karıştırıcı bir durum!

Her şeye karşın benim kafam şu noktada net: Bu işin önüne aşı olmadan geçmek mümkün değil ve Çin işi Japon işi demeden, güvenilirliği bilimsel olarak kanıtlanmış bulabildiğim ilk aşıyı olacağım.