Başlıktaki uyarıyı bu gazetenin okuruna yapmanın bir anlamı olmadığı biliyorum. BirGün okuyup da aşıya karşı olan, mesafeli olan birinin olabileceğini sanmıyorum. O halde, neden tutup da köşeyi “aşı ol” mesajıyla dolduruyorum?

İster inanın ister inanmayın, belki Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan okur diye!

Duymuşsunuzdur, geçen hafta yerel bir televizyon kanalına konuk oldu ve orada Covid-19 aşılarıyla ilgili, kısırlaştırmaya yol açabileceğine dair “uyarı”da bulundu: “Bill Gates olsun, bunların önde gelenleri olsun, ‘Nüfusu azaltmak lazım’ diye zaten söylüyorlar. Pandemi azaltmasa bile yapılacak aşılarla birlikte böyle bir şey yapılması mümkün olabilir. Allah göstermesin yani kısırlaştırıcı. Afrika’da pek çok bölgede biyolojik silahlar kullanılıyor, koronada daha gelişmiş versiyonu olabilir. Aynı oyun burada da oynanıyor olabilir. Biz bunu ifade ettiğimiz zamanlarda İsrail ve İspanya basınında bu haber oldu.

İspanya basını hadi neyse de, doktoralı Erbakan İsrail’i neden referans verdi anlamadım. Onun baktığı pencereden görünen İsrail, ne yapıyorsa tersi yapılması gereken bir ülke değil mi? İsrail’den Müslümanın hayrına bir şey çıkar mı? Ben onun yerinde olsam, sözlerim İsrail basınında haber olunca kısırlıktan korkup aşı olmayarak Covid-19’dan kırılmamızı mı istiyorlar diye kendimden şüpheye düşerdim.

Konunun şakaya gelir tarafı yok tabii. Dr. Erbakan neden-sonuç ilişkisi diye bir yöntem kullanıyorsa; 1885’te ilk olarak kuduz aşısının bulunduğunu, insanlığın 100 yıldır aşılandığını ve aşılar sayesinde kızamık, çocuk felci gibi hastalıkların yok olduğunu, aşılama aksatılınca bu hastalıkların yeniden başlarını kaldırdığını düşünür ve aşı kısır yapsaydı yaygın aşılamaların başladığı 1900’lü yıllardan bugüne dünya nüfusu 2,5 milyardan 7 milyara çıkmazdı sonucuna varabilirdi.

Aslında, Erbakan’ın söylediklerinde şaşılacak bir şey yok. Aşı karşıtlığı ile belli bir dünya görüşünün, komplocu kafa yapısının doğrudan ilişkisi var. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt’un yaptığı ve patır patır öldüğümüz şu günlerde bile aşı tereddüdünün yüzde 20’ye, karşıtlığının da yüzde 10’a yakın olduğunu gösteren araştırmada; “Seküler gruplar arasında aşı taraftarlığı mütedeyyin kesime göre daha güçlü. Buna karşın mütedeyyin kesim arasında da aşı kuşkuculuğu ve aşı karşıtlığı diğerlerine göre daha yüksek” saptamasında bulunulmuş. Politik yelpazenin solundan sağına doğru gittikçe aşı karşıtlığı, sağından soluna doğru gittikçe de aşı taraftarlığı artıyormuş. Aynı şekilde, dini bağlılık ile aşıya karşı tutum arasında da anlamlı bir ilişki görülmüş.

Genç meslektaşım Hande Uz’la birlikte, 2015-2019 arası 7 gazetede yayımlanan aşı haberleri ile Facebook ve Twitter gibi platformlardaki tartışmaları incelediğimiz araştırmada da benzer bir sonuç çıkmıştı. Yeni Akit aşı karşıtı haberlerin yüzde 22’lik bir oranla en yüksek çıktığı gazete olarak görülmüş, ancak aşı karşıtlığını besleyen asıl kaynağın dijital platformlar olduğu saptanmıştı.

Bu platformlarda tek tek bireylerin tamamen öznel deneyimleri, “aşı olduktan bir süre sonra çocuğum konuşamaz oldu” gibi bilimsel hiçbir dayanağı olmayan hikâyeler yayılıyor ve eğitim düzeyi düştükçe de etkisini artırıyor.

Şimdi ölüm ve hastalık rakamlarında dünyanın en karanlık tablosunun yaşandığı ülkeyiz. Dün İ. Küçükkaya’nın programına bağlanan Doç. Dr. Emrah Altındiş, bir günde Soma’da kaybettiğimiz kadar, İzmir depreminde kaybettiğimizin üç misli can kaybettiğimizi söylüyordu.

Durum bu işte Sn. Dr. Erbakan; çoktan olmadıysanız, bence sıranız gelince siz de aşı olun!