Toplumsal ve ekonomik yaşamı derinden etkileyen pandemiyi değerlendiren Prof. Dr. Promberger, “Aşı dağıtımı çıkarlara göre yapılmamalı” ifadesini kullandı.

Aşıdaki eşitsizlik artık giderilmeli

HAZIRLAYAN: UĞUR ŞAHİN

Almanya'da ilk korona vakasının tespit edilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Ülkede bugüne dek 10 milyon 25 bin kişi Covid-19’a yakalandı, 118 bin insan ise salgın nedeniyle yaşamını yitirdi. ‘Omicron varyantı’ kaynaklı vakalarda hemen her gün rekor kırılan ülkede ‘tam aşılanmış’ nüfus yüzde 74,05.
Salgının bu ülkede de etkilemediği bir kesim var: Zenginler! Oxfam'ın verilerine göre Almanya'da en zengin on kişi, salgının başlangıcından bu yana servetlerini 144 milyardan, 256 milyar dolara çıkardı. Bu, yüzde 78'lik bir artış anlamına geliyor. Sadece söz konusu bu kâr bile ülkedeki en yoksul yüzde 40'lık kesimin yani 33 milyon kişinin toplam servetine denk. Üstelik pandemide Almanya'daki yoksulluk oranı yüzde 16,1 ile zirveye ulaştı. Hans Böckler Vakfı'na bağlı Ekonomik ve Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün araştırmasına göre ise ülkede tam gün çalışanların yaklaşık yüzde 19'u yoksulluk içinde yaşıyor.
Friedrich Alexander Nürnberg Erlangen Üniversitesi’nden Sosyoloji Profesörü Markus Promberger, son iki yılda toplumsal ve ekonomik yaşamı derinden etkileyen koronavirüs pandemisini değerlendirdi. Yoksulluk ve sosyal politika alanında çalışan akademisyen, aynı zamanda Alman Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’na da danışmanlık yapıyor. Prof. Dr. Promberger’in BirGün’ün sorularına verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle:


ÜSTESİNDEN GELİNEMEDİ

2021 yazında tutarlı bir politika oluşturulmakta başarısız olundu. 2021’in Aralık ayının başlarında, daha önce görülmemiş enfeksiyon oranları görüldü ve nüfusun yüzde 70’i bile aşılanmamıştı. Çoğunlukla aşısızlar yoğun bakım ünitelerini doldurdu. Bilim insanlarından gelen uyarılara rağmen, siyasetçiler yeni virüs varyantlarının ortaya çıkışını ve bağışıklığın hızla düşüşünü dikkate almadı. Şimdiye kadar Almanya, koronavirüs dalgasının üstesinden gelemedi ve hâlâ sadece salgına tepki vermeye çalışıyor. Eğer Covid-19 krizinin kurbanlarını sorarsanız: Çoğunlukla yaşlı ve eşlik eden hastalığı olan hastalar ancak şimdilerde daha çok aşılanmamış kesimler… Sosyoekonomik açıdan ise 2020’de olduğu gibi, bakım görevlileri ve yüksek risk maruziyetli güvencesiz emekçiler…

ÇIKAR İÇİN KULLANDILAR

Aşılar sadece küresel bir meta değil, aşı üretme bilgisi de mülkiyeti kısmen küresel firmaların kısmen de ulusal işletmelerin elinde bulundurduğu bir tür sermaye. Ve meta ile sermayenin tarihsel olarak gelişmiş güç farklılıklarıyla birlikte eşitsiz bir şekilde dağıldığını bilmek için Marksist olmaya gerek yok. Ayrıca aşı eşitsizliği jeopolitik açıdan yüksek düzeyde araçsallaştırıldı. Batı, aşıları sadece ABD’nin kontrolü altında değil, aynı zamanda Pfizer gibi Avrupalı küresel ortakların kontrolü altındayken Rusya Sputnik’i, Çin Sinovac’ı küresel politikada kendi ulusal çıkarları için kullanıyor. Çoğu Avrupa ortaklı aşı üreticisi, fikri mülkiyeti elinde tutarak ihtiyacı olan ülkelere ucuz üretim lisansı vermeyi teklif etti ancak bunun yetersiz olduğu aşikâr. Zengin ülkeler aşı dağıtımını tıbbi ihtiyaçlara göre yapmalı; jeopolitik çıkarlara göre değil.

GÜVENCESİZ KESİMLER

Refah politikaları zengin ve yoksul ülkeler arasında farklılık gösteriyor. Örneğin, ABD zengin bir ülke ancak refah sistemlerinin kapsamı İskandinavya kadar geniş değil. Kaynakların dağılımında adalete değil, güç ilişkilerine bakılmasının doğurduğu tarihsel eşitsizlikler var.

asidaki-esitsizlik-artik-giderilmeli-976049-1.
Prof. Dr. Markus Promberger - Friedrich Alexander Nürnberg Erlangen Üniversitesi



YOKSULLUKTA ARTIŞ

Almanya’da yoksullukta hafif bir artış var, yani 2020 ve 2021’de temel gelir desteği sistemine girişlerde artış varken, sistemden çıkış daha az yaşanıyor. Almanya’da emek piyasası sayısal olarak oldukça stabil olmasına rağmen, dinamikler azaldı. Şirketler istihdamı bariz bir şekilde azaltıyor, genişleme azalıyor ve işten çıkan emekçilerin yerine yenisi gelmiyor. Bu da şu anlama geliyor; daha az iş olanağı ortaya çıkıyor, işsizlerin kısa vadede yeni iş bulması ihtimali azalıyor, böylelikle işsiz sayısı artıyor. Bu da belli bir sürenin ardından temel gelir desteği sistemine giren insan sayısına ekleniyor. Ancak Almanya bu açıdan çok daha kötü zamanlar gördü, şimdiye kadar dramatik bir gelişme söz konusu değil.

EVDEN ÇALIŞMA SORUNLARI

Fabrika işçileri veya hizmet üreten emekçilerin evden çalışma imkânı yok. Bazı firmalar emekçilerle birlikte ‘mesai sonrası telefon ve görüntülü toplantı konulmaması’ gibi iyi kurallar geliştirirken bazıları bunu yapmıyor. Bence bu açık bir mesele; şirketler, sendikalar işgücü temsilcileri ve yetkili makamlar birlikte iyi uygulamalar geliştirerek bunları desteklemeli. Evden çalışan emekçiler, genellikle sendikaya çok az eğilimi olan beyaz yakalı emekçiler. Genellikle onların örgütlenmesi, ofiste çalışırlarken bile zordu. Ve artan şekilde bireyci olan veya kolektif olmayan yaşam biçimi, koronavirüsten çok öncesinden beri sendikalaşma için iyi koşullar sağlamıyor. Şirketler bunu çıkar olarak da algılanıyor. Gelecek yıllarda çeşitli karma modeller ve heterojen gelişmelerle karşılaşacağız.

DAHA FAZLA HASTANE ŞART

Salgın bize Almanya’nın iyi durumda olmayan şehir kenarlarında ve kırsal bölgelerde daha fazla tıbbi tesise ihtiyacı olduğunu söylüyor. Mahrum kalmış bölgelerde sağlık servislerindeki doktorlar, iyi durumda olan yerlerdekinden çok daha fazla hastaya bakmak zorunda. Şehirlerimizde kesinlikle daha fazla yeşil alana ihtiyaç var.

asidaki-esitsizlik-artik-giderilmeli-976050-1.

***

Konuttaki kriz ciddi boyutta

Almanya’daki konut krizine de değinen Prof. Dr. Markus Promberger, Berlin’de düzenlenen ‘konutlar kamulaştırılsın’ referandumdan ‘evet’ oyu çıktığını hatırlatarak, şunları söyledi: “Ciddi bir konut problemi var, çoğunlukla metropol bölgelerde düşük ve orta gelir gruplarının makul bir bedelle barınmasına dair sıkıntılar var. Berlin’de sosyal demokratlar, anayasal görülmediğinden, referandumun sonucunu buharlaştıracak yoğun faaliyetler içerisindeler. Şimdilerde, yeni seçilmiş Berlin senatosu; konut krizini, yaygın kamu yatırım programını konut edinme için tampon olarak kullanmaya çalışıyor. Konut krizinin nedeni tek değil. Çare metasızlaştırma olabilir."