Asıl patolojik olan hastalık tanısı koyanlar
Fotoğraf: Twitter

HABER MERKEZİ

Akademisyen Yasin Durak, LGBTİ+ karşıtı mitinge ilişkin görüşlerini aktardı.

“Saray rejimi yapay hassasiyetlerle kendi kavgasını halka mal etmeye çalışıyor” diyen Durak’ın değerlendirmesi şöyle:

“Evvela anlamak gerekir ki şeriatçı propagandanın en sinsi, en tehlikeli tonudur bu. Nitekim cinsiyetçi nefretin dinciliği içererek aştığının farkında olan bir tonda, aileyi merkeze alarak konuşan bir çağrı söz konusu. ‘Dini ve milli hassasiyet’ söyleminin iktidar aparatlarıyla reel deneyime aksettirilmesi çabasının ürünü olan müdahil yobazlığı rutinleştirmenin, mütecaviz pratiği ‘aile elden gidiyor’ vesvesesiyle teşvik etmenin bahanesi olarak LGBTİ+ hedef tahtasına konuluyor. Üstelik bu sefer ‘sapmış’ ya da ‘günahkâr’ olarak değil, ‘hasta’ olarak. Patolojik olanın ta kendisi hastalık tanısı koymaya yelteniyor anlayacağınız. Bu nedenle yapılabilecek en büyük hatalardan biri, tam da ‘kamu spotu’ kisvesinde yayımlanan bu videonun kanmamızı istediği şeyi yaparak yaşadığımız süreci genel olarak ‘heteroseksizmin’ olağan uğraklarından biri olarak değerlendirme gafletine düşmek olur. Zaten elde bulundurduğu dinci güruhtan fazlasına seslenen bu çağrının resmi aygıtlar kullanılarak yapılması ve peşi sıra örgütlenen eylem gösteriyor ki marjinal kılınan tüm yaşam biçimleri üzerindeki tahakkümün halkaları daraltılırken ihtiyaç duyulan yapay gerekçeler böyle üretilecek.

Tepki varmış havası estiriliyor

Olayı bütünlüklü kavramakta fayda var. Bakınız STK kisvesinde örgütlenmiş dinci oluşumların -ki bunlar faşizmi ‘meslek olarak’ icra edip para kazanırlar- ya da Yeniden Refah Partisi, BBP gibi şeriatçı siyasi partilerin üyeleri kullanılarak yapılan açıklamalarla öncelikle ortada bir ‘kamuoyu tepkisi’ varmış gibi lanse ediliyor bu tür durumlarda. Akabinde, valiliklerden kaymakamlıklara kadar yerel idareleri sarmış olan saray müstevlilerinin salahiyet bilmez yasakçılığıyla festivaller, konserler engelleniyor yahut da böylesi yapay ‘hassasiyetler’ hakkında gündem yaratılarak malum ‘hassasiyet’ Türkiye toplumunun bütününe mal edilmeye çalışılıyor. Saray rejimi, kendi uydurduğu söyleme amade olmayan tüm kültürel temayülleri tamamen yok etme çabasını işte bu şekilde sürdürüyor.

Halka havale edemeyecekler

Ancak! Tüm bu infial yaratma çabası Saray rejimini Türkiye kültürü karşısında daha da komik duruma düşürmekten başka bir işe yaramıyor. Örneğin çok karşılık bulacağını sandıkları şu ‘aile elden gidiyor’ fiyaskosu dahi bugün Türkiye’deki LGBTİ+ gerçeğini örtmeye yetmiyor. Dikkat edin ne ölçüde heteroseksist kodlarla bezeli olursa olsun, bu ülkenin kültür tarihinde eşcinselliğe muhakkak şu ya da bu şekilde bir alan tanındığını görürsünüz. Bir müstehcenlik örtüsüyle de olsa eşcinsel olanın yaşamına olanak tanındığını görürsünüz. Bu yüzden iktidar yaşamın kendisiyle olan kavgasını ne yaparsa yapsın halka havale edemeyecek. Bu kültür en muhafazakâr uğraklarında dahi saray rejiminin böylesi saçmalıklarına eşlik edemiyor. Zeki Müren’in ‘aleni sırrının’ itinayla dillendirilmediği, Bülent Ersoy’un ezan okuduğu bir ülkede yaşadığımızı unutmaksızın, maruz kaldığımız ‘kültür kırımın’ bu dönemecinde de LGBTİ+’ya arka çıkmak elzem.”