Aşı karşıtlığı gibi sahtebilim sahaları, sanmanız istenenin aksine hiç de "ufak bir sektör" değildir; her yıl büyüyen, milyarlarca dolarlık bir sektördür. Son derece kârlı bir iştir ve birçokları bu sektörün ekmeğini yemektedir

Aşılar ve karşıtlarıyla ilgili gerçekler


İki hafta önceki yazımızda, aşıların nasıl çalıştığına ve aşılara karşı olmanın ne kadar bayağı bir cehaletin ürünü olduğuna kısa bir bakış atmıştık. Şimdi de bu cehaleti halk arasında yayan kişi, grup ve örgütlerin, bilimi ve modern tıbbı zan altında bırakmak için ileri sürdükleri argümanların birkaçına bir bakalım.

İddia 1: Aşılar İddia Edildiği Gibi İşe Yarar Değildir!

Bu iddiayı test etmek için basitçe hastalık verilerine ve aşı uygulamalarına bakmak yeterli. Bunu yaptığımızda, yaygın hastalıklara yönelik geliştirilen aşıların uygulanmaya başlamasından sonra difterinin %100, H. influenza’nın %99, Hepatit A’nın %91, Hepatit B’nin %83, kızamığın %99, kabakulağın %99, boğmacanın %89, pnömokok hastalığının %74, çocuk felcinin %100, kızamıkçığın %99, çiçek hastalığının %100, tetanozun %99, su çiçeğinin %89 oranında azaldığını görüyoruz. Bu sayıların büyüklüğü, aşıların mutlak zaferinin net bir ispatıdır.

Bizim genç nesil bilmez; ancak bunu okuyan bir veya birkaç üst nesle soruyorum: En son ne zaman çocuk felci nedeniyle “demir akciğer” denen kapana hapsedilmek zorunda kalan bir çocuk gördünüz? En son ne zaman kızamık sonrası SSPE’ye yakalanıp nöbetler geçiren ve 1-2 yıl içinde ölen biriyle karşılaştınız? Bunlar, çocukluğunuzun sıradan hastalıklarıydı. Bunlara ne oldu? (Madem az sonra göreceğimiz gibi “kapitalizm bizi iyileştirmek istemiyor”, bu hastalıklar nereye gitti? Bu hastalıklar “kâr etmiyor” mu artık?)

Çocuklarımıza yapılan aşıların her birinin faydalı ve işlevsel olduğu hem akademik araştırmalarca, hem de pratik ve klinik uygulamalarca tartışmaya yer olmayan bir şekilde gösterilmiştir. Aşıların neleri başardığını ne olur unutmayın. Bilim karşıtlarının kendilerine bu kadar fazla gündem yaratabiliyor olmalarının nedeni, söz konusu aşıların, söz konusu ölümcül hastalıkları hayatımızdan silmiş olmasıdır. Çocuğu, tanıdığı veya kendisi, saydığım hastalıklardan herhangi birine yakalanan biri, bir anlığına bile aşı karşıtlığı yapamazdı.

Ancak aşılar sayesinde birçok ölümcül hastalığı unuttuk ve dolayısıyla bu unutkanlıktan maddi kazanç elde etmek kolaylaştı. Çocuklarımız bu hastalıklardan ölmeye devam ediyor olsaydı (ve bu aşı karşıtlığı büyürse olacağı gibi, çocuklar gözümüzün önünde ölmeye başladıklarında) sizce aşı karşıtlığına geçit verilecek mi?

İddia 2: Bilim Camiasında Aşılar Konusunda Görüş Birliği Yoktur!

Her konuda görüş birliğini net bir şekilde tespit etmek kolay değil; ancak aşı karşıtlarının kullandığı en büyük propaganda araçlarından birisi, bilimin araçlarını bilime karşı kullanma çabasıdır. Yani cımbızla seçilmiş birkaç makaleden yapılan derlemeler, sanki araştırmaların geneli o çalışmaların bulgularıyla örtüşüyormuş gibi halka yansıtılmakta, bu şekilde bir "bilimsellik kisvesi" yaratılmaktadır.

Halbuki bilimsel araştırmalar 3 seviyede incelenebilir: 1) Tekil çalışmalar, 2) Sistematik inceleme makaleleri, 3) Meta-inceleme makaleleri. Bunlardan ilki, bir araştırma grubunun “tekil çalışması”dır. Bu çalışmalar; deneklere, yönteme, vb. bağlı olarak birbiriyle çelişen sonuçlar verebilirler (örneğin tükettiğimiz çikolata ve şarap gibi besinlerin hem kansere neden olduğunu, hem kansere karşı koruduğu sonuçlarını veren makaleler bulabiliyor olmamız bundandır).

Dolayısıyla bilim insanları, aralıklarla o güne kadar yayınlanmış en saygın ve güvenilir makalelerin sonuçlarını bir araya getiren “inceleme makaleleri” yayınlarlar. Bunlar, çok sayıda metodolojiyi ve sonucu bir arada toparlayan, dolayısıyla bilimsel verilerin genel olarak neye işaret ettiğini gösteren "üst düzey" çalışmalardır.

Ama eğer bir alanda yeterince akademik çalışma biriktiyse, inceleme makalelerinin inceleyen “meta-inceleme makaleleri” yazılabilir. Bunlar, tekil çalışmaları inceleyen inceleme makaleleri arasından en saygınlarını ve güvenilirlerini ele alan "en üst düzey" çalışmalardır.
Bunu tıbbi konularda kapsamlı bir şekilde yapan enstitülerden birisi, 130 ülkede 68.000 destekçi ve 11.000 üye ile sağlık araştırmaları yürüten Cochrane Kütüphanesi'dir. Bu kütüphanede yayınlanan araştırmalara Cochrane Araştırması denir. Yani bu araştırmalar, tek bir akademik araştırmaya bakmak yerine, bir konuda yayınlanmış bütün akademik makalelere "meta" (bütüncül) düzeyde bakan, milyonlarca veriye dayanan, halka açık olan çalışmalardır. Açın, kendiniz okuyun.

Örneğin, toplamda 14,7 milyon kişiyi kapsayan bir Cochrane çalışmasında, yaygın olarak uygulanan MMR (kızamık, kızamıkçık, kabakulak veya KKK) aşısının %78-98 koruyuculuğa sahip olduğu ve kimilerinin iddia ettiğinin aksine otizm, astım, lösemi, tip-1 diyabet vb. hastalıklarla ilişkisi olmadığı gösterilmiştir. Benzer sonuçları tifo ateşi, pnömokok hastalığı ve diğerlerinde de görüyoruz. Dolayısıyla aşıların herhangi bir hastalığa sebep olduğunun bilimsel olarak ispatlandığını iddia edenlerin cımbızlama girişimlerine kanmayın! Bilime bütüncül bakmayı öğrenin.

Pekala, şimdi okları bu “aşı karşıtlarına” bir çevirelim. Bakalım onlar bilimin sınavından geçebiliyorlar mı?

İddia 3: Aşılar Kapitalizmin Bir Oyunudur!

Aşıların "kapitalist düzenin oyunu olduğu" hikâyesi arkadaş ortamlarında muhabbet etmek için kullanılabilecek keyifli bir masal olsa da (ve hatta bunun geçerlilik payı olsaydı bile!), genel geçer olarak uygulanan aşıların ezici çoğunluğunun, günümüzün "geç dönem kapitalizmi"nden çok önce, bağımsız araştırmacılarca geliştirildiğini unutmayın!

Dahası kendinize şunu sorun: "Paranın işin içine dahil olmadığı herhangi bir sektör var mı?" Eğer ki işin içinde para veya "büyük firmalar" olması otomatik olarak bir uygulamanın "şeytani" olduğunu gösteriyorsa, modern tıbba alternatif olarak sunulan "alternatif tıp" veya "doğu tıbbı" gibi konularda yayınlar yapanlar, modern bilimi eleştiren kitaplar yazanlar, bunun üzerine inşa edilmiş kurum ve firmalar para üzerinden çalışmıyorlar mı? Size "alternatif tıp" olarak pazarlanan ürünler ücretsiz mi dağıtılıyor? Bunları üreten firmalar yok mu? Bunların amacı kâr maksimizasyonu değil mi? Bunları savunan kişi ve grupların amacı, kendi sosyal medya hesaplarını şişirmek ve takipçi kitlelerini arttırmak, kitaplarını satarak en fazla paraya ve popülerliğe erişmek değil mi? Bunların güya "modern tıbbın sinsi amaçlarından" farkı ne?

Aşı fiyatlarına gelince... Bunlar gizli olan bilgiler değil, basit bir aramayla, aşı karşıtları tarafından "şeytan" gibi gösterilmek istenen oluşumların sitelerinde dürüstçe yayınlanan bilgiler. Bu fiyatların yüksekliği, azlığı tartışılır. Konu, "Sağlık bir insan hakkı mıdır?" veya "Devlet teşviği ne düzeyde olmalıdır?" veya "Özel firmalar sağlık sektöründe bulunmalı mıdır?" gibi ekonomi-politik konularla ilgilidir.

Fakat aynı sorular, yukarıda da sorduğumuz gibi, modern bilime alternatif olarak sunulan "alternatif tıp" için de birebir aynı şekilde geçerlidir. Aşılara karşı ileri sürülen "alternatif tıp" yöntemleri için her yıl, sadece ABD'de 30,2 milyar dolar harcanmaktadır! Bunların 1,9 milyar doları 4-17 yaş arası çocuklar üzerine harcanmaktadır! Bunun 14,7 milyar doları, akupunkturcular, homeopatlar, naturopatlar, kelasyon terapistleri, zihin-beden "uzmanları", masaj terapistleri ve geleneksel şifacılar gibi hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan uygulamalara harcanmaktadır. Her yıl 12,8 milyar dolar, vitamin ve mineral takviyesi haricindeki "alternatif tıp” ve “doğal ilaçlara" harcanmaktadır! Bu alanda yazılan modern bilim karşıtı (ya da onların değimiyle "alternatifi") kitaplara ve eğitim materyallerine her yıl 2,7 milyar dolar harcanmaktadır.

Bu sayılar "modern tıbba göre" küçük mü sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Sahtebilim uygulamalarına harcanan paralar, reçeteli ilaçlara harcanan paraların daha şimdiden %54'ü kadardır. Sahtebilimcilere yapılan ziyaretlere harcanan 14,7 milyar dolar, modern hekimlere yapılan ziyaretlerin daha şimdiden 3'te 1'i kadardır! Ve tüm bu sayılar, sadece ABD'de! Dünya'yı hayal edin...

Yani aşı karşıtlığı gibi sahtebilim sahaları, sanmanız istenenin aksine hiç de "ufak bir sektör" değildir; her yıl büyüyen, milyarlarca dolarlık bir sektördür. Son derece kârlı bir iştir ve birçokları bu sektörün ekmeğini yemektedir. Üstelik bu sektör, komplo teorisyenlerinin aşılar üzerine düşürmeye çalıştığının aksine, aşı sektörüne göre çok daha az sayıda ve düşük çeşitlilikte aktör tarafından kontrol edilmektedir; yani "bireylerin şeytani emellerine" çok daha fazla açıktır!

Yoksa... Alternatif tıpçılar ve modern bilim karşıtları sizi önce hasta edip, sonra kendi ürünleriyle ve kitaplarıyla iyileştirmeye çalışıyor olmasın?
Gördüğünüz gibi komploların ve zırvaların sonu yok; hayal gücümüzü özgür bırakarak her türlü yalanı uydurup, onun üzerine masallar inşa edebiliriz. Gerçekleri öğrenin, modern bilimin elindeki en güncel ve güvenilir araçlara güvenin; çünkü an itibariyle yapabileceğimizin en iyisi bu.
Ve unutmayın: Bu sözde "alternatiflerin" ne güncelliği var ne de güvenilir araçları var. Sadece "ana akımın karşıtı olma" üzerinden ve kaynak cımbızlama ve algı yönetimi ile prim yapıyorlar, hepsi bu.

İddia 4: Tedavi Ettiği Söylenen Hastalıklar pek Mühim Değil!

Aşı karşıtlığının çifte standardının bir uzantısı da yine tıbbın iyileştirici gücünden kaynaklanmaktadır: Kızamık gibi ölümcül hastalıklara anında müdahale eden doktorlar, tıpkı aşılar gibi yöntemlerden geçerek üretilen ilaçları kullanarak hastalığın seyrini kontrol altına alabilirler. Bunu gören ebeveynler (veya genel olarak insanlar), sanki bu hastalıkların tek belirtisi, ilk anda kendini gösteren vücutta kızarıklık, halsizlik, ishal, ateş gibi "sıradan" semptomlar olduğunu sanırlar. Halbuki o semptomlar, ölümcül bir hastalığın seyrinin sadece başlangıcıdır. Ancak tıp sayesinde devamı görülmediği için, aşıların da "o kadar da önemli olmadığı" düşünülür.

Kızamık örneğinden gidecek olursak... MeV olarak da bilinen Measles morbillivirus isimli kızamık virüsü, bazı hastalarda beyne yerleşerek, SSPE adı verilen bir komplikasyona neden olur. Buna bağlı olarak beyin zarında enflamasyon görülür ve bu da konuşma güçlüğü (kelime haznesi daralması), hesaplama güçlüğü, irkilmeler gibi nörolojik semptomlara sebep olur. Nihayetinde beyni tamamen hasara uğratan virüs, geri döndürülemez bir şekilde ilerler ve kısa bir süre içinde hastanın nöbetler geçirmesine sebep olur. Bazı hastalarda göz korneası yırtılır. Bazılarının akciğerleri ödemlenerek zatürree görülür. Bu şekilde kendini gösteren, ileri düzeye ulaşmış kızamığın bir tedavisi yok. Sonucu, ölüm. Bu hastaların beklenen ömrü: 1-3 yıl.


Ancak çoğu kızamık vakasına erken müdahale edildiği için, bu tarz ileri komplikasyonlar neredeyse hiçbir zaman görülmüyor. Ama bunu sağlayan da o aşıları üreten tıbbın ta kendisi! Bu nedenle de söz konusu hastalıklar, insanlara tabiri yerindeyse "lay lay lom" geliyor. "Azıcık suratımız kızarır, biraz ateşimiz çıkar, ne olacak ki?" deyip, aşıların önlediği ölümcül hastalıkları küçümsüyorlar. Bu yalanlara kanmayın!

Bu sayıyı daha fazla uzatmamak adına, 2 hafta sonra burada buluşalım ve kaldığımız yerden devam edelim, ne dersiniz?

cukurda-defineci-avi-540867-1.