İsrail, askeri şovunu Birinci İntifada’ya (1987-1993) kadar tam ekran sergilemeye devam etti. Anayurtlarından temizlenmeyi reddeden insanların kentlerde başlattığı isyanın...

İsrail, askeri şovunu Birinci İntifada’ya (1987-1993) kadar tam ekran sergilemeye devam etti. Anayurtlarından temizlenmeyi reddeden insanların kentlerde başlattığı isyanın sonucu olan bu direniş, dengeleri biraz bozarak dev bir nükleer silah stokuna ve düzenli orduya sahip olan İsrail’e kafa tutmaya başladı.

İkinci "El Aksa" İntifada (2000-2007) ise, İsrail ordusunun kentlerdeki rahatsızlığı susturmadaki beceriksizliğinin bir kanıtı daha oldu. Bu iki başarılı İntifada, Filistin ulusal kurtuluş hareketinin yüzünü sonsuza kadar değiştirdi ve olayların gidişatını, çökmüş, yozlaşmış, işbirlikçi bir liderliğin komutasından, tabandan gelen sivil itaatsizlik eylemlerine doğru çevirdi.

İsrail ordusunun bu iki Filistin İntifada’sını yenmekteki yetersizliği, 2006 yılının yaz aylarında ifşa oldu. Lübnanlı Şii gerilla örgütü Hizbullah tarafından Lübnan’da yenilen İsrail, ordusunun gerilla örgütleriyle mücadele etmekteki yetersizliğini ortaya seriyordu.

İsrail, elinde ne kadar kaynak varsa kullanarak (ve daha fazlasını da ABD’den ödünç alarak) Lübnan’a bir ay boyunca havadan, karadan ve denizden saldırmıştı: Sonuç sıfırdı. Ateşkes ilanından birkaç dakika sonar Lübnanlı Şiiler, Lübnan’ın güneyindeki yıkılmış evlerine onları yeniden inşa etmek için döndüler ve zaferlerini kutladılar. İsrailli savaş lordları ise, ülkelerine geri dönüp az önce ne olduğunu merak etmeye başladılar. 

Böylece “asimetrik savaş” terimi yeni bir anlam kazanmaya başlıyordu. 2006 Haziranındaki savaştan Hizbullah sadece eskisinden daha da güçlü çıkmakla kalmadı, aynı zamanda asimetrik savaş hakkında sağlam bir ders de çıkarmış oldu. Lübnanlı Şiiler ve Filistinliler tarafından yürütülen asimetrik savaş taktikleri, sivil itaatsizlik, kent ayaklanmaları, zayıf ve mağdur olanla küresel dayanışma ve gerilla operasyonları gibi basit ve maksatlı kombinasyonlar, etkili sonuçlar vererek direnişin yöntemini değiştiriyor, bilindik askeri operasyonları rafa kaldırıyor ve sömürgecilerin daha üstün askeri güçlerini bertaraf etmeye yarayabiliyordu.

Asimetrik savaşın tek bir mermisi ve iki hedefi vardır: (1) işgalci güçlerin askeri üstünlüğünü gereksiz kılar ve hatta onu bir dezavantaj haline getirir ve (2) işgalcilerin çıplak barbarlığını ifşa ederek onların propaganda aygıtlarını da sekteye uğratır. İki İntifada boyunca bu denli yıpranmış olan İsrail, neden aynı hatayı ve suçu Gazze’de tekrarlamaya karar verir ki? Hem de bu suçu yeniden ve yeniden işlerken, insan onuruna ve yaşamına eskisinden bile daha hoyratça yaklaşır?

İsrail’in seçenekleri giderek azalıyor. İsrail ne yapacağını bilemiyor. Tıpkı 2006 yazında Hizbullah’a karşı olduğu gibi, Gazze’deki 2008-2009 Noel katliamı da İsrail’in askeri çöküşünün son alameti farikası. Bu katliam, İsrail’in artık sıfırı tükettiğinin, askeri seçeneklerinin hepsini kullandığının, ve sadece ahlaki olarak değil, askeri olarak da çöktüğünün ve çaresiz kaldığının bir göstergesi.

İsrail Gazze işgalini kaybetti. İsrail’in tüm dünyada etrafını sarmalayan o dev propoganda aygıtı, sivil hedeflere uygulanan barbarlığı gizlemeye çalıştıkça, İsrail de küresel toplum gözündeki güvenilirliğini o kadar kaybetti ve çirkin, silahlı yüzü tüm çıplaklığıyla açığa çıktı.

Lübnan’da 2006’da tecrübe edilenler, İsrail’e Gazze operasyonunun asla yapılmaması gerektiğini işaret etmiş olsa da, olanlar oldu. Bence Gazze operasyonu tek bir basit nedenden dolayı gerçekleşti: İsrailliler Barack Obama’ya güvenmiyor (Obama onlara ne kadar yaltaklanmış olursa olsun) ve Obama da belki sekiz yıl boyunca ABD’nin iç ve dış işlerinin başında kalacak. Gayrimeşru bir sömürgeci yerleşim birimi olan İsrail içinse, sekiz yıl çok uzun bir süre.

İsraillilerin daha çok korktuğu başka bir şey ise, Obama’nın ABD’de tetiklediği yeni, özgürleştirici, ilerici ve genç hareket. Dünyanın kıyım ve adaletsizlik makinesinin vatandaşları olmayı reddeden bu yeni nesil Amerikalıların başını çektiği hareketin nereye gideceğini ise hiç kimse kestiremiyor. Obama, onlara verdiği sözleri tutacak mı? Bu hareket çözülecek mi? Yoksa kaderlerini ellerine alıp emperyalizm, Siyonizm ve Hıristiyan mesiyanizmine karşı savaşacaklar mı? Bu soruların cevabını şimdiden kestirmek çok güç. Çünkü korkmak için birçok nedenimiz, umut etmek içinse çok fazla sebebimiz var. Çeviren :Zeynep Oğuz