Başlıktaki ülke Türkiye değil. İstanbul Sözleşmesi gibi bir konuda bile ikiye bölündükten sonra, üzerinde birleşecek bir konumuz henüz yok. Olaylar ABD’de geçiyor. ABD de tıpkı Türkiye gibi ortadan ikiye bölünmüş bir görüntü verdiği için belki bize de bir fikir verir diye düşünüyorum. Facebook CEO’su Mark Zuckerberg, Google CEO’su Sundar Pichai ve Twitter CEO’su Jack Dorsey, ABD Kongresi’nde ifade verdiler ve hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Kongre üyelerinin sorularıyla terlediler. Zuckerberg robotvari duruşunu bozmamaya çalışırken Pichai utangaç bir görüntü veriyor, Dorsey ise görüntüsüne de yansıyan sınıfın haylaz çocuğu tavrını muhafaza etmeyi başarıyordu. Big Tech patronlarının ifadeye çağrılmasının ana sebepleriyse 6 Ocak’taki Kongre Binası baskını ve koronavirüs aşılarına karşı yayılan yanlış bilgilerde sosyal medyanın rolüydü. Bu iki konu bir sebep olsa da asıl tartışılanın “Nereye varacak bu sosyal medya, sonunda ülkeyi başımıza mı yıkacaklar?” sorusu olduğunu düşünüyorum.


Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorularıysa şunlar: Bütün platformlar, Türkiye’de temsilci atayınca sosyal medya meselesi çözülür mü? Platformların anavatanında tartışılan sorunlar bize ne kadar uzak?

İKİ KUTUP NEREDE BİRLEŞİYOR?

ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokratlar, sosyal medya platformlarının kontrol altına alınması konusunda mutabık. Ancak platformlardan duydukları rahatsızlıklar farklı. Demokratlar, platformların 6 Ocak’taki Kongre Binası Baskını’ndaki kışkırtıcı (algoritmik olarak) rolüne odaklanırken, Cumhuriyetçiler, şirketleri muhafazakâr hesapları sansürlemekle suçladılar. Siber zorbalık, sosyal medya bağımlılığı, Facebook ve Google’ın çocuklara özel platform oluşturması ve Instagram’ın çocuklara özel bir versiyon planlaması da masaya yatırılan konular arasındaydı. Platformların teknik olarak çocuklar üzerinden reklamla gelir elde edemeyecek ve veri toplayamayacak olmasına rağmen, çocuklara yönelmesi bağımlılığı erken yaşlarda oluşturma işareti olarak görülüyordu. Teknik olarak çocuklara yönelik reklam yasakken, platformların bu yasağı delme çabaları da Demokratların soruları arasındaydı. Özetle ülkenin iki kutbu, bakış farklılıkları olsa da bir konuda kafa kafaya vermiş, ülkenin bütün dünyada etkili üç dev şirketini sorguya çekiyordu. Demek ki sosyal medya meselesinin bizim konuştuğumuz “yasaklanacak mı, yasaklanmayacak mı?”, “yerli ve milli platformlar olmalı mı olmamalı mı”, “platformlar yerli olursa yandaş medya olur mu” sorularından başka yönleri de vardı.

PLATFORMLARDAN NE BEKLENİYOR?

Daha önceki yazılarda andığımı hatırladığım Section 230, yani özetle ABD’de internetin nasıl çalıştığını tanımlayan yasal çerçeve de en büyük tartışma konusuydu. Bu yasanın özelliği, platformları kullanıcıların yazdığı ve ürettiği içerikten yasal olarak sorumlu tutmaması. Denilebilir ki sosyal medyanın hızlı ve göz kamaştıran gelişimi bu yasa sayesinde mümkün oldu. Bu yasa, son gelişmelere kadar pek sorgulanmamıştı ama artık sorgulanıyor. Her iki parti de artık değişiklik yapmanın şart olduğuna inanıyor. Demokratlar; ırkçılığın ve dezenformasyonunun yayılmasından platformları daha fazla sorumlu tutmayı önerirken, Cumhuriyetçiler yani sağcılar daha fazla ‘ifade özgürlüğü’ istiyor ve mevcut uygulamanın buna izin vermediğini belirtiyor. (Hatırlanacağı üzere, eski ABD Başkanı Trump neredeyse bütün platformlardan atıldı ve kendi platformunu kurma çalışmaları içinde)

ABD’deki Kongre Oturumu’nda dikkat çeken bir başka şey, daha önceki bu tarz oturumlarda, hazırlıksızlıkları ve bilgisizleri yüzünden eleştiri alan Kongre üyelerinin bu kez çok iyi hazırlanmış olmalarıydı. Açık uçlu cevap verilmesini önlemek için cevabı “Evet” veya “Hayır” olacak şekilde soru sorma stratejisi gütmeleri de bu hazırlığın bir sonucu sayılabilir. Hatta Jack Dorsey, ifade sırasında eş zamanlı olarak cevabı evet ve hayır olan ve bir sorusu olmayan anket tweeti atarak bu tavrı eleştirdi. Nihayetinde platform temsilcileri son olaylardaki rollerini açıkça kabul etmekten kaçınsa da (Dorsey hariç) bir şeylerin ters gittiği ve Section 230 denilen bölümde değişiklikler yapılması konusunda -değişikliklerin ne olacağı net olmasa da- uzlaştılar.

Platformların anavatanındaki bu tartışmalar gösteriyor ki, sosyal medya meselesi ülkede temsilci atanmasıyla bitmez. Hatta görüldüğü üzere platformların yerli ve milli olması bile meseleyi çözmüyor. Bu konuları ne zaman açsam, daha önemli gündemlerimiz olduğu ve bunların henüz lüks konular olduğunu hissettiren bir sessizlikle karşılaşıyorum. Ne zaman vakti gelecek peki? Bir veya birkaç kuşağı kaybettikten sonra ya da tıpkı matbaada olduğu gibi 200 yıl geriden takip edince mi?