İTÜ’de 527 asistandan 426’sı işten çıkartılıyor! 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun araştırma görevlileri (asistanlar) için güvencesiz çalışma anlamına gelen 50/d maddesi yine...

İTÜ’de 527 asistandan 426’sı işten çıkartılıyor! 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun araştırma görevlileri (asistanlar) için güvencesiz çalışma anlamına gelen 50/d maddesi yine gündemde. 50/d akademinin 4/C’si. Nasıl 4/C güvenceli çalışma yerine güvencesiz ve belirsiz çalışma anlamına geliyorsa, 50/d de asistanlar için aynı anlama geliyor.

 

İTÜ Rektörlüğünün 527 asistandan 426’sının atamalarını yenilememesi ve işten çıkarma kararı alması 50/d’nin yarattığı güvencesizliğin boyutlarını göstermesi açısından çarpıcı.  İTÜ rektörlüğünün uygulaması nedeniyle 50/d kapsamındaki araştırma görevlileri ikinci bir haksızlığa maruz kalmaktadır.

 

İTÜ’lü araştırma görevlileri haftalardır bu hukuksuz uygulama karşısında seslerini duyurmaya çalışıyor, imza topluyor, yürüyor ve demokratik tepkilerini gösteriyor.  İTÜ’lü araştırma görevlileri  bugün 12.30’da (15 Kasım 2012 Perşembe) Maslak yerleşkesinde toplanıp seslerini İTÜ rektörlüğüne duyuracaklar. İTÜ’lü asistanların hak arayışlarının ayrıntıları ituasistandayanismasi.blogspot.com  adresinden takip edilebilir.

 

Peki nedir bu 50/d illeti? Bilindiği gibi üniversitede araştırma görevlileri iki biçimde istihdam edilmektedir. Nispeten güvenceli olan 33/a statüsü ve tamamen güvencesiz ve belirsiz çalışma anlamına gelen 50/d statüsü. Aslında bu iki farklı kadroda istihdam edilenlerin yaptıkları işler açısından aralarından hiçbir fark yok. Hangi statüde olursa olsun araştırma görevlileri, önemli bir bölümü idari olmak üzere aynı işleri yaparlar. Nitekim Danıştay da bu iki kadro arasında yapılan iş açısından bir fark olmadığına karar verdi. Bu durumda yapılması gereken bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak iken, 50/d yarası kanamaya devam ediyor.

 

Üniversite ve fakültelere göre bazı değişiklikler göstermekle birlikte araştırma görevlileri, derslerde öğretim üyelerine yardımcı olur, laboratuvar ve atölye çalışmalarını yürütür, proje ve ödevleri değerlendirir, hafta sonları dahil sınavlarda gözetmenlik yapar, tanıtım günlerinde tercih danışmanlığı, mezuniyet törenlerinde sunuculuk ve daha bir dolu idari iş yapar.

 

Devlet yeni idari personel almak yerine idari işlerin bir bölümünü asistanlara yaptırır. Bu arada asistanlar yüksek lisans ve doktora derslerini tamamlamak ve tezlerini  de yazmak zorundalar. Dahası doktora sonrası olası atama için gerekli kriterleri yerine getirmek üzere araştırma, yayın ve proje yapmak zorundalar. Bu işlerin bir bölümü angaryaya dönüşmüş durumdadır. Normal çalışma saatleri dışındaki çalışmaları için asistanlara ödenen fazla mesai ücreti de son torba yasa ile kaldırılmış durumda.

 

50/d kadrosunda çalışan asistanlar tam bir belirsizlik içinde. Özellikle doktora aşamasının sonuna yaklaştıklarında, tezlerini bitirdiklerinde ne olacakları belirsizdir. Doktoralı işsiz olmakla yüz yüzeler. Çünkü 50/d hiçbir istihdam güvencesi sağlamamakta. Akademik hayatın en önemli aşaması olan doktorayı tamamlayabilirsiniz ama bu sizin işsiz kalmanıza yol açabilir. Tuhaflığa, garabete bakar mısınız! Asistan; çalış, tez yaz, atıl!

 

Öte yandan 50/d kadrosunun bir burs olduğunu ileri sürenlere de rastlanmakta. Oysa bu iddia doğru değildir. 50/d kadrosunda çalıştırılanlar kamu hizmeti yapan kamu görevlileridir. 50/d kapsamındaki asistanların diğer kamu görevlileri gibi kıdemi, emekli keseneği, gelir vergisi gibi kesintileri söz konusudur. Bu nasıl burstur! Yaptıkları işler açısından aralarında hiçbir fark olmayan asistanlar neden iki ayrı statüye bölünmektedir?

 

Öte yandan 50/d düzenlemesi anayasanın eşitlik ilkesine ve “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünü taşıyan 128. Maddesine de aykırıdır.

 

Uygulamada doktorasını bitiren 50/d kapsamındaki asistanların bir bölümü yardımcı doçent kadrosuna atanabilmektedir. YÖK bu konuyu rektörlüklerin yetkisine bırakmış durumda. Ancak bu uygulamanın üniversitelere göre büyük farklılık ve belirsizlik gösterdiği bilinmektedir. Sonuçta 8-10 yıl boyunca 50/d kadrosunda çalışan, doktorasını tamamlayarak önemli bir akademik aşamayı geçen ve 30’lu yaşların başlarında olan pek çok genç bilim insanı doktoralı işsiz haline gelmekte ve sokağa atılmaktadır.

 

Öte yandan YÖK’ün yeni bir yorumla 50/d kadrosunda çalışma süresini yüksek lisan için 3 yıl doktora için 6 yıl ile sınırlaması yeni haksızlıklara yol açmakta ve vahim bir asistan kıyımı riski ortaya çıkmaktadır.

 

Sonuç olarak bir 12 Eylül garabeti olan ve akademide güvencesiz çalışmanın adı olan 50/d uygulamasına son vermenin ve 50/d kadrosunda çalıştırılan asistanların 33/a kadrosuna geçirmenin, İTÜ asistanların taleplerine kulak vermenin zamanı geldi de geçiyor.