Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre şu anda dünyada koronavirüs salgınıyla mücadele amacıyla 48’i test aşamasında 200’ün üzerinde farklı aşı çalışmalası yürütülüyor. Bunlar arasında tüm test aşamalarını ve bürokratik süreçleri -olağanüstü koşullar nedeniyle hızlandırılmış da olsa- şeffaf bir biçimde tamamlayarak finale ulaşan aşı, Almanya’da geliştirildi.

Türkiyeli kökenli bilim insanları Prof. Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin çiftinin Almanya’nın Mainz kentinde kurduğu BioNTech’in yaklaşık bir yıl önce başlattığı çalışmalar sonucu geliştirdiği aşı (BNT162b2) önceki günden itibaren Büyük Britanya’da kullanılmaya başladı.

Konuyla ilgili birçok yayında bu aşıdan “Pfizer/BioNTech aşısı” olarak bahsediliyor. Amerikan şirketi Pfizer’in adının geçmesi tabii ki çok yanlış değil. Sonuçta Pfizer’in küçük çapta bir biyoteknoloji şirketi olan BioNTech’e ortak olmasıyla aşıyı geliştirmek için gerekli olan dünya çapındaki testler gerçekleştirilebildi. Aşı son tahlilde bir Alman-Amerikan işbirliğinin ürünü olsa da, bu büyük başarının asıl mimarı BioNTech’tir. Kendilerini “bağışıklık mühendisleri” olarak gören Türeci ve Şahin, başta WHO olmak üzere neredeyse tüm dünya salgının boyutları konusunda korkunç bir öngörüsüzlüğün egemenliği altındayken, durumun farkına vardılar. Ve liderliğini yaptıkları araştırma ekibini bu alana yönelterek kısa zamanda aşının geliştirilmesini sağladılar.

Sonuçta, tarihteki büyük salgın hastalıklardan önemli bir bölümünün doğumuna ev sahipliği yaparak “dünyanın eczanesi” unvanını kazanan Almanya, Covid-19’a karşı mücadelenin de öncüsü oldu. Ve etkinlik oranı yüzde 95’in üstünde olduğu açıklanan bu aşı, ilk olarak geliştirildiği ülkede değil, Büyük Britanya’da insanlığın hizmetine sunuldu.

Bunun nedeni, aşının Almanya’da ve diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kullanılabilmesi için Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) piyasa onayı vermesi gerekmesi. EMA’ya yapılan başvurunun bu ay sonunda ya da yılbaşından sonra sonuçlanması bekleniyor. AB’den ayrılan Büyük Britanya’nın ise bu onaya ihtiyacı yok bir süredir. Oradaki yetkili kurum olan Ulusal İlaç ve Sağlık Ürünleri Denetleme Kurumu (MHRA), aşıyla ilgili incelemelerini hızla tamamlayıp, piyasa onayını bu aybaşında vermişti bile. Böylece Büyük Britanya, tartışmalı Brexit sürecinin belki de ilk en önemli avantajını yaşamaya başladı. Gelişmelere bakılırsa ABD, bu aşıyı kullanan ikinci ülke olabilir. ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) aşıyla ilgili kontrollerinin olumlu bir şekilde sonuçlanmak üzere olduğu, resmi onayı önümüzdeki günlerde verilebileceği belirtiliyor. Öte yandan başka ülkelerde kullanımına başlanan aşının geliştirildiği ve üretildiği ülkede kullanımı için daha birkaç hafta beklemek zorunluluğu, ciddi rahatsızlıklara neden oluyor.

•••

Tabii bir de Rusya ve Çin’de geliştirilen aşılar var. Ancak bu aşıların daha 3’ncü test aşaması devam ederken kitlesel olarak kullanılmaya başlanmasının, çeşitli kuşku ve eleştirilere yol açtığı biliniyor. Esas olarak Batı’dan Doğu’ya yönelen bu olumsuz tutumun yüzde 100 haklı olması da gerekmiyor. Umarız bu aşılar da oralardaki resmi açıklamalardaki gibi etkili olur, yan etkileriyle büyük tahribatlara yol açmaz.

Çünkü insanlığın sadece bu aşılara değil, şu anda üzerinde test aşamasında olan 50’ye yakın aşının neredeyse tamamına ihtiyacı olacak.

Örneğin BioNTech aşısı BNT162b2, Avrupa’dan, Amerika’dan ve diğer ülkelerden gerekli piyasa onaylarını alsa da, şu anki üretim kapasitesiyle salgınla mücadele için gerekli aşının ancak bir bölümünü karşılayabilecek durumda. Prof. Şahin, gelecek yıl sonuna kadar 1,3 milyar doz aşı üretimini hedeflediklerini açıklamıştı. Bir kişi için iki doz aşı gerektiğinden BioNTech’in 2021 sonuna kadar en iyi koşullarda 650 milyon insanın (yani dünya nüfusunun 7’de birinden daha azının) ihtiyacını karşılayabileceği ortada.

Ayrıca bu aşının eksi 70 derecede tutulması gerektiğinden ciddi nakliye ve depolama sorunları da söz konusu. Nitekim bu alanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle Almanya için bu yıl sonuna kadar planlanan 100 milyon dozluk üretim hedefi, kısa bir süre önce yarıya indirildi. Bu arada aşının nakliye ve depo sürecinde bu kadar düşük ısı gerektirmeyen yeni versiyonu üzerinde de çalışılıyor. Ancak şu anki sorunlar, bu aşının ciddi altyapı sorunları olan yoksul ülkelerdeki salgınla mücadelede fazla etkin olamayacağını gösteriyor.

•••

Bu arada Almanya, EMA’dan sadece BioNTech’in değil, ayrıca Amerikan şirketi Moderna, İngiliz-İsveç ortaklığı AstraZeneca ve Alman şirketi Curevac gibi aşıların da piyasa onayını bekliyor. Federal Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre Almanya, zamanında ön anlaşmalar, ön ödemeler yaparak ya da sermaye katkısında bulunarak, çeşitli firmalardan 300 milyon doz aşıyı garantilemiş durumda.

Federal hükümet, eyalet hükümetleri ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle yürütülen hazırlıklar, öncelikle milyonlarca doz aşının ülkeye dağıtımı ve depolanmasını öngörüyor. Güvenliğini Alman ordusu ve polis teşkilatının üstleneceği bu dağıtım ve depolama sürecine paralel olarak, randevu ve kayıt işlemleri dahil aşılama süreci büyük ölçüde planlanmış durumda.

Robert Koch Enstitüsü (RKI) bünyesindeki Daimi Aşı Komisyonu (STIKO) aşının önce kimlere yapılması gerektiğini öngören uygulama planını da hazırladı.

Asıl uygulayıcı olan eyalet hükümetlerine tavsiye niteliğindeki plan, aşılama önceliğine göre altı grup içeriyor.

Kısaca şöyle:

- İlk önce aşılanacak grup yaklaşık 8,6 milyon insandan oluşuyor. Bu grup 80 yaşının üstündekileri, yaşlı ve engelli bakım yurtlarında kalanları ve personeli, hastanelerin Covid-19 hastalığıyla ilgili bölümlerinde, acil servislerinde, lösemi ve organ nakliyle ilgili bölümlerinde çalışanları içeriyor.

- İkinci grup, 75-80 yaş grubundakilerle, demans hastası ve zihni engellileri, bu insanlara hizmet ve bakımla görevli personelden oluşuyor ve 6 milyon insanı kapsıyor.

- Üçüncü grup 5,5 milyon kişiden oluşuyor. 70-75 yaşındakiler, riskli kronik hastalığı olanlar ve onlarla yakın temasta bulunanlar, sığınmacı ve evsizler için yurtlarda yaşayanlar, hastaneler ve diğer sağlık kurumlarında çalışanlar, hamilelerle yakın temasta bulunanları kapsıyor.

- Dördüncü grup, 65 - 70 yaşındakilerle, riski yüksek olmayan kronik hastalığı olanlar, okullar ve ana okullarında çalışan personel, gıda üretiminde çalışanlardan oluşan 6.9 milyon kişiyi kapsıyor.

- Beşinci grup düşük önceliği olan yaklaşık 9 milyon insandan oluşuyor. Bunlar da 60 – 65 yaşındakilerle, federal ve eyalet hükümetlerinde “anahtar” görevleri olan memurlar, alışveriş sektöründe çalışanlar, itfaiye, polis, silahlı kuvvetler, kamu ulaşımı ve temizliği personeli.

- Son olarak aşılanacak grup ise nüfusun 45 milyonluk büyük bölümünü kapsıyor.

Gönüllülük esasına göre yapılacak aşılamayla önümüzdeki altı ay içinde toplam nüfusun yüzde 60-70’inin, yani yaklaşık 50 milyon kişinin aşılanması hedefleniyor. Tabii bunun için haftasonları da dahil olmak üzere her gün 600 bin kişinin aşılanması gerekiyor.

Tabii bunlar planın ana hatları. Aşılama başlayınca öngörülemeyen sorunlar da çıkabilir. Ancak şimdiye kadarki salgınla mücadele süreci, Almanya’nın bütün bu sorunları diğer ülkelere göre daha iyi bir biçimde çözebileceğini gösteriyor.

Bugünlerde salgınla mücadeleden sorumlu herkes 3’ncü dalga endişesiyle uyarılarda bulunuyor, durum ciddi... Bu arada salgın inkarcılarının ve komplo teorilerinin etkisindeki insanların önlemlere yönelik tepkileri de aşırı sağ muhalefetin kontrolüne girerek, kitleselleşiyor...

Birkaç haftaya kadar aşılama, yani salgından kurtuluşa giden süreç başlayacak. Ancak mesafe, kontak ve maske önlemleri bu süreçte de devam edecek. Ve bunlara saflarına aşı karşıtlarını alacak olan inkarcı tepkileri de eşlik edecek.

Almanya, içinde eskiyi de güçlü bir biçimde taşıyan yeni bir dönemin eşiğinde.