Aşk anlam değiştiriyor
Dr. Gözde Cöbek ile çevrimiçi flört uygulamalarındaki toplumsal cinsiyet eşitliğini ve tüketim kültüründeki aşkın dönüşümünü konuştuk. Cöbek: “İlişkiler metalaştı artık aşk kalmadı diyemeyiz ama anlam değiştiriyor diyebiliriz” dedi.

Tuğçe GÖBEKÇİN
Başrollerinde Meg Ryan ve Billy Cristal’ın yer aldığı 90’ların kült romantik komedi filmi Harry ve Sally Tanışınca, seyirciyi kadın erkek ilişkileri üzerine düşünmeye çağıran sıra dışı bir yapımdı. Tesadüf eseri bir yolculuk sırasında tanışan Harry ve Sally, kadın-erkek ilişkilerinde belki de herkesin yaşayıp dile getiremediklerini dile getiriyor, izleyiciyi de sessiz kalma halinden ifade edebilme özgürlüğüne doğru yönlendiriyordu.
90’lardan günümüze geldiğimizde ise romantik ilişkilerin artık yolculuklarda değil de internet ortamında başladığına tanıklık ediyoruz. Akıllı telefon kullanımının yaygınlaşması ve çevrimiçi flört uygulamalarının çıkmasıyla eş ya da partner arayışı internete doğru kaymış görünüyor. Kullanıcı ve uygulama sayısı gittikçe artan çevrimiçi flört pratikleri 40 katılımcıyla gerçekleştirilen bir araştırmada incelendi. Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Gözde Cöbek’in yaptığı, “ ‘Harry Sally ile (Uygulamadan) Tanışınca’:Türkiye’deki Heteroseksüel Çevrimiçi Flörtün Teknososyal Dünyasına Duygulanımsal Bir Bakış” başlıklı araştırmasından yola çıkarak tüketim kültüründe aşkın dönüşümünü ve flört uygulamalarının kadın özgürleşmesindeki işlevini konuştuk.

(Fotoğraf: BirGün)
Heteroseksüel çevrimiçi flört kültürü denildiğinde ne anlamalıyız?
İngilizcesi “online dating” olarak geçiyor. 80’lerden günümüze geliyor. O zamanlar akademide siber flört ya da internet flörtü de deniliyordu. Çevrimiçi flörtü dijital, online bir araçla biriyle flörtleşmek olarak özetleyebiliriz. İlk olarak Amerika’da 1995’te Match.com ortaya çıktı. OkCupid, eharmony.com piyasaya sürüldü. Tinder’ın 2012’de gelmesi ve popülerleşmesiyle birlikte birçok uygulama üretildi.
Uygulamalarda kaydırma hareketiyle eş ya da partner seçerken duygular bu eylemin neresinde yer alıyor?
Bu uygulamalar yüzünden duyguların yok olduğunu söylüyor literatür. Eva Illouz, Alain Badiou gibi düşünürler de aşkın öldüğünü söyler. Ben bunun o kadar da öyle olmadığını düşünüyorum. Sonuçta belli bir zamanda duygusal bir yükle ve duygusal bir ruh haliyle kullanıyoruz. Bir fotoğrafa baktığınızda ondan duygusal olarak etkilenmeniz gerekiyor. Bunlar duyguların o kadar da ölmediğini ve o kaydırma pratiğinde çok önemli bir rolü olduğunu gösteriyor.
Tüketim kültürüyle çevrimiçi flört uygulamaları arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz?
Literatür direkt bu uygulamalar geldiğinden beri insanlar birbirini tüketmeye başladı der. O yüzden ilişkinin metalaştığı eleştirisini yapar. Bu eleştirilere katılmakla birlikte ben flört uygulamalarının günah keçisi ilan edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kişilerin birbirini tüketme meselesi daha makro bir yerden baktığınızda neoliberal ideolojinin bizzat en temelde yaptığı ve bunun getirdiği bir şey. Yani her şeyin aşırı bireyleştiği ve sadece bireyin merkezde olduğu, onun çıkarlarının, isteklerinin, arzularının tamamıyla merkezde olduğu ve geri kalan hiçbir şeyin önemli olmadığıyla ilişkili.
Yani hem tüketiyoruz hem tüketiliyoruz…
Uygulamaların getirdiği swiping dediğimiz kaydırma pratiğinin buna ön ayak olduğunu söylüyor literatür. Bu bir yandan doğru ama biz ilk defa bu flört uygulamaları üzerinden hem tüketen hem de tüketilen pozisyonunda değiliz. İnternetin, özellikle Web 2.0 diyebileceğimiz Facebook’un girişinden itibaren biz zaten dijital ortamlarda ve sosyal medya platformlarında hem tüketen hem tüketilen yani hem özne hem nesne konumundayız. Biz orada seçiyorsak aynı zamanda seçiliyoruz. İlişkilerin bu noktaya gelmesinin sebebi ve çevrimiçi flört kültürü büyük bir toplumsal dönüşümün sadece bir parçası, onun bir ürünü ya da sonucu gibi aslında. İlişki biçimleri de giderek çeşitlendiği için doğrudan ilişkiler metalaştı artık aşk kalmadı diyemeyiz ama anlam değiştiriyor diyebiliriz.
Bu nasıl bir değişim?
Aslında “romantik aşk” dediğimiz şey modern bir kavram. “Seçme özgürlüğü” ile ilişkili. Romantik aşk idealinin en temelinde bu yatar. Moderniteyle birlikte birey kendi partneri/eşini seçme özgürlüğüne sahip olur. Tabii o dönemki “romantik aşk” tanımıyla bugünkü tanımı arasında fark vardır; zira tanımlar, bulundukları coğrafya, toplumsal, siyasi, ekonomik, tarihsel, kültürel koşullara bağlı olarak değişir. O yüzden 19. yüzyıl, hatta 20. yüzyıl ve şimdiki aşk kavramları ve tanımları arasında farklılıklar var. Muhtemelen anlamı değiştiği için herkes aşk bitti diye düşünüyor. Ama aslında aşkın tanımı değişti ve beraberinde yeni anlamlar, kurallar, ilişkilenme biçimleri gelişti. O yüzden “Aşk öldü ya da bitti” gibi sert bir argüman yapmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Uygulamaların kadına seçme hakkı vermesinin hatta kadınların seçeneklerinin olmasının özgürleştirici bir yanı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Özellikle Bumble çıktığında en temel iddiası ‘biz feminist bir uygulamayız’ oldu. Neden bir flört uygulamasını feminist bir uygulama olarak tanımlıyorlar? Çünkü Bumble’da heteroseksüel bireylerde eşleşme olduğunda ilk mesajı kadın atabilir ve 24 saatlik bir süresi vardır. O anlamda evet kadına ilk mesajı atma ve o toplumsal cinsiyet kuralını kırma imkanı tanıyor. Kadın eril bakışlar altında yaşadığı için aslında en temelde bir objedir, sürekli o eril bakışla kendisini disipline etmesi beklenir ve buna zorlanır. Ama bu uygulamalar aynı zamanda kadının da baktığı bir alan sağlıyor. En azından kadını o eril bakıştan bir nebze de olsa kurtaran bir alan tanıyor, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği bir nebze de olsa kırıyor diyebiliriz.


