İsa’dan bu yana Aşk Tanrı’nın kontrolündedir. Aşka şefkati ve adanmışlığı sokan Hıristiyanlık’tır. Aşka kutsallık elbisesini giydiren de odur. Bedenin, tutkunun ve şehvetin içinde olmadığı “Tanrısal aşkı” gündelik yaşama yerleştiren, aşkı bedenden ayırıp ruhun ellerine teslim eden, bedenin aşkla olan ilişkisini koparıp bitiren de odur. Hıristiyanlık’la birlikte tutku, alıp başını çekip gitmiştir. Aşkı tutkusundan ayıran, tutkuyu kötürüm kılan, tutkuyla birlikte bedeni ve bedenin aşka ilişkin her eylemini lanetleyen odur. Ve her türlü ahlak bunun üzerine inşa edilmiştir.

Artık tutkunun olmadığı, bedenin ve bedensel arzuların olmadığı her şey yeni aşka ve yeni ahlaka en yakın olandır. Hıristiyan ahlakının dünyaya sunduğu aşk anlayışında kutsanan ve alkışlanan aşklar bir tanrısallık içerir. Oysa antik dünyada aşk ayartmadır. Adanmışlığın yanında ayartma, şefkatin yanında şehvet vardır. Orada beden aşkın en önemli parçasıdır. Ruhun ve bedenin bütünlüğü aşkın yalnızca ruhsal adanmışlık değil aynı zamanda tutkunun da içinde olduğu şehvetin ve şefkatin bir arada barındığı bir bedeni işaret eder. Tutkudan ve bedenden sıyrılmış aşk yoktur antik dünyada. Ve aşkın şiddeti tutkudan beslenir. Tutku varsa aşk vardır.


Hıristiyanlık sonrasında aşk, yaşanan bir şey olmaktan çıkar, ulaşılması güç olan, imkânsız olan, ulaşıldığında insanın ruhunun tamamlanacağı sanılan bir tanrısallığa bürünür. Bu tür bir aşk daha ilk dokunuşta biter. Çünkü aşkı yaşatan ulaşılmazlık değil tutkudur. Böylesi bir aşkta aşkı ilk dokunuş öldürecektir. Her aşkın katili ilk dokunan her kimse o olacaktır.

Oysa aşk ne aşk tanrısı Eros’un, ne de aklın tanrısı Apollon’un dilinden, dininden, geçmişinden ve geleceğinden değildir. O deliliğin tanrısı Dionisos’un çocuğu, onun kölesi ve efendisidir. O nedenle aşka ilişkin hiçbir akılcı sorunun muhatabı aşk değildir. Aşka ilişkin hiçbir kalbî sorunun muhatabı da aşk değildir. Akıl ve kalp insanın iki yanılgısı, aşkın iki mezarıdır. O deliliğin yareni olmalıdır.

Delilik aşkın tek dilidir.

Aşk mutlaka masaldır.

İnsanın bir başka insana anlatabileceği en güzel masal. Ancak bu masal, diğer bütün masallar gibi, kutsalla sulandırılmıştır. Aşk kutsal olan değildir. Kutsal olan, insanın duyduğu, duyumsadığı, hissettiği ve adına aşk dediği her neyse odur. Kutsal insanın kendi dışında değildir. Kendisidir. İsa’dan bu yana aşk Tanrı’nın kontrolündedir. Ve aşk Tanrılardan kurtarılıp asıl sahibi olan insana yeniden verilmelidir. Tutkuyla ve bedenle.