Yazar Nevra Bucak, baş karakteri Serra için, “Ona verilen kısıtlı zamanı aşka ve ölüme meydan okuyarak bitirmek istedi, dahası yaşama meydan okuyarak” diyor.

Aşka ve ölüme meydan okumak

KADİR İNCESU

İlk romanı İspanya Semaları’nı 14 yaşındayken yazan Nevra Bucak’ın bugüne kadar Issız Kadınlar, Aşkın Kutupları, Mevsimler Farklıdır, Son Güneşin Çocukları, Kule, Neslişah, Giz Yolculukları, Kadınların Şarkısı, Beyoğlu’nun Eski Ustaları, Çiftehavuzlar, Kızın Adı Candan, Uzaylı Kız Tira, Kerem ile Aslı (uyarlama), Zeyno’nun Su Perisi, Deniz Çekilirken adlı kitapları yayınlandı.

Kendileriyle derin bir hesaplaşma yaşayan, aynı zamanda o “an”a odaklanan uzun öykünün kahramanları Serra ve İlhan’ın 3 gün süren birlikteliklerini, “Onların yaşadıkları farklı bir Hiroşima Sevgilim’di” diye tanımlayan Bucak ile Artshop Yayınları tarafından yayımlanan Gece Varyasyonları adlı yeni kitabı üzerine konuştuk.

Kahramanlarınızdan birisi “Neden Yazıyorsun, kendini onarmak için mi?” sorusuna, “Bazen boğulur gibi oluyorum. Soluklanmak, öte yandan yaşadığıma, her şeye karşın hala sevebileceğime inanmak için yazıyorum,” diyor. Yazmanın sizdeki etkisi ne oluyor?

Kahramanlarımdan birine söylettiğim gibi, ben de bazen boğulur gibi oluyorum; soluklanmak, öte yandan yaşadığıma, her şeye karşın hâlâ sevebileceğime inanmak; yaşama sıkıca tutunmak için yazıyorum. Marguerite Duras şöyle der: “Ben yazarken, evde benimle birlikte her şey yazıyordu. Eşyalar bile.”

Yıllar önce gittiğim bir psikolog bana şunu demişti: “Siz yazmayı bıraktığınız zaman bana gelin. Şimdilik, sizin bana ihtiyacınız yok.” Psikoloğun haklı olduğunu düşünüyorum. Aslında yazmanın beni yaşama bağlayacağını oldukça erken bir yaşta anlamıştım. İlk romanımı on dört yaşımda yazdığım zaman...

Yazarken yaşadığınız açmazlar oldu mu?

Bu öyküyü yazarken yaşadığım açmazlar pek olmadı diyebilirim, öte yandan böyle bir durum romanlarda, öykülerde bile zordu, değil ki yaşamda olsun. Yinelemem gerekirse, evet, ilk kez, duygular ve mantık birleşmişti, bir yerde buluşmak zorundaydılar, dahası burada mantık ağır basmıştı. Duygular ise zaten çoktan hazırdı… Son olarak itiraf etmeliyim ki, bu öykümün film olmasını çok isterim. Yürekle beynin buluşmasını görmek güzel olurdu.

Sydney J. Harris’in, ”Yaptığınız şeyler için duyduğunuz pişmanlık zamanla geçer; ne var ki yapmadığınız şeyler yüzünden duyulan pişmanlığın çaresi yoktur” sözü yankılandı durdu kulaklarımda, kitabınızı bitirdiğimde…

Serra’ya yaşam tarafından tanınan bu farklı ayrıcalık, ona daha önce yapmak isteyip de yapamadıklarını sağladı. Onun artık yaşamda pişmanlığı olmayacaktı. Sevdiği erkek de, onun bu ayrıcalıklı durumuna yanıt verdi, ya da vermek zorunda kaldı, belki ileride pişman olmamak için. Harris’in dediği gibi, yaşamda yapamadıklarımızın pişmanlığını hepimiz çekeriz, ne yazık.

“Aslında kimsenin pek fazla zamanı yoktur,” diyen Serra’nin hayallerini, düşüncelerini isteklerini gerçekleştirememesinin nedenlerini de göz ardı etmemek gerekir…

Serra amansız hastalığını öğrendiğinde, özgürlüğü ile aşkı arasında kalmış sevdiği erkeğe yalnızca üç gün üç gece birlikte olmak istediğini teklif etmeden önce, nasılsa zamanının kısıtlı olduğunu bilmesine karşın, yine de önce biraz düşünmüştü. Ne yazık, bazen hepimizin zamanımızın kısıtlı olduğunu anımsamakla birlikte, tereddütlerimiz, açmazlarımız oluyor. Bir de bu tereddütler aşktan kaynaklanıyorsa, öncelikle devreye gurur giriyor, dahası reddedilme korkusuyla birlikte acı çekme korkusu oluyor. Sonra; toplum, aile baskısı, çevre… Serra’nın karşısındaki erkek, kimseye bağımlı değildi, yalnızdı. Yoksa Serra her şeye karşın bu teklifi ona yapmayabilirdi. Erkeğin şartları uygundu, sorumlu olduğu bir ailesi yoktu. Serra da, erkeğe üç gün üç gecelik bir teklif yaptı. Yine de, Serra’nın durumunda olmak istemeyen pek çok insan olduğunu düşünüyorum. Kimse ne zaman öleceğini, ne kadar ömrü kaldığını bilmek istemez, yaşamlarındaki pişmanlıklara karşın. Öncelikle insanın yaşamı kararır, hiçbir şey düşünemez bir duruma gelebilir. Ama Serra için durum farklıydı, ona verilen kısıtlı zamanı aşka ve ölüme meydan okuyarak bitirmek istedi, dahası yaşama meydan okuyarak…