Geçen haftaki maç yazısında da belirtmiştik, ligin bu aşamasından sonra oyun kalitesinde büyük sıçramalar, futbolcu performanslarında önemli değişiklikler görmek zor. Görülenlerin de istikrarlı olmalarını beklemek hayalcilik olabilir. Hemen her hafta bir başka oyuncunun performansıyla maçı kazanabileceğiniz, günlük performansların şampiyonluğun adresini belirleyeceği haftalardayız. Böyle haftalarda ligin tepesindeki takımın kendi evinde lig sonuncusunu mağlup ederken kalesinde 3 gol gördüğü absürd maçlara da hazırlıklı olmak lazım. Dün akşam da bunu doğrular derecede nisan ayında gol kaydedememiş olan Burak Yılmaz’ın 2 “golcü” golünü izledik. Birincisi yerinde bir takipçilik ikincisi de defans oyuncusunu ekarte eden son derece yerinde bir adım hamlesi sonucunda geldi. Tabii galibiyetin mimari tek başına Burak değildi. Fernando Muslera’nın skorun dengede olduğu ve sarı-kırmızılıların öne geçtiği anlarda kurtardığı topların ve Galatasaray hücum hattında, artık bir klasiğe dönüşmüş Sneijder-Yasin işbirliğinin de galibiyette önemli bir payı var. Bu ikili özellikle ligin 2. yarısında Galatasaray’ın lige tutunmasında büyük pay sahibi oldular. Eğer şampiyonluk ipi göğüslenirse en büyük övgüyü hak edecekler.

Kanat kâbusu!
Tabii bir de işin kısa ve uzun vadeli gelecek planlarıyla ilgili kısmı var. Bugün uluslararası arenada, hücum hattında belli bir standarta ulaşmamış kanat oyuncularıyla üst seviyede başarı sağlamak mümkün değil. Galatasaray futbol takımı topu sahanın kenarlarına her indirdiğinde taraftarlarına kabus gördürüyor. Bu, orada Olcan da oynasa, Telles de oynasa, Sabri de oynasa, Bruma da oynasa değişmiyor.  Hatta Hamza Hamzaoğlu zaman zaman oraya Umut Bulut’u monte etmeyi dahi denedi ki bu daha da kötü sonuçlar doğurmuştu. Gelecek sezon Avrupa arenasında bu sezonun rezalet tablosunu düzeltmeyi deneyecek takımının bu eksikliğini nasıl giderecek büyük merak içerisindeyim.