Aslan’dan beyaz sayfa

Ligin tepesindeki 2 ezeli rakibinin oldukça gerisinde kalan Galatasaray, 2. devreyi tipik bir iç saha maçıyla açtı. Umut veren başlangıç, kaosa dönen bir ikinci yarı ve soğuk terler döktüren bir mutlu son.

İyi futbol takımlarının iskeletleri genelde 4 ana nokta üzerine kurulmuşlardır. İyi bir kaleci, defans hattını soldan sağa düzene sokan bir defans oyuncusu, çok iyi bir orta saha (ki bu zaman zaman 2 oyuncudan oluşur) ve bu sistemi tamamlayacak etkili bir forvet oyuncusu. Muslera-Ujfalusi-Melo-Elmander böyle bir hattı mesela. Taffarel-Popescu-Hagi-Hakan Şükür de. Bu gibi iskeletlerin çok önemli bir özelliği de hücum oyuncusunun 10 oyuncunun beslediği bir hedef adam olmaktan çok o 10 adamla beraber hareket eden bir karakterde olmasıdır. 2004 yılında Fenerbahçe şampiyonluğa ulaşırken Pierre van Hooijdonk tüm bir takımın çehresini değiştirmişti adeta. Yukarıda verdiğimiz örneklere bakıldığında Galatasaray’ın kurmaya çalıştığı iskelette Muslera dışında neredeyse her mevkiide sorunlar olduğunu söyleyebiliriz ama bu sorunlar giderilse bile hücum hattında çok ciddi bir revizyon gerektiğini dün akşam bir kez daha gördük. Mustafa Denizli’ye, takımın genel form durumundan bağımsız olarak formunu uzun süre devam ettirebilecek, tercihen fizikli bir siyahi forvet gerekiyor. Form konusuna vurgu yapmamızın sebebi sarı-kırmızılıların önünde Sneijder, Bruma ve Yasin Öztekin gibi örnekler olmasından kaynaklanıyor. Bu takımın futbolcuları son 2 sezondur önemli form iniş çıkışları yaşıyorlar.

Dün söz konusu protestoların başladığı dakikadan, Sivasspor’un golü bulduğu dakikaya kadar geçen sürede Galatasaraylı futbolcular maçtan kopup gittiler, tribünler de birbirinin sesini bastırmakla meşguldü. Golden sonra bir süre Selçuk İnan yakın arkadaşı Burak Yılmaz’a gol attırmaya çalışmaktan, hücum hattındaki diğer seçenekleri görmezden gelmeye başladı, kısacası takımın tüm kimyası bozuldu. Futbol seyircisinin saha üzerine yapacağı etkilere dikkat etmesi gerekiyor.