Almanya, Fransa, Yunanistan ve İspanya derken şimdi de İtalya. Avrupa’da köklü bir geçmişe sahip, yüz yıllık sosyal demokrat partilerin krizi, sadece peş peşe gelen seçim yenilgilerinden ibaret değil. Kendilerini bir asır önce tarih sahnesine çıkaran eşitlik, özgürlük, sosyal adalet, adil paylaşım kavramlarını bir kenara bırakarak, sağa açılmanın şehvetiyle gerçekleşen dönüşümün hezimetten başka bir sonuç vermesi beklenemezdi. “Aslan sosyal demokratlar” için sandık yenilgisinden ziyade “kimlik bunalımı” büyük sorun.

Sosyal demokrasi, uzunca bir süredir krizdeydi. Varoluşsal kriz ikibinli yıllarla birlikte daha da derinleşti. Soldan kopan, sağa dümen kıran, neoliberal politikaların gönüllü savunucusu Tony Blair’li İngiliz İşçi Partisi ile Gerhard Schröder’in Alman Sosyal Demokrat Parti’nin “üçüncü yol”u krizi aşmak yerine daha da kronikleştirdi.

Popülizmin cazibesine kapılarak yol alınamayacağı anlaşılana kadar, sosyal demokratların bir kısmı yere çakıldı. Yunan PASOK adeta tarihten silindi. İspanyol PSOE de aynı yolun yolcusu.

“Yaşlı kıta”daki bu deneyimlerden, benzer bir sevda peşinde koşan, dünyanın dört bir tarafındaki sosyal demokratların çıkarması gereken önemli dersler var. Dersler çıkarması gerekenlerin başında da gelecek yıl tarihi bir seçime hazırlanan memleketteki sosyal demokratlar geliyor. Sağa yamanmanın, yıldız isim peşinde koşmanın, neoliberal iş tutmaların kaçınılmaz sonu engelleyemediği, “istikrar”, “düzen”, “memleket bekası” söylemleriyle sağın arkasına dizilmenin bir getirisinin olamayacağı ortada.

İtalyan sosyal demokratların hezimeti

İtalya seçimlerinde iktidardaki merkez sol-sosyal demokrat Demokrat Parti, bırakın koltuğunu korumayı ana muhalefet konumuna dahi erişemedi. Sağ ve popülist partilerin domine ettiği seçimde Demokrat Parti, kemer sıkma politikalarının, neoliberal reformların bedelini ödedi. Mattio Renzi liderliğindeki Demokrat Parti’nin de içerisinde yer aldığı ittifak, büyük hüsran yaşadı.

Renzi, ağır ekonomik kriz yaşayan ülkede kemer sıkma politikalarıyla küresel finans krizinin faturasını halka çıkarmıştı. Sermayenin istemleri doğrultusunda ağır bir borç batağına sürüklenmiş, bu da yeni işsizlik ve yoksulluk yaratmıştı. Kuzey Afrika üzerinden gelen sığınmacı akının yarattığı ağır sorunlar da eklenince yenilgi sürpriz olmadı. Popülist Beş Yıldız Hareketi’yle sağ ve aşırı sağın domine ettiği yeni İtalya siyasetinde eski Başbakan Silvio Berlusconi’nin partisi Forza İtalia, aşırı sağcı Kuzey Ligi ve İtalya’nın Kardeşleri’nin oluşturduğu ittifak patlama yaptı.

Alman sosyal demokratlarının sefaleti!

Alman sosyal demokratlarının durumu ise dâhin ibretlik. Merkel liderliğindeki merkez sağ ile koalisyon kurmanın da etkisiyle eylül ayında tarihinin en büyük yenilgisini alarak yüzde yirmilere kadar düşen Sosyal Demokrat Parti (SPD) hatalar zincirine yenilerini ekliyor. Solla arasına mesafe koyarak sağ ile flörtleşmenin partiyi erime noktasına getirdiği fark edilmemiş olacak ki, pazar günü yeniden Merkel’li ‘büyük koalisyon’a “evet” denildi!

Genç sosyal demokratlar başta olmak üzere parti içindeki tüm itirazlara rağmen “merkez”in bastırmasıyla sosyal demokrat delegeler CDU/CSU ile koalisyona gidilmesine vize verdi. İş dünyası, finans çevrelerinin de devreye girmesiyle yelkenleri suya indiren “aslan sosyal demokratlar” birincisi 2005’te, ikincisi ise 2013’te olmak üzere iki dönem boyunca Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) partileriyle “büyük koalisyon”a gitmişti. Şimdi bir kez daha “büyük koalisyon”un “küçük ortağı” olmak için teslim olundu.

Dördüncü kez seçimden zaferle çıkan Avrupa’nın yeni “demir lady”si Merkel’in peşine takılmanın partiye bir yarar sağlamadığı ortada. Seçim yenilgileri de bu tezi doğrular nitelikte. Alman sağının peşine takılarak iç politikadan dış politikaya, çalışma yaşamının esnekleştirilmesinden ülke dışına asker çıkarılmasına kadar birçok konu Hıristiyan demokratların arkasında saf tutan sosyal demokratların hali harap. Parti tabanı bir kez daha ittifak faturasının SPD’ye kesileceğinin farkında.

Sağa dümen kırmak kaybettiriyor

Avrupa sosyal demokrasisi fena halde neoliberalizmin tutsağı halinde. Ekonomik krizin, gelir adaletsizliğinin, toplumsal huzursuzluğun tırmandığı kıtada, sağın argümanlarıyla sağ ile yarışa girilerek sonuç alınacağı varsayılıyor. Angaje olunan neoliberal politikaların bugünkü hazin sonu hazırlayan ana etmen olduğu idrak edilmiş değil. Alman SPD’de olduğu üzere yanlışta ısrar devam ediyor.

Neoliberalizmle dans, bütün partilere kaybettirdi. Sosyal demokrasinin çöktüğü, sağ-muhafazakâr partilerin gücünü artırdığı Kıta Avrupası’nda sağ popülist, milliyetçi akımlar süreci domine etti. Çöküşe neden olan neoliberal politikalarla hesaplaşılmadıkça sosyal demokratların yeniden ayağa kalkması mümkün değil. Sosyal demokratların kitleleri sosyal adaleti getireceğine, gelir dağılımını adilleştireceklerine, mali krizin faturasını emekçilere çıkarmayacağına inandırmaları şart. Aksi halde tüm sosyal demokrat partileri, PASOK’laşma süreci bekliyor olacak.