Filme biraz daha ayrıntılı bakarsak, bir başka eleştiri noktası şu olacaktı: Film, kazananların anlatısı; ya kaybedenler? Bu soru neden önemli? Çünkü kaybeden kadın güreşçiler de ataerkiyle mücadele ediyor. Kazananlar kadar kaybedenlerin de film konusu edilmesi gerekiyor.

Asya Sineması 4: Hint Sineması’ndan 3 Han-1. Bölüm

PROF. DR. ULAŞ BAŞAR GEZGİN VE BURAK KEREM YALÇIN

“Çok dilli, çokkültürlü bir ülke olan Hindistan’da 22 resmi dil var. Bunların dışında resmi dil statüsünde olmayan başka diller de var. Dolayısıyla, Hint sinemasında, Güney Kore, Japonya ve (Hong Kong bağlamında Kantonca konusunu saymazsak) Çin’deki durumun tersine, farklı dillerde yapımlar söz konusu. Başkent ve çevresinin dili olan Hintçe (Hindi) ve sömürgecilik dili İngilizce, ülke genelinde ortak dil olarak öne sürülse de, diğer diller de çok yaygın ve canlı bir kullanıma sahip. Örneğin, gişe hasılatına göre sıralanan ilk 10 filmden 7’si Hintçe, 3’ü Tamil ya da Tamil Telugu dilinde. Sinemacılıkta etkin ve yaygın Hint dilleri arasında, Hintçe, Telugu ve Tamilce’ye ek olarak, Bengalce, Bhojpuri, Güceratça, Kannada dili, Malayalam dili, Maratha dili, Odia dili, Pencapça vd.’yi sayabiliriz. Ayrıca, Hint filmleri için, yalnızca Hindistan gişe verileri değil dünya verilerinin dikkate alındığını görürüz. Bunun nedeni, 1,3 milyarlık kendi nüfuslarına ek olarak, Hindistanlı sinemacıların dilsel, dinsel ve kültürel yakınlık ve hatta ortaklık nedeniyle, birçok başka ülkede, yerli filmler ölçüsünde izleyici bulabilmesindedir. Hindistan’ın dilsel, dinsel ve kültürel bağlarla bağlı olduğu komşu ülkelerde, Hindistan’da yaşayan 1,3 milyarlık nüfusa ek olarak, yaklaşık 500 milyon potansiyel Hint filmi izleyicisi bulunmaktadır. Kimi Hint filmlerinin adlarının Hint dillerinde olduğunu görüyoruz; kimileri ise doğrudan İngilizce adlı. Bu durum, sömürgeci geçmişle, çokdilli bir ülkede ortak dil arayışıyla ve İngilizcenin ülkede yaygın olarak kullanılmasıyla yakından ilişkili.”

Bollywood denince aklımıza renkli dans koreografileriyle bezeli ve bol şarkılı filmler geliyor. Bunun çeşitli kültürel ve ticari nedenleri var. Dualar, kutlamalar ve anmalarda sıkça kullanılan dans ve müzik Hint geleneksel tiyatrosunun da temellerini oluşturuyor. Haliyle sinemada da kullanılarak geleneksel yapıyla insanlar arasında daha rahat bir bağ kurulmasına yardımcı oluyor. Filmlerin ve şarkıların başarısı ise yapımcılara ayrı ayrı ticari gelir sağlamaktadır. Filmin başarısı müzikleri veya müziğin başarısı filmi taşımakta ve ayrı ticari kazançlar sağlamaktadır. Bu bağlamda “müzik filmler için bir katma değer yaratıyor” dersek pek yanılmayız. Ayrıca fakir halk için Bollywood yapımları, bir sinema bileti fiyatına uzun bir eğlence satın almak anlamına gelir. Filmlerin süresinin bu kadar uzun olmasının nedeni buna bağlanabilir. Aktörlerin başarıları da haliyle oyunculuklarıyla değil, dans ve şarkı söyleme kabiliyetleriyle de paralel ilerlemektedir. Hepsini başarılı bir şekilde bir araya getiren aktörler ise yukarıda anlattığımız Hint sinemasının büyüklüğü de göz önüne alınınca dünya sıralamasına bile girebiliyorlar.

HİNT SİNEMASININ 3 HANI

İlk yazımızda da bahsettiğimiz 3 Han (Khan), Aamir Khan, Shah Rukh Khan ve Salman Khan. Üçü de 1965 doğumlu. Bir soy bağları olmasa da aynı soyadını taşıyorlar; aynı etnik kökenden (Paştun) geliyorlar. Ve daha önce belirttiğimiz gibi, geniş izleyici kitlesiyle bu üç aktör dünyanın en zengin oyuncuları arasında yer almaktadırlar. Bollywood’un son 30 yılında onların egemenliklerini açıkça hissedilir.

AAMİR KHAN Dangal – 2016

“Hintçe film gerçek bir yaşam öyküsüne dayanıyor. Filmin adı, güreş maçı anlamına geliyor. Bu, Hintli bir güreşçinin ve 2 kızını daha sonra milli güreşçi olacak biçimde yetiştirmesinin öyküsü. Kimi açılardan bir kadın-güçlendiren (woman-empowering) film. Hint toplumu fazlasıyla ataerkil, sinema da bunu yansıtıyor. Erkeklere yüklenen bir meslek olan güreşçiliğe kadın elinin değmesinin öykülenmesi, bu bağlamda fark yaratıyor. Başrolde Amir Han (Aamir Khan) var. Evet, anlatıda kızlar değil baba başrolde, bu da ilerici görüntülü filmde bile gizlenen sinsi ataerkiye işaret ediyor. “‘Başarılı’ olan, kızlar değil; onları yetiştiren baba” gibi bir ileti söz konusu.

Filmin yapımında da Han’ın katkısı var. Film, Hindistan dışında Çin’de en çok izlenen yabancı film oluyor. İzlenme oranı, Hindistan’daki orana yaklaşıyor. Film, Türkiye’de de büyük ilgi uyandırdı.”

Baba, hedeflerine ulaşamaz; bu nedenle, kendi kendine, doğacak oğullarını güreşçi olarak yetiştirme sözü verir. Onlar, babalarının yapamadığını başaracaktır. Oysa bir türlü bir oğlu olmaz, onun yerine 4 kızı olur. Filmin gerisi, babanın onlardan ikisini güreşçi olarak yetiştirmesini ve iki kız kardeşin başarıdan başarıya koşmasını öyküler. Bu açıdan, film, bir Moğol yapımı olan ‘Kartal Avcısı Kız’la (the Eagle Huntress) ileti açısından benzerlikler taşır. Kartal avcısı kız da, yetişkin erkeklerin dünyasında zafere koşacaktır. Filmin çok izlenmesi, spor ve aile draması konulu olmasına bağlanıyor. Bu iki izlek, en yaygın ilgi uyandıran konular.

Film, kadın hakları bağlamında geniş bir tartışma başlattı. Kimileri, filmin genelindeki kadın yanlısı anlatımı överken, diğerleri ise, filmin merkezinde, az önce belirttiğimiz gibi, kadınların değil, babanın olduğuna; özgür kadınların değil babanın isteğini yerine getiren, onun sözünden çıkmayan kadınların konu edildiğine vb. dikkat çekiyor. Bu açıdan, filmin kazananı, kadınlar değil bir erkek (baba). ‘Kartal Avcısı Kız’da ise, genç kız, anlatının ana odağıydı ve çok daha özgür bir tablo söz konusuydu. Yine de filmin, Hindistan Büyük Millet Meclisi’nde bile gösterime girerek, kadın hakları mücadelesine katkı sağladığı öne sürülüyor. Ayrıca, işlediği konunun Çin’de de ilgi uyandırmasıyla, Çin-Hindistan dostluğuna ve barışına katkı sağlamış oldu.

Filme biraz daha ayrıntılı bakarsak, bir başka eleştiri noktası şu olacaktı: Film, kazananların anlatısı; ya kaybedenler? Bu soru neden önemli? Çünkü kaybeden kadın güreşçiler de ataerkiyle mücadele ediyor. Kazananlar kadar kaybedenlerin de film konusu edilmesi gerekiyor. ‘Dangal’ı bir spor filmi olarak değerlendirdiğimizde ise, konu edilen sporun futbol, basketbol ve beyzbol gibi popüler ve iyice ticari spor türlerinden biri olmaması olumlu. Yoksa bu, bir ölçüde sanatı geri planda bırakan ve tribünlere oynayan bir yapım olurdu. Bu üç spora yönelik ilgi nedeniyle, bunları konu alan filmler nitelikli olsalar da olmasalar da çok izlenenler arasına giriyor. Film, bu kestirme ama sanattan taviz veren yola sapmamış.

‘Dangal’ın Hindistan’daki macerası, beklenmedik bir yöne kayıyor: Filmin gösterime girdiği sıralarda Amir Han, ülkedeki hoşgörüsüzlüğü eleştiriyor. Bu, Hindu milliyetçiler kaynaklı fiziksel şiddete ve linçe varan tepkilere neden oluyor. O kesim, Han’ı vatan haini olarak görüyor. Bu nedenle, filme yönelik geniş çaplı bir boykot çağrısı yapılıyor. Bu durum, Dangal’ın Hindistan’da en çok izlenen film olmasını engelleyemiyor. Amir Han’ın siyasal duruşu ve ödül törenlerine yönelik kayıtsızlığı, filmden birçok ödülün esirgenmesine yol açıyor.”

Devam edecek...


(*) Metin boyunca tırnak içindeki alıntılar şuradan:

Gezgin, U.B. (baskıda). Temsiller, İzlekler, Özlemler: Asya Sineması ve Beyaz Perdede Toplumsal Temsiller.