Sınavı kazanıp ataması yapıldığı halde, ‘güvenlik soruşturması’ bahanesiyle bir yıldır görevine başlatılmayan hekimler BirGün’e konuştu: Öğrenci topluluklarına üyelik, kitap okumak, tiyatroya, sinemaya gitmek bile suç sayılıyor

Atandığı halde görevine başlatılmayan genç hekimler: Kitap okumak, tiyatroya gitmek bile suç sayılıyor

SEBAHAT KARAKOYUN

Olağanüstü Hal (OHAL) KHK’leriyle kamudaki çalışanlara yönelik “cadı avı” başlatan ve binlerce sendikalı, muhalif çalışanı işlerinden eden AKP hükümetinin tasfiyesinin bir diğer mağdurları da Tıpta Uzmanlık Sınavı’nı (TUS) başarıyla geçen genç hekimler. Göstermelik güvenlik soruşturmalarıyla mağdur edilen genç hekimlerin çaresizce bekleyişi sürüyor.

Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre 187 genç hekim atamaları yapıldığı halde “memuriyet için gerekli koşulları taşımadığı” gerekçesiyle hekimlik görevini yapamıyor. Çoğu, zorlu bir yarış olan TUS’u da başarıyla geçen genç mezunlar, haklarında hiçbir somut iddia ve delil olmadığı halde, öğrencilik yıllarındaki muhalif duruşları nedeniyle “fişlendikleri” için, mesleklerini yapamıyorlar. Bu haftaki Salı Söyleşisi’ni büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kalan genç hekimlere ayırdık. TTB’nin düzenlediği çalıştaya katılmak üzere Ankara’ya gelen genç hekimler yaşadıkları süreci BirGün’e anlattı. Daha fazla mağduriyet yaşamalarını önlemek için isimlerini gizli tuttuğumuz hekimler, yaşadıkları süreci şöyle anlattılar:

Ailelerimiz de zor durumda
Ç.İ.: Aralık 2016’da mezun oldum. Şubat 2017’de görev yerim belli oldu. Mecburi hizmete başlayabilmek için güvenlik soruşturması süreci başladı ve bir yıl olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt verilmedi. Birinci yılın sonunda Sağlık Bakanlığı’ndan benim durumumdaki tüm arkadaşlara olduğu gibi somut hiçbir gerekçe göstermeksizin “657 sayılı yasada öngörülen memuriyet yapma koşullarının tamamını karşılamadığım” gerekçesiyle olumsuz yanıt geldi. Ben bekleme sürecinde aldığım sertifika ile şu anda bir fabrikada işyeri hekimi olarak görev yapıyorum. Olumsuz tebligat aldıktan sonra dava açtım. O sürecin sonuçlanmasını bekliyorum. Ama benden önce dava açan arkadaşlardan biliyorum ki bakanlığın mahkemenin istemi üzerine gönderdiği yazılarda da somut bir gerekçe belirtilmiyor. Zor bir süreç ama birlikte dayanışmayla altından kalkmaya çalışıyoruz. Bu süreçte ailelerimiz de zor durumda. Annem pazara karşılaştığı konu komşunun sorularına muhatap olmamak için pazara gitmekten çekindiğini söylüyor. “Sizin kız doktor oldu, niye atanmadı” soruları onları da bunaltıyor.

“Olağan Şüpheli” yaklaşımı
S.S.: Benin durumum biraz daha farklı. 2015’de mezun oldum. Ve atamam yapıldı. Acil servis doktoru olarak görev yaparken TUS’a hazırlanmak için istifa ettim. Bu arada 15 Temmuz yaşandı ve OHAL ilan edildi. TUS’u kazandım ve kayıt yaptırdığım üniversite bir iki ay sonra güvenlik soruşturmasını gerekçe göstererek, dosyamın işlemden kaldırıldığını bildirdi. Yargıya başvurduğumda mahkemeye gönderilen yazıya göre 2012 yılında öğrencilik dönemimde katıldığım açlık grevine destek eylemleri gerekçe gösteriliyor. Oysa ben o süreçte hiçbir soruşturmaya uğramadım, gözaltına alınmadım, hakkımda açılan bir dava yok. Eğer hakkımda bir delil elde ettilerse 2012’den beri saklayıp gereğini yapmadıkları için asıl onlar suç işlemişler. Biz 10-11 ay boyunca tebligat beklerken, 7 gün içinde ataması yapılanlar olduğunu biliyoruz. Belli ki yaptıkları fişlemeyle üniversiteden mezun olurken kimi atayıp, kimi atamayacaklarını zaten belirlemişler. Bize yönelik “Olağan Şüpheli” yaklaşımı söz konusu. Şu anda yargı süreci devam ediyor. Ben daha önce sınava girip sertifika aldığım için işyeri hekimi olarak çalışıyorum. Ama bakanlığın benim durumumda olanların sertifikalarını artık onaylamadığı yönünde de söylentiler var, 2012 yılında eğer bir delil elde ettiyseler onu saklamaları zaten suç.

Tebligatlar kasıtlı geciktiriliyor
M.E.: Mart 2017 de mezun oldum ve mecburi hizmet atamasına girdim. Yer açıklandı. Beş-altı aylık sürecin ardından ret yanıtı alınca dava açtım. Avukatımın UYAP sistemine kayıtlı belgelerden elde ettiği bilgi gösteriyor ki hakkımda istihbarat raporlarına dayalı ancak geçerliliği olmayan iddialar var. Hiçbir partiyle bağım olmadığı halde legal bir partinin gençlik kolları üyesi olduğum iddiası var dosyada. Üye değilim ama olsam da legal bir partinin legal gençlik kollarında çalışmak hekimlik yapma hakkımın elimden alınmasının gerekçesi olabilir mi? Bir de kardeşimle ilgili suçlamalar var. O da benimle ilgili bir durum değil aslında. TUS’a girdim kazandım ama yine güvenlik soruşturması engeli söz konusu olduğu için başlayamadım. Bu arada iki özel hastaneye başvurum oldu. Ancak onlar da “Sizi başlatırsak Sağlık Bakanlığı ile başımız derde girer, denetimlerle bunaltırlar bizi” diyerek son anda işe almaktan vazgeçtiler. Bu arada tebligatların iletilmesini kasıtlı olarak geciktiriyorlar. İtiraz için 60 günlük süre var. Ben gidip elden aldım ama üstünde bir ay geçtiği halde hala postayla gönderdiklerini iddia ettikleri tebligat bana ulaşmadı.

TUS’ta ilk 100’de
A.G.: Ben Temmuz 2017’de mezun oldum. Diyarbakır’da bir ilçe hastanesine atandım ama başlayamadım. Bu arada 12 bin 600 kişinin katıldığı TUS’ta derece yaptım. Bu süreçte atamayla ilgili ret kararı gelmedi. Günde üç-dört kez arıyorduk ama telefonla yanıt alamıyorduk. Bakanlığa gittiğimde gördüğüm manzara çok ilginçti. Biz hayatımızla ilgili çok önemli bir tebligatı beklerken oradaki memurlar bilgisayarlarını açmış Kuran dinleyip sohbet ediyorlardı. Bizimle ilgili bu kararla heba edilmek istenen altı yıllık tıp eğitimi değil aslında. 18 yıllık emeğimiz heba edilmek isteniyor. Biz muhalif duruşumuz nedeniyle bu süreci yaşıyoruz. Öğrenci topluluklarına üye olmak, bazı protestolara katılmak bir yana kitap okumak, tiyatroya, sinemaya gitmek, hemşehrilerimizle oturup sohbet etmek bile suç sayılıyor. Ben o süreçte yaptıklarımı hata olarak kabul etmiyorum ama varsayalım ki hata yaptık. Öyle bile olsa bu kararı alanlara sormak isterim bir hata nedeniyle 18 yıllık emek yok edilebilir mi? Ben ve benim gibi muhalif duruşu olanları yaftalayarak fişledikleri, hakkımızda dosyalar hazırladıkları anlaşılıyor. Ama sağ görüşlü olanlar için durum farklı. Benimle aynı üniversitede okuyan ve kopya çektiği için soruşturma geçirerek bir alt sınıfa gönderilen biri şu anda doktorluk yapıyor ama TUS’ta derece yapan ben uzmanlık eğitimine başlayamıyorum. Ailemin ne kadar üzüldüğünü görüyorum. Almanya’ya gidiş yollarını araştırmak üzere bir kitap istemiştim internettten. Kitap geldiğinde ben evde yoktum. Hayatında hiç kitap okumamış babam sabaha kadar o kitabı okuyup bitirmiş. Sonra bana Almanya’ya gitmek için neler yapmam gerektiğini tek tek anlattı.
atandigi-halde-gorevine-baslatilmayan-genc-hekimler-kitap-okumak-tiyatroya-gitmek-bile-suc-sayiliyor-435669-1.
Ö.İ.: Sağlık Bakanlığı bizim gibi olumsuz yanıt alanların sayısını 187 olarak açıkladı. Ancak halen beklemede olanların sayısı da bir hayli fazla. Bakanlık süreci kasıtlı olarak uzatıyor bence. Bir iki ayda sonuçlanabilecek bir süreci bir yıla kadar uzatıyor. Bu şekilde psikolojik bir baskı ortamı kuruyor. Süreç uzatılarak bir anlamda “Acaba atanır mıyız?” beklentisiyle insanların köşeye çekilip sessiz kalmasını, bir anlamda sosyal anlamda tecrit hayatı yaşamasını sağlamaya çalışıyorlar. Devlet bizi ve bizim gibi insanları “aç bırakarak terbiye etme” anlayışını benimsemiş durumda. Bakanlığa tebligatı almaya gittiğimde oradaki memur “Özelde çalışırsınız” diye güya teselli etmeye çalıştı. Bu aslında o memurun kişisel tavrı olmanın ötesinde bilinçli bir söylem. Devlet bizim gibi muhalif duruşu olan hekimlerin kamuda çalışmasının önünü kesmek istiyor. Özel hastanelerde de benzer bir durumla karşılaşma ihtimali çok yüksek. Bizim durumumuzu ataması yapılan hekimler üzerinde de bir baskı unsuru olarak kullanmak istiyorlar. Bizim üzerimizden onlara da “uslu durun” mesajı vermeye çalışıyorlar.

Fişleyen rektör yurtdışına kaçtı
A.G.:
Bu güvenlik soruşturmaları 15 Temmuz gerekçesiyle başlatıldı ama FETÖ ile bağlantılı olabilecekleri değil sol, muhalif, demokrat insanları hedef aldı. Bizlerle ilgili fişlemeleri yapanlar FETÖ’den yargılanıyor bugün. Örneğin dönemin Ege Üniversitesi rektörü Cüneyt Hoşcoşkun döneminde fişlenenler bugün doktorluk yapamıyorlar o dönem tutulan dosyalar nedeniyle ama dönemin rektörü FETÖ soruşturması sanığı olarak halen aranıyor, yurt dışına kaçtığı için bulunamıyor.

Ülkemde çalışmak istiyorum
Ç.İ.: Sınav kazandığımız halde uzmanlık eğitimi yapma hakkımız elimizden alındığı için yurtdışına gitmek istiyorum ben de diğer arkadaşlarım gibi. Bu topraklardan gitmek zorunda kalmak bizim için üzüntü verici. Ama umutsuz değiliz. Elimizden alınan uzmanlaşma hakkımıza elde ettikten sonra tekrar dönmek en büyük isteğim. Yabancı bir ülkede hekimlik yapmak gibi bir niyetim yok. Haklıyız ve hukuki süreçleri, mücadelemizi sürdüreceğiz. Dik duracağız belki 3 yıl belki 13 yıl sonra haklarımızı alacağız. Yaşadıklarımızdan dolayı ne düşüncelerimizden ne hekimlikten vazgeçmiş değiliz.

Toplumu sağlıklı kılmanın reçetesi
A.G.:
Onlar bize “doktor olamazsınız” dese de biz ne kadar iyi doktor olduğumuzu biliyoruz. Umudu yitirmedik,yitirmeyeceğiz. Şu anda ülkede tam bir faşizm egemen. Böyle bir ortamda sağlıklı bir toplum olamaz. Biz de “Olaya semptomatik değil de temel bir çözüm bulunmalı, faşizmi bitirip demokrasiyi hakim kılmalı” dediğimiz için bu durumdayız. Toplumu sağlıklı kılmak ancak bu reçeteyle mümkün.