Galatasaray, sezonun kaderini belirleyecek maçlardan birisi olan Fenerbahçe derbisini Mısırlı golcüsünün performansı ile kazandı.

Atankhamun

Geçtiğimiz sezon Kadıköy’e 4 puan önde gelmişti Galatasaray. Fatih Terim mağlubiyetin kendisine çok şey kaybettirmeyeceğini düşünüyordu, çünkü önündeki 2 takım Başakşehir ve Trabzonspor’a karşı şampiyonluk yarışı psikolojisini kullanıp bir şekilde öne geçeceğine güveniyordu. Bu akşam ise durum farklıydı. Fenerbahçe’nin kazanması halinde doğrudan rakibinin 6 puan gerisine düşecek ve ikili averajda da sarı-lacivertliler öne geçecekti. Bu yüzden hafta boyunca tahmin edildiği gibi topu kendisine bırakan Fenerbahçe’ye karşı savunmasını öne çıkarmadı, bekleri mecbur olmadıkça rakip çizgiye indirmedi ve ön alanda Emre-Arda-Onyekuru-Mohamed dörtlüsünün yaratıcılıkları ile pozisyon üretmeye çalıştı. Aslında oralarda dolaşmayı çok seven Belhanda ilk yarıda ceza sahasına girmeyi denemedi dahi. Bu noktada Mohamed’in işini beklenmediği kadar iyi yaptığını söylemek lazım. Mısırlı futbolcu ilk yarıda takımı savunmadan top çıkarırken sırtındaki defans oyuncularıyla çok iyi mücadele etti ve Fenerbahçe’nin atakları yinelemesine izin vermedi. Zira Fenerbahçe ilk yarıda Galatasaray sahasına yerleştiği hemen her atakta ufak tehlikeler yarattı. Tabii maçın kilit oyuncusu olması beklenen Onyekuru’nun, geçtiğimiz hafta üzerinden attığını söylediğimiz, kapalı savunmaların arasında kaybolup gitme sendromundan hala muzdarip olduğunu ve erken konuştuğumuzu anlamış olduk. Erol Bulut dörtlü savunmasının önünde Ozan-Sosa ve rop takip alanda iken Mert Hakan ile oluşturduğu savunma blokuyla rakibin hem beklerini hem de açık oyuncularını çizgiye hapsedince Terim’in takımının üreticilik problemleri gözle görülür hale geldi. İlk yarıda Marcao’nun çizgideki Saracchi’yi gördüğü ve Uruguaylı ile başlayıp eriyen kaç atak gördük sayısını unuttuk.

Mostafa Mohamed’in golü tam bir forvet işi. Topu alışı, önce bilek hareketi, ardından yaptığı çok düzgün vuruş. Mesut Özil’in oyuna girişi elbette çok farklı bir oyuna döndürdü işi. Oyuncunun saha içerisindeki varlığının Fenerbahçe’nin pas trafiğine yaptığı katkı tartışılmaz, ancak burada Fatih Terim’in Babel ile bir kumar oynadığını söylemek lazım. Babel’in Galatasaray’daki sol iç-açık performansının, ileri uç performansıyla karşılaştırılamayacak kadar geride olmasının etkisi maçın son anına kadar hissedildi, zira Hollandalı’ya atılan her top adeta Fenerbahçe hücumuna dönüşüyordu. Zaten uzatma dakikalarında yakalanan fırsatta sahada o değil Onyekuru olsa muhtemelen bir deja vu yaşayacaktık. Yine de sarı-kırmızılıların Mesut sahadayken rakibe bu kadar serbest vuruş şansı vermesi ve ağır bir stresin altında golden sonra rakip alanı çok az düşünmeleri affedilemez. Yazının başında belirttiğimiz gibi, Terim, kaybetmenin kendisine çok pahalıya mal olacağını biliyordu ve bu psikoloji takımın geneline fena halde yayıldı. Bu savaştan galip çıkmak 5 sezondur Kadıköy’de kaybetmeyen camiasına da psikolojik bir üstünlük getirecek.