“Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar, seçimle gelmediğine ve sıfatları TBMM üyeliği ile bağdaşmadığına, dahası yasama önünde sorumlu olmadıklarına göre, siyasal faaliyetlerde de bulunamaz. Anayasa’da açık bir yasak öngörülmemiş olması, siyasal faaliyet özgürlüğünü bahşetmez. Zira onlar, “görev+yetki+sorumluluk” halkası içinde yer aldığından, işlem ve eylemleri, açık yetkilendirme ile mümkün.” Bu satırlar, TBMM’de bütçe görüşmeleri başladığında yazdığım yazıdan (Cumhur İttifakı: Meclis’e takılan ters kelepçe, 12.12.19).

DEVAMSIZLIKTA YARIŞMAMALI

İki hafta süren görüşmeler, gerilimler ve yumruklaşmalar eşliğinde oylanarak sona erdi. Demokratik muhalefet başarımı, Cumhur İttifakı’nın hararetle savunduğu anayasal düzenlemenin “demokratik olmayan özelliği”ni bir kez daha teşhir etti. Ama oya yansımadı: TBMM’de 245 sandalye ile temsil edilen 6 parti (CHP-HDP-İYİ P.-SP-TİP-DP), 159 red oyunda kaldı. Kaygı verici olan, devam konusunda demokratik muhalefetin duyarlılık eksiği.

ÇİFTE MEŞRULUK SORUNU…

TBMM üzerinde Saray gölgesi, geçen yıl kadar olmasa da, bakanlar ve özellikle CB yardımcısı tarafından sürdürülmeye çalışılırken, Cumhur İttifakı da ilk aylardaki kadar rahat değil. Muhalefetin demokratik anayasa yoluyla parlamenter rejime dönüş vurguları yerinde olsa da, şu çelişkiyi yeterince yansıttığı söylenemez: Bir kez, Saray temsilcileri ve Cumhur ittifakı vekilleri, tek kişi yönetimini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi (CBHS) niteleyerek, Anayasa’ya aykırılıklar dizisini maskelemeye çalıştı. Oysa CBHS, anayasal gerçeklikle örtüşmüyor; çünkü ne hükümet var ne de sistem.


-Sonra, kendi koydukları kurallar ile sürekli çelişti: seçimle gelmeyen ve siyasal sorumluluğu bulunmayan kişiler, önünde sorumlu olmadıkları Meclis’e yönelik siyasal nitelikte, üstelik parmak sallayarak hesap sorar gibi konuşmaları; buna karşılık hukuk yerine tek kişiyi referans almaları, tam bir Anayasa tanımazlık.

-Nihayet, genel olarak Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerine Saray+bakanlar+ cumhur müttefiklerince meydan okuma tarzı, Anayasa suçu yoğunluğunda.

Demokratik muhalefet, bunları kararlı ve sistematik bir biçimde işlemeli ve teşhir etmeli. Bunları teşhir, 2017 Anayasa değişikliğini meşrulaştırma anlamına gelmez; tam tersine, tek kişi yönetiminin sürdürülemez özelliğini ortaya koyar. Aynı zamanda, gayri meşruluğunu da; çünkü değişiklik sürecindeki meşruluk sorununa uygulama meşruluğu da eklenmiş olur. Çifte meşruluk sorunu, sürdürülemezlik tezini pekiştirir.

YETKİ İSTİSNA, ÖZGÜRLÜK İSE ASILDIR

TBMM önünde and içmek ve seçilmiş kişi tarafından atanmak, CB yardımcısına göre kendisinin ve bakanların siyaset yapması için meşru iki neden. Bir de, Anayasaca yasaklanmamış olmak diyor. Oysa, kamu hukukunda yetki, ancak tanınmış ise kullanılabilir; “yasaklanmamış olan serbesttir” ilkesi ise, özgürlükler mekanında geçerli.


GÜVENLİK SORUŞTURMASI

“Görevin gerektirdiği nitelikler” başlıklı geçen haftaki yazımı yazdığım gece Plan ve Bütçe Komisyonunda sabahlarken, demokratik muhalefetin anayasallık ve yerindelik bakımından ciddi itiraz ve önerileri, adsız torba yasadan en azından şimdilik ilgili maddelerin çıkarılması sonucunu doğurdu. Anayasa’ya aykırılıklar yelpazesi genişletilerek bütün vekiller bu tartışma ve itiraza dahil edilmeli.

AYM: KANAL İSTANBUL

AYM, CHP başvurusunun 15. Ayında tam da siyasal atışmaların en yoğun olduğu bir sırada Kanal İstanbul hakkında karar veriyor ve henüz gerekçesini yazmadığı halde açıklıyor. Ne rastlantı!

TBMM’NİN 100.YILI: SEVİNÇ Mİ, HÜZÜN MÜ?

“Meclis Hükümeti” ile özdeşleşen TBMM’nin, “Hükümetsiz Meclis” olarak nitelendiğim yüzüncü yılını kutlamak, 2020’nin demokratik hukuk devleti yolunda umut yılı olması ölçüsünde hak edilebilir. Bunun için ortak paydayı anayasal kazanımların oluşturduğu somut çalışmalara ivme kazandırılmalı.

cukurda-defineci-avi-540867-1.