İki bin yılındaki F Tipi Hapishanelere karşı açlık grevlerinde, başlangıçta, medya oldukça sorumlu davranmıştı...

İki bin yılındaki F Tipi Hapishanelere karşı açlık grevlerinde, başlangıçta, medya oldukça sorumlu davranmıştı.
Bin dokuz yüz doksan altıdaki grevlerde on iki ölümün de etkisiyle, muhtemelen…
Sorunun can kaybı olmadan çözülebilmesi için elinden geleni yapmıştı.
19 Aralık’taki, o iğrenç isimlendirmesiyle, “Hayata Dönüş Operasyonu”ndan sonra ise…
Operasyonun sadece açlık grevcilerine değil, aynı zamanda kendilerine karşı da yapıldığını anlayıp hızla çark etmişlerdi.
Kepçelerle, dozerlerle, bombalarla yapılan vahşet, canlı yayınlarda bir sürek avı gibi izletilmiş…
Yakınlarını koruyabilmek için kendilerini ambulansların önüne atan insanlar bile bir vicdan kıvılcımı yaratamamıştı.
•  •  •
En korkunç, en utanç verici başlığı ertesi günün Milliyet gazetesi atmıştı…
Sahte Oruç, Kanlı İftar!..
(Diğerlerinin de hakkını yemeyelim… Onların da aşağı kalır yanı yoktu.)
Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan Milliyet’e açıklamıştı…
Eylemciler ölüm orucu yapıyoruz diye kandırmışlardı…
Hastaneye kaldırılanların çoğu sağlam çıkmıştı.
Sadece o kadar da değil…
Operasyonda ölenler de, güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla ölmemişlerdi.
Zaten, asıl silah kullananlar da asker, polis değil, açlık grevcileri olmuştu.
Cezaevlerinde kalaşinkofları bile vardı!
(Bütün bunların yalan olduğu hem otopsi sonuçları hem de Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı, şimdiye kadarki en yüz akı işidir, Bayrampaşa Cezaevi raporuyla anlaşılmış…
Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici’nin operasyon tutanağını bile imzalamadığı sonradan ortaya çıkmıştı.)
•  •  •
Bugünlerde cezaevlerinde gene açlık grevleri var.
Artık öyle adlandırmanın bir anlamı kalmadı ama hâlâ yaygın kullanıldığı biçimiyle söylersek ana akım medya temkinli yaklaşıyor.
Başlangıçta görmezden gelmeyi tercih etmişti…
Açlık grevleri ellinci günlere yaklaşınca mecburen yer vermeye başladı.
Geçmişte ana akım medyanın operasyondan sonra yaptığını…
Şimdilerde yandaş medya yapıyor.
Kâh, açlık grevleri sona erdi diye haberler üretiyor…
Kâh, kimliği belirsiz “çaresiz babanın”  mektuplarını yayınlıyor.
En çirkinini gene Akit yaptı.
BDP milletvekillerinin ne zaman nerede çekildiği belli olmayan yer sofrasındaki fotoğraflarını basıp…
“Biz kuzu kebabına, siz ölüm orucuna” başlığını attı.
En tehlikelisini ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan söylemiş.
29 Ekim Resepsiyonu’nda…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açlık grevlerinin bitirilmesi çağrısı yaparken…
Başbakan “Aç kalan falan yok, herkes her şeyi yiyor.” demiş.
(“Müdahale gerektiğinde yapılır.” diye de eklemiş.)
•  •  •
“Hayata Dönüş Operasyonu”ndan sonra TTB görevlisi olarak gittiğim cezaevlerinden, tıbbi takiplerini yaptığım açlık grevcilerinden bilirim…
Bir açlık grevcisine söylenebilecek en provokatif sözdür…
“Aslında açlık grevi yapmıyor, gizli gizli yiyor.” demek.
Midesine değil; doğrudan kimliğine, kişiliğine, onuruna saldırılmış hisseder…
Niyeti varsa da bırakmaz artık.
Başbakan, taammüden mi bilmiyorum ama, ateşe benzin dökmüş.
Kötü, çok kötü yapmış.
Yazık, çok yazık!..