Modern zamanlarda zamanın kendisi, alınıp satılan bir metadır; kullanıldığı ân atığa dönüşür. Fakat zaman, nükleer atıktan bile daha güçlü; doğada asla parçalanıp yok olmaz; yeryüzünün bedenlerinde birikir. Jeolojik katmanlar, ağaç gövdelerindeki, deniz kabuklarındaki halkalar, yerkürede ve bedenlerde biriken geçmiş zamanlardır. Modern için şimdi, her türlü atıktan arındırılması gereken bir yüzey; kullanıp atığa dönüştürdüğü nesneler gibi geçmiş zamanlardan da kurtulmaya çalışır. Geçmiş, geleceğin kurulması önündeki en büyük engel; geçmiş geleceği kirletir. “Carpe diem” der modern; her ân yeni bir başlangıçtır. Her yeni başlangıçta yüzeyler geçmişin izlerinden temizlenir. Modernlerin evlerinde düzenli olarak geçmişten arınma ritüelleri düzenlenir. Modern öncesi kozmostan farklı olarak modern kozmos, belleksiz, parlak yüzeylerle inşa edilmiştir. Yüzeyler temizlik maddeleriyle özenle temizlenir; duvarlardaki geçmişin izleri, kat kat boya katmanlarının altına gömülür. Aynı modern jesti, kentin yüzeyinde de görürüz. Yeni başlangıçlar için, tıpkı Ortaçağlarda parşömenlerdeki mevcut metinlerin silinmesine benzer şekilde, mevcut yapılar yıkılır ve ‘tabula rasa’lar yaratılır. Modern zamanlarda şimdi, geçmişin molozları üzerinde yükselir.

Belki de ilk modern jest, palimpsest’ti. Kentsel dönüşümden çok önce parşömensel dönüşüm icat edilmişti. Palimpsest, Yunanca ‘palimpsestos’tan gelir, bir yüzeyi kazıyarak temizlemek demek. Yazı yazacak boş yüzey sıkıntısı çeken Ortaçağ yazmanları, mevcut parşömenlerdeki orijinal yazıları silme yoluna gitmişlerdi. Ama geçmişi tamamen yok etmek mümkün değil; eski yazının gölgesi, yeni metni kirletmeye devam eder. Palimpsest kavramı, geçmişi silmenin ve boş bir yüzey elde etmenin asla mümkün olmadığını, geçmişin yüzeye sirayet ederek şimdinin anlamını değiştirdiğini gösterir. Palimpsest, alakasız metinlerin iç içe geçtiği, birbirlerini kesintiye uğratıp anlamlarını değiştirdiği bir görüngü. O halde modern, ne kadar çabalarsa çabalasın geçmişini silemez, hayatında açtığı her beyaz sayfa geçmişin izleriyle kirlenmiştir. Kaç kat boya vurursa vursun, beyaz duvardaki leke bir pundunu bulup yüzeyde belirir. Ama modern, tabakalı düşünce tarzından da vazgeçmez. Olup bitmiş şeylerin geçmişte kaldığını, tabakalar hâlinde derinlerde biriktiğini düşünmeyi sever.

Hayatınızda yepyeni bir sayfa açın.” Sık sık karşılaştığınız, dayanılmaz bir modern öneri. Siz hayatınızda yeni bir sayfa açmanın hayallerini kurarken, bir sabah uyandığınızda kendinizi beton bir yüzeyde bulabilirsiniz. İktidar elini çabuk tutmuş, geçmişi betonla kaplayıp hayatınızda yeni bir sayfa açmıştır. Ama unutmayın, mekânın geçmişten arındırılması yeterli değil, bedenler de geçmiş ile kirletilmiştir. İktidar açısından en makbul bedenler, beyaz sayfalardır; üzerine kendi metnini yazacağı boş sayfalar. İktidarın erginleme törenleri boş sayfalar üretmek içindir. Fakat her seferinde palimpsestler üretir. Bir bedeni beyaz sayfa olarak tasarlayabilirsiniz, salt bir biçim olarak. Ve bu beyaz sayfaya yeni metinler de yazabilirsiniz. Fakat çok geçmeden kurtulmak istediğiniz geçmiş, yani doğa yüzeye sızabilir ve bir çuval inciri berbat edebilir. Beton zemin çatlayabilir ve çatlaklardan yeniden yaşam fışkırabilir. İktidarın kurtulmak istediği geçmiş, yaşamdır. Hayatınızda yeni bir sayfa mı açmak istiyorsunuz? Kendinizi çatlatın!

Modern, geçmişinden uzaklaşmak için durmadan yükselir; geçmiş, bastığı zeminin altındadır çünkü. Tek bir düsturu vardır: Hep daha yükseğe! Fakat yükseklerde de geçmiş peşini bırakmaz. Yerkürenin yüzlerce metre altına gömdüğü geçmiş, Torosların tepesinde bir deniz canlısı fosili formunda karşısına çıkabilir. Fosil 20 milyon yaşındadır. Yeryüzünün süfli yaşamından uzaklaşarak ulvileşeceğini düşünen insan, yükseklerde en süfli olanla karşılaşmıştır. Geçmiş asla geçmez; dip dalgasına dönüşür. Zamanı geldiğinde dalga yükselir ve dağları oluşturabilir. Dip dalgası en sert zeminleri bile çatlatabilir. Marx, “insan olsa olsa zamanın enkazıdır” demiştir; zaman, insanın bedeninde birikir: “Görünürdeki katı yüzeyin altında, anakaraların sert kayalarını parçalamak için birazcık yayılması yetecek lav okyanusları saklıdır” (Marx).