Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Son zamanlarda moda oldu; yalnızca gençler değil, koca koca adamlar, hatta öğretim üyeleri, sunucular, bir konuda örnek vermek istediklerinde “Atıyorum!” diye başlıyorlar söze…

Neden gizleyeyim, çok bozuluyorum böyle konuşanlara!

“Atmak” sözcüğünün dilimizde türlü anlamları var:

İmza atılır, tarih atılır.

Kaleye gol atılır.

Birine laf atılır, slogan atılır.

Bilemediniz “hava atılır”!

Hatta şimdilerde akıllı telefonlarla bolca “konum” atılıyor!

Ama insan, örnek sıralarken “Atıyorum” demez!

Söze böyle başlayan birini ciddiye almam ben! Demek ki düşünmeden, gelişigüzel konuşuyor, o anda aklına geleni söylüyor, yani argo deyişle “sallıyor” diye düşünürüm!

Yeni Türk Dil Kurumu’na sorarsanız, “varsayımlı örnek veriyorum” anlamında kullanılan bir sözmüş “atıyorum”. Böyle bir tanımlamanın “resmi devlet sözlüğü”nde yer alması bile başlı başına skandaldır! Yani bu saçma söylem, şimdi “bilimsel kılıf”la meşrulaştırılmaya mı çalışılıyor? TDK’nin böyle bilimdışı “güncellemeler”le Türkçenin yozlaşmasına destek veriyor olması çok üzücü…

•••

Daha çok konuşma diline yerleşti bu itici sözcük. Televizyon izlenceleri de kötü kullanımın yaygınlaşmasına katkıda bulunuyor.

Bakıyorsunuz, akademik san taşıyan biri, ekranda hızlı kızlı konuşuyor. Bir konuyu sözümona açıklamaya çalışırken hemen o sözcüğe sarılıyor:

-”Atıyorum, uygun dozda ilaç alınırsa soğuk algınlığı on günde düzelir.”

Atma kardeşim! “Örnek veriyorum” de, “örneğin” de, ““sözgelimi” de, “sözgelişi” de, Türkçesini beğenmiyorsan “mesela” de, ama lütfen “atıyorum” deme!

Çünkü “Atıyorum!” sözü, akla hemen “işkembeden atmak” deyimini getiriyor.

Sen böyle atınca da inandırıcılığını yitiriyor, sözlerinin doğruluğu konusunda kuşku ve güvensizlik uyandırıyorsun.
Bakın, şimdiden uyarıyorum:

Bana, “Atıyorum!” diyerek örnek vermeye kalkanlara yanıtım hazır:

“Ufak at, civcivler de yesin!”

•••

Aklıma takılan sorular
Günlerim yazım sorunlarına yanıt arayarak geçiyor. Öyle bir duruma geldim ki, artık en iyi bildiğim şeylerden bile kuşku duymaya başladım. Çünkü ilgili kurumlar, son zamanlarda dille, sözcüklerle, yazım kurallarıyla çok sık oynamaya başladılar. Yıllardır doğru bildiğim, öyle uyguladığım kurallar sürekli zorlanıp esnetiliyor. Yazım biçimleri gelişigüzel değiştiriliyor.

-Ben daha önce “işhanı”nı bitişik, “söz konusu”nu ayrı yazıyordum. Çünkü benimsediğim eski TDK’nin ve onun izinden giden Dil Derneği’nin kaynaklarında böyle yazıyordu. Şimdi kuralı değiştirip tam tersini uygulamaya başlamış Dil Derneği. Yani “İşhanı” olmuş “iş hanı”; “söz konusu” olmuş “sözkonusu”. Bundan kimin haberi var? Değişikliğin gerekçesi nedir?

-”Makine” sözcüğü, “Makina Mühendisleri Odası”nın adında neden değişik yazılıyor?

-”Cambaz” sözcüğü, Turhan Selçuk’un ünlü çizgi roman kahramanı “Abdülcanbaz”da neden değişikliğe uğruyor?
-”Sağanak” sözcüğü Nilgün Cerrahoğlu’nun Cumhuriyet’teki köşe yazısının başlığına dönüşürken neden “Sağnak” oluvermiş?

-Enis Batur’un, yeni baskısı Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan kitabının adı neden “Kum Saatinden Harfler” değil de “Kum Saatından Harfler”?

-Ud’u “ut” yapmışız. Ama ut yorumcusuna “uti” değil “udi” diyoruz. Bir tuhaflık yok mu bunda?

Evet, bu tür konulara çok takıyorum kafayı. Bende mi bir gariplik var acaba?
•••

Virgülün yeri…
27 Şubat 2018 günlü BirGün’ün Spor sayfasında çıkan Ziya Adnan imzalı yazının başlığı şöyle:

“Emirates Stadında mütevazı, bir İsveç takımı: Ostersunds FK…”

Özel ad olan Emirates Stadı’ndan sonra kesme imi konmamış. Ama asıl şaşırtıcı olan, başlıktaki virgül!

“Yazım imleri” konusunda ne çok yazı yazdık bu köşede! “Nokta”, “noktalı virgül”, “üç nokta” ne işe yarar, yazıda nasıl bir işlev görür; nerede kullanılır, nerede kullanılmaz diye uzun uzadıya anlatmaya çalıştık, örnekler sıraladık! Ama ne yapsak boş, yanlışların ve de kemikleşmiş alışkanlıkların önüne geçemiyoruz bir türlü…

Şimdi ben yukarıya aktardığım başlıktaki virgülün varlık nedenini soruyorum.

Bilen varsa açıklasın!

•••

Üç nokta…
“Üç nokta”nın nasıl yanlış kullanılacağını, Nilgün Cerrahoğlu’nun 20 Ocak 2018 tarihli Cumhuriyet’teki “Yalnızlık Bakanlığı” başlıklı yazısından iki tümceyle örnekleyelim:

-”Ada ülkesi olmasından mıdır… yalnızlık belli ki İngiltere’de alabildiğine yaygın bir sorun. (…) Bilinen bir şey varsa… o da dünyanın çok radikal bir biçimde değiştiği.”

İlk tümcedeki üç noktanın yerine soru imi ya da virgül konulmalıydı. İkinci tümcede ise üç nokta büsbütün gereksiz. “Varsa”dan sonra ille de bir soluklanma gereksinimi duyulmuşsa virgül yeterli olurdu.

•••

İnsanların anadillerini doğru kullanmaları beklenir doğal olarak. Hele hele yazarlığı iş edinmiş kişilerin, Türkçeye daha çok özen göstermeleri ve dili bilinçli kullanmaları gerekiyor.