Attığım her ‘tweet’ dünyayı etkiliyor

Tolga Mırmırık

İnsan türü olarak, ortak bakış açısı ve hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte olan milletlerin katkılarıyla şimdiye kadar oluşturduğumuz en büyük ve en etkili şey Internet olsa gerek. 2011 yılından bu yana her yıl güncellenen ve 2021 verileri ile bu yılın başında da yayınlanan “Digital 2021: Global Overview Report” başlıklı rapora göre tüm insanların %59,5’i olan 4,66 Milyar kişi internete erişiyor ve bunun 4,2 Milyarı da sosyal medya kullanıcısı. Yine aynı rapora göre Türkiye için bu sayılar 65,8 Milyon (%77,7) internet kullanıcısı içinden 60 Milyon kişinin (%70,8) sosyal medya kullanıcısı olduğu yönünde.
Bu verilere benzer şekilde, hemen tüm teknoloji sunumlarında ya da konferanslarında mutlaka aktarılan “bir saatte atılan tweet sayısı”, “Instagram’a her saatte yüklenilen dijital fotoğraf sayısı” ya da “YouTube’a bir saatte eklenen videoların tamamını izlemek şu kadar yıl sürüyor” verileri ilk yıllarda gerçekten inanılmaz gelirken, artık dinleyicileri sıkmaya başladı. Buna rağmen, benzer verileri ve hesaplamaları bizler de gözden kaçan başka bir şey için yapmaya çalışalım. Halk olarak bir süredir saçlarımızı beyazlatarak ve kendimizi delirterek yaptığımız, şu kadar Amerikan doları bu kadar TRY, asgari ücret komisyonu maaşa zam yaparak, aylık asgari ücreti bu kadar Euro’ya düşürdü, cebine 100 Leva koyan komşu artık bizden şu kadar kilo Ezine Peyniri alabiliyor hesaplarından bunalmışızdır diye tahmin ediyorum.


Tümevarım

Twitter’ı uzun yıllardır kullanıyorum. Hesabımı Şubat 2010’da yaratmışım, nereden baksak 12 yıla yaklaşmış. Verilere göre, şu ana kadar da yaklaşık 36.000 adet tweet atmışım ve bu da günlük olarak ortalamada 8 tweet kadar oluyor (düşününce bayağı da boş zaman bulmuş ve bu ortamda fazla zaman harcamışım). Şu aralar benim için “ilk haber kaynağı” olarak görev yapmakta kendisi ve aktif olarak da kullanıyorum. Kaba bir hesapla ayda 30 saatimi geçiriyorumdur orada.

Giriş paragrafında bahsi geçen rapora göre ise Türkiye internet kullanıcısının Twitter’da geçirdiği aylık ortalama süre 7,8 saatmiş. 13,6 milyon Türkiye kullanıcısı için ufak bir dört işlemle, bir ayda tüm Türkiye kullanıcılarının geçirdiği toplam sürenin 12.000 yıl kadar olduğunu görmek ufak bir ürperti veriyor insana. Zamandan ziyade farklı bir hesaplamada bulunmamıza yarayacak ilginç bir veri de var elimizde. O veri sayesinde, devletlerin ve birçok sosyal projenin konusu olan ana derdimiz de çıkıyor ortaya.

Twitter’ın tüm dünyaya yayılması için yapılan altyapı değişikliklerinin üst düzey mimarlarından olan Raffi Krikorian’ın 2010 yılındaki hesaplamalarına göre, her bir tweet, 100 joule kadar enerji tüketiyor ve 0,02gr. karbon ayak izine yol açıyor. Benim örneğimden yola çıkarsak, sırf bana ait 36.000 tweet, 720gr. karbon salınımı demek. Bu da sadece, Twitter kullanımı ve tek kişinin verileri ile hesaplanan değer.

Bir film keyfimiz var…

İletişim hatlarının güçlendirilmesi ve internet hızının eskiye göre çok daha yüksek olması sayesinde “çevrim içi video” servisleri de çok yaygınlaşmış durumda. Pandemi döneminde evlerde çalışmayla birlikte benzer servislerin toplantılarda çok yoğun kullanımı da olmakta.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2019 yılı için yaptığı hesaplamalara göre, 1 saatlik çevrim içi video izlemenin karbon ayak izimize eklentisi 36gr. CO2. Benzer şekilde, 1 saatlik video konferans toplantısı da her kişi için 45gr. olarak hesaplanmış.

Bilgi teknolojilerinin bu kadar yayılması ve internetin kullanımının daha çok kişi tarafından yapılması ile büyük teknoloji firmalarının kullandıkları sunucular için enerji talepleri de özellikle son 10 yılda muazzam seviyeye ulaşmış durumda. 2013 yılı hesaplamalarına göre, global bilgi teknolojileri sektörünün enerji ihtiyacı, tüm dünya elektrik üretiminin %9’u. Bütün bilgi teknolojileri, yaklaşık 2TWh ihtiyaç ile, 6,7TWh enerji tüketen Çin’den ve 3.8TWh tüketen ABD’den sonra dünyada en fazla enerjiye gereksinim duyan 3. ülke gibi. GreenPeace’in 2017 yılında yayınladığı “Clicking Green” raporuna göre, sevindirici kısım olarak görünen o ki, dev internet firmaları, enerji taleplerinin çoğunu artık yenilenebilir enerji kaynaklarından gidermeyi kendilerine görev bilmiş durumdalar ve her geçen yıl çok daha iyi bir düzeye geliyorlar. Buna rağmen, hâla, tüm bilgi teknolojilerinin toplam karbon etkisi, uçak endüstrisinin yıllık etkisi kadar.

Aslında aynanın diğer tarafına baktığımızda bilgi teknolojilerinin daha yeşil ve çevre duyarlı dünya katkısı hiç de yadsınamaz düzeyde. Siz her tweet’inizin dünyayı etkilediğini bilin ama, bir saatlik toplantı için 10 kişinin arabaları ile firmaya gitmesinden doğacak karbon izini hesaplamak bilgi teknolojileri yararına olacaktır. Benzer şekilde 3 arkadaş sinemaya gitmeye karar verse ya da eposta yerine fiziksel mektuplar hesaplansa, yine benzer sonuçlar çıkacaktır.

Kimi tweetler de…

2016 yılında bilgi teknolojileri ve karbon salınımı ile ilgili bir konuşmaya hazırlanırken yaptığım araştırmalarda ilginç bir başka veriye daha rastlamıştım. Madem bazı iyisi kötüsüyle hesaplama yaptık, yazıyı bitirirken farklı bakış açısı kazandıracak bu bilgiyi de ekleyelim. 1991 yılında yayınlanan bir makaleye göre (Tomlin J, Lowis C, Read NW [Gut 1991;32:665-669]), insanların çıkardığı gazın (flatus) karbon izi de 0,02gr. olarak hesaplanmış. Twitter’da okumuş olduğunuz kimi tweetlerin neden o kadar berbat olduğuna dair bir fikir verebilir belki bu veri. İyi haftalar.