Anlaşmaya giden süreçte üç ulusun halkları bilgisiz bırakılmış ve her şey ‘oldu bitti’ye getirilmişti. Scott Morrison çıktı ve “AUKUS doğdu” dedi.

AUKUS anlaşması ne anlama geliyor?

Patricia A. O’Brıen

ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık’ın yeni bir güvenlik işbirliği çerçevesi oluşturacakları duyuruldu: AUKUS.

Üç ülke lideri tarafından duyurulan anlaşma, geçtiğimiz günlerde 70’inci yaşına giren ANZUS Sözleşmesini bambaşka bir boyuta taşıyor ve uluslararası savunma işbirliklerinde de bir dönüm noktası teşkil ediyor.

Duyurulan çerçeveye kimileri ANZUS 2.0 adını taktı bile fakat bu defa anlaşmaya Yeni Zelanda dahil edilmezken, yerine Birleşik Krallık eklendi. ANZUS’ın odağı Pasifik Okyanusu iken, bu defa odağın Hint-Pasifik ve Atlantik bölgelerine kaydığını görüyoruz. Küresel öneme sahip ve büyük sonuçları olacak bir anlaşmadan söz ediyoruz.

SON YILLARIN EN CİDDİ HAMLELERİ

Konuşulması gereken çok şey var. Üç ülke tarafından önemli bir açıklama yapılacağı, resmi duyurudan yalnızca 24 saat önce öğrenildi. Avustralyalı Başbakan Scott Morrison, Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ve ABD Devlet Başkanı Joe Biden konuşmadan önce gösterilen ‘şık’ videoda üç ulusun da demokrasi rejimi çatısı altında ortaklaştıklarına vurgu yapılıyordu.

Halbuki üzerinde çalışılan anlaşmaya giden süreçte üç ulusun halkları tamamen bilgisiz bırakılmıştı ve her şey ‘oldu bittiye’ getirilmişti. Ana rahmine düştüğü bile bilinmezken, Morrison çıktı ve ‘AUKUS doğdu’ dedi.

Anlaşmanın taşıdığı büyük önem düşünüldüğünde bu gizlilik oldukça endişe verici. Beyaz Saray’da yapılan basın toplantısı ve süreci takiben liderlerden gelen açıklamalar çerçeveyi net bir biçimde oraya koyuyor. Bunlara göre AUKUS’un hedefi “Avustralya, ABD ve Birleşik Krallık’ı kuşaklar boyunca birbirine bağlı kılmak.”

Vurguyu daha da güçlendirmek için ABD’li yetkililerden biri AUKUS’a “Avustralya’nın on yıllardır yaptığı en önemli stratejik hamle” dedi.

FRANSA’NIN ÇÖPE GİDEN ANLAŞMASI

Anlaşmanın en önemli bileşeni, Avustralya’nın nükleer denizaltı edinmesine destek verilecek olması. ABD ve Birleşik Krallık bu teknolojiyi 1958’de imzaladıkları anlaşmadan bu yana ikili olarak paylaşıyorlardı.

Beyaz Saray’ın verdiği demece göre Avustralya’nın bu denizaltılara kavuşması, denizaltıların ‘daha uzun süreli görevler’ yerine getirmesini, ‘daha sessiz çalışmasını’ ve Hint-Pasifik bölgesinde ‘daha caydırıcı rol üstlenmelerini’ mümkün kılacak. Tabii her üç lider de büyük çaba sarf ederek Avustralya’nın nükleer silah edinmek gibi bir niyeti olmadığını vurguladılar, buna rağmen nükleer itiş sisteminin kullanılabilmesi için ülkenin bazı nükleer kapasitelere kavuşması gerekeceğini de söylediler.

Çıkan haberlere göre, Avustralya’nın denizaltı inşası için daha önce Fransa ile imzaladığı sözleşme çöpe gidecek fakat bunun Avustralyalı vergi mükellefleri için ciddi bir yükü olacak.

AUKUS’un diğer bileşenleri ortak askeri yetkinlikler kazanılması, askeri teçhizatın uyumluluğunun artırılması, yeni koordinasyon mekanizmaları oluşturulması ve savunma/dış politika yetkilileri arasında temasların arttırılması da var. Siber savunma, uygulamalı yapay zeka, kuantum teknoloji ve bazı ‘sualtı yetkinlikler’ gibi birçok alanda işbirliğinin güçlendirilmesinden söz ediliyor.

Biden, daha sonra verdiği bir demeçte AUKUS ile tam olarak ne amaçlandığının ipuçlarını verdi: “Bugünün ve yarının tehditlerine yönelik daha etkin çalışmak.” Bu stratejik revizyonu neyin tetiklediğini hepimiz biliyoruz: Çin’in yükselişi.

Avustralya’nın askeri kapasitesini katlayarak artırmanın yanı sıra mevcut ortakların ve müttefiklerin bir araya getirilmesi de AUKUS’un amaçları arasında. Bu sayede Çin’in küresel yayılımının dengelenmesi amaçlanıyor. AUKUS’un odağının Hint-Pasifik bölgesi olarak belirlenmesinin sebebi de bu. Söz konusu coğrafya doğu Pasifik’ten başlıyor ve Afrika’nın doğu sahillerine kadar uzanıyor.

YENİ ZELANDA DESTEKLİYOR

Halen yanıtlanması gereken çok fazla soru var. Örneğin, Birleşik Krallık 1950’lerde terk ettiği bölgeye şimdi neden geri dönüyor?
Boris Johnson’ın kısa açıklamalarına göre Birleşik Krallık’ın rolü nükleer denizaltı teknolojileri konusunda bilgi aktarımını sağlamak. Johnson, bunun iki başlıca kazanımı olacağını söyledi: “Hint-Pasifik bölgesinde güvenlik ve istikrar artacak, aynı zamanda Birleşik Krallık’ta yüzlerce yüksek nitelikli istihdam yaratılacak.

Yeni Zelanda bu yeni denklemin neresinde kalıyor? Başbakan Jacinda Ardern duyurulan üçlü anlaşmayı ‘memnuniyetle karşıladıklarını açıkladı ve bu yeni güvenlik çerçevesine ‘bağlı’ olduklarını ortaya koydu.

HALK ANLAŞMAYA TEPKİ GÖSTERDİ

AUKUS’un Yeni Zelanda’nın da parçası olduğu mevcut güvenlik işbirlikleri ile çelişmeyeceği açıklamasının altında, göz önünde bulundurulması gereken bazı konular var. Avustralya’nın nükleer denizaltılara kavuşması konusu bunlardan biri. Arden, “Sularımızın nükleer enerji ile çalışan araçlardan arındırılması konusundaki görüşlerimiz geçerliliğini koruyor” dedi.

Bu son gelişmelere Çin’in sert tepki vereceğine şüphe yok. Avustralya ile yürüttüğü ikili ticaret ilişkileri son zamanlarda gergin. Son gelişmelerin önemli neticeleri olacak.

Avustralya halkı kendilerine hiç danışılmadan ya da bilgi verilmeden imzalanan bu anlaşmaya ne tepki verecek, takip edeceğiz. 70 yıllık geçmişe sahip olan ANZUS sürecinde gördüklerimizden ders çıkaracak olursak, insanlar güçlü tepkiler verilecek ve kutuplaşma kaçınılmaz olacak.

The Conversation’dan çeviren Fatih Kıyman