Auschwitz-Birkenau Kampı soykırımın canlı bir kanıtı

Prof. Dr. Ali ARAYICI/Paris

27 Ocak 1945 tarihi, Polonya’daki Auschwitz-Birkenau (1940-1945) Nazi toplama Kampı’nın; Kızıl Ordu tarafından kurtuluşuyla tarihe geçmiş bir gündür. Kampın kurtuluşunun 77. yıldönümüne ilişkin Covid-19 salgınına rağmen başta UNESCO, AB, AK gibi uluslararası kuruluşlar olmak üzere, dünyanın pekçok ülkesinde çeşitli etkinlikler düzenlendi. Etkinlikler, Holokost kurbanlarının anısına adanmış uluslararası gün olarak kabul edilen 22 Ocak’ta gerçekleşmeye başladı. Konuşmacılar, bundan 77 yıl önce Auschwitz-Birkenau’daki Nazi toplama kampından; 27 Ocak 1945 tarihinde yüz binlerce insanın kurtuluşuna odaklandı. Bu kamp, tüm insanlık için, ırkçı ideolojiler ve insan onurunu inkâr edenlere karşı; bir baş kaldırı ve direniştir.

CANLI KANITLAR

Auschwitz-Birkenau Kampı, faşist Nazi Almanyasının, en büyük toplama ve imhâ kampıydı. Dikenli telleri, gözetleme kuleleri, kışlaları, darağaçları, gaz odaları ve krematoryumları, Hitler faşizminin uyguladığı “soykırım”ın canlı kanıtlarıdır. Bu kamp, “soykırım”ın sembolü, ırkçı, faşist bir politika ve barbarlık için, büyük bir anıdır. İnsanlık tarihinin bu karanlık bölümünde, kolektif hafızamızın bir yeridir.

Anımsatmak gerekir ki, bu kamp üç ana bölümden oluşuyor: Auschwitz I Kampı, Auschwitz II Birkenau Kampı ve mahkûm kalıntılarını içeren bir toplu mezar. Bu yapılar, insanlık tarihinin bir dönemine tanıklık eden önemli yapılardır. Bunlar, yaklaşık 50 uydu kampından oluşan, Auschwitz kompleksindeki en temsili yerlerdir. Kampın mimarisi, Hitler faşizmi tarafından dönüştürülmüş binalardan oluşuyor.

1.5 MİLYON İNSAN

Auschwitz-Birkenau Kampı, Naziler tarafından başta Yahudiler ile Çingeneler olmak üzere, komünist, tüm anti-faşistlere karşı; barbar bir “soykırım”ın anıtı ve 1.5 milyon insanın ölümüdür. Bu kamp, insanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan birinin tanığı olma özelliğini koruyor. Çeşitli verilere göre, 20. Yüzyıl’da insan zulmünün bir simgesi olan bu kampta; büyük bir çoğunluğu Yahudi olmak üzere; yaklaşık 1.5 milyon insan çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden; sistematik olarak aç bırakıldı, işkence gördü ve yakılarak yok edildi.

KAMPIN BİNALARI

Auschwitz-Birkenau Kampı’nda, tuğla ve ahşaptan yapılmış 155 tane bina (Auschwitz’te 57 ve Birkenau’da 98) ve yaklaşık 300 kalıntı bulunuyor. Birkenau’da, Ocak 1945’te patlayan gaz odaları ve krematoryum kalıntıları da varlığını koruyor. Beton direklerin desteklediği çitlerin toplam uzunluğu, 13 kilometrenin üzerinde. Demiryolları, rampalar, gıda depolama mağazaları ve endüstriyel binalar gibi tarihi öneme sahip münferit yapılar; toplama kampının hemen yakınında yer alıyor. Bu yapılar ve manzaradaki izler, bu “trajik tarihin” dokunaklı ifadeleri olmayı sürdürüyor. Aynı zamanda, bunlar acımasız, hassasiyet ve tutarlılık ile organizeli “ölüm fabrikası”nın ayrılmaz bir parçasıdır. Auschwitz Kampı’ndaki bazı binaların iç mekânları, resmi tören ya da anma yapmak için değiştirildi. Bu binaların dış cepheleri değişmeden, aynen kaldı. Yerinden edilmiş bir köyün arazisinde, sıfırdan inşa edilen Birkenau Kampı’nda ise çok az sayıda tarihi binalar sağlam kaldı.

Hitler faşizminin imhâ kamplarının korunması, kamu yönetiminin sorumluluğu altında. Kampın korunması, mülk, miras koruma yasaları, arazi kullanım planlaması politikası ve yerel yasalar uyarınca; Polonya tarafından yapılıyor. Yapıların ve içinde bulunan orijinal malzemelerin bozulmaya karşı korunması için, devletin çaba sarf ettiği söylenebilir. Kampta mahkûmlara ait birçok tarihi nesne, şu anda depoda yerini koruyor. Bunlar arasında, soykırım mahkûmları tarafından getirilen kişisel eşyalar, savaştan sonra toplama kampından kurtulanların ifadeleriyle desteklenen özgün, korunmuş belgeler ve fotoğraflar yer alıyor. Bunların bazıları ise, Auschwitz-Birkenau Ulusal Müzesi’nde sergileniyor.