Almanya‘ya Türkiye‘den işgücü göçünün 60‘ncı yılına girdik. O dönemin gazete haberlerine göre 1961‘de çalışmak ya da eğitim amacıyla Almanya‘da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin sayısı 8 bin idi, şimdi 3 milyonu buluyorlar.

O yıllarda Almanya‘nın işgücü açığı vardı, İtalya, İspanya ve Yunanistan‘dan getirilen 1misafir işçi"ler bu açığı kapatmaya yetmiyordu. Türkiye‘den de işçi alınmaya başlandı. Kısa zamanda göçe dönüşen bu süreç 30 Ekim 1961‘de Türkiye‘yle Almanya arasında imzalanan işgücü anlaşmasıyla resmileşti. Almanya‘nın ardından diğer Avrupa ülkelerine de Türkiye‘den onbinlerce işçi, kısa süre sonra ailelerini de yanlarına almak suretiyle göç ettiler. Günümüzde Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin nüfusu 5,5 milyon civarında.

Ne Almanya ne de diğer ülkeler Türkiye‘den işçi alırken, bunun böylesi devasa bir göçe dönüşebileceğini öngörmüyordu. O nedenle ilk yıllar gelenlere "misafir işçi“ deniliyordu. Misafirlik bittikten sonra geldiği yere dönecekleri öngörülüyordu. Gelenler için de benzer bir durum söz konusuydu. Memlekette bir ev yapacak kadar para biriktirip, birkaç yıl sonra dönmeyi düşünüyordu çoğu. Ama öyle olmadı bilindiği gibi. Kaldılar ve çoğaldılar doğal olarak.

Almanya‘da ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenler, bu ülkelerde özellikle son yıllarda artan ırkçılık, yabancı düşmanlığının, ayrımcılık ve dışlanmanın hedefi oluyorlar. En son geçtiğimiz yıl Almanya‘nın orta yerindeki Hanau kentinde yaşadığımız gibi aşırı sağcı terörün, ırkçı katliamların da.

Ama yine de Avrupa‘da yaşamaktan memnunlar. Ama bu memnuniyet her ülkede aynı düzeyde değil.

Amerikan "think tank" kuruluşu "Center for American Progress"in Avrupa‘dan partnerleriyle (Foundation for European Progressive Studies, Foundation Max van der Stoel ve Fondation Jean-Jaurès) birlikte gerçekleştirdiği araştırmada da bunu gösteriyor.

Kasım 2019 ile Ocak 2020 arasında Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda‘da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler üzerinde gerçekleştirilen "Avrupa‘da Türk Diasporası“ başlıklı araştırmanın raporu kısa bir süre önce yayınlandı.

Rapor, söz konusu ülkelerdeki Türkiye kökenlilerin kimlik ve siyasal tercihlerinden, medya tüketimlerine, geleceğe ilişkin önceliklerine çeşitli konulardaki tutumlarına kadar çeşitli konuları içeriyor.

Sonuçlar bu konuyla ilgisi olanları şaşırtmayan, bu alandaki yaygın görüşleri doğruluyor.

Ancak biri oldukça önemli.

Yukarıda vurgulandığı gibi büyük çoğunluk Avrupa’da yaşamaktan memnun.

Türkiye’ye dönmek isteyenlerin oranı ortalama yüzde 21, bir başka ülkeye göç etmek isteyenler de yüzde 2,5.

Bulundukları ülkede kalmak isteyenlerin oranı ise ortalama yüzde 72. Bu oranın en düşük olduğu ülke Almanya (yüzde 68), Hollanda’da ise en yüksek (yüzde 77). Avusturya’da yüzde 73, Fransa’da ise yüzde 74.

Yani Almanya’da diğerlerine göre daha büyük bir “memnuniyetsizlik” söz konusu.

Türkiye’ye dönmek isteyenlerin oranı Almanya’da yüzde 24’ün üzerindeyken, Fransa ve Hollanda’da yüzde 16 civarında.

Uzmanlara göre Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin memnuniyetsizliğinin diğer ülkelere göre daha yüksek olması, esas olarak bu ülkenin çifte vatandaşlığı yasaklamasından kaynaklanıyor.

Araştırmanın vatandaşlıkla ilgili sonuçları da bunu gösteriyor:

Almanya’da Türkiye kökenli göçmenlerin yüzde 55’i Türkiye vatandaşıyken, yüzde 35’i Almanya, yüzde 9’u da iki ülkenin vatandaşı.

Avusturya’da yüzde 39’u Türkiye, yüzde 60’ı Avusturya vatandaşı, yüzde 2 de çifte vatandaş.

Fransa’da yüzde 43’ü Türkiye, yüzde 12’si Fransa vatandaşıyla her iki ülkenin vatandaşı olanların oranı yüzde 45’i buluyor.

Aynı şekilde Hollanda’da da çifte vatandaşların oranı yüzde 52’ye çıkarken, sadece Türkiye (yüzde 20) ya da Hollanda vatandaşlığını tercih edenler (yüzde 26), bunun çok altında kalıyor.

Avusturya’daki durum bu ülkenin çifte vatandaşlığı kesin olarak yasaklamasından kaynaklanıyor.

Ancak Almanya’da durum öyle değil.

Çifte vatandaşlık Türkiye kökenli göçmenler için yasakken, başta Avrupa Birliği üyeleri olmak üzere çeşitli ülkelerin vatandaşları için bu yasal olarak mümkün.

Yani çifte vatandaşlık konusunda Almanya’da ağır bir “çifte standart” söz konusu.

Almanya vatandaşı olmak isteyenler, Türkiye vatandaşlığını bırakmak zorunda.

“Çok kimliklilik” olgusunun egemen olduğu modern bir toplumdaki bu dayatmanın mesajı, Türkiye vatandaşlığının, Türkiye kökenli kimliğin daha düşük düzeyde görülmesi değil mi?

Aslında Almanya’da da bir dönem her iki ülkenin vatandaşı olmak mümkündü.

1999’daki vatandaşlık reformu bunu öngörüyordu.

Ancak bu, ülke tarihinin belki en ağır yabancı düşmanı kampanyalarından birinin başlamasına neden oldu.

Hıristiyan birlik partilerinin (CDU/CSU) yürüttüğü “çifte vatandaşlığa karşı imza kampanyası” kısa sürede başarılı oldu.

CDU’nun takip eden seçimlerdeki oyu arttı.

Ve “çifte vatandaşlık” yasaklandı...

Çifte vatandaşlığa karşı imza kampanyasının travması halen devam ediyor.

Yarın: Diasporanın siyasal eğilimleri.