BirGün okurlarını biraraya getiren BirGün’lük buluşmaların Almanya ayağında sahneye çıkıp dertleşmek üzere bir günlüğüne Almanya’ya gittim. Geçen yıl Türkiye genelinde altmıştan fazla salonda beni seyirciyle buluşturan tek kişilik gösterim ‘Anne Ben Artist Oldum’ için Almanya’da yaşayan dostlara sözüm vardı. Bu vesileyle bu sözümü de tutmuş oldum. Her gösteriden sonra seyirciyle bana aynı şey oluyor. Birbirimize bakıp ‘Peki şimdi ne yapacağız? Nasıl aşacağız bu yaşadıklarımızı? Nasıl düzelecek bu hallerimiz? Peki güzel günler göreceğimize dair umudumuzu daha salondan çıkıp eve dönerken kaybetmemek için ne yapmalı?’ diye sora sora evlerimizin yolunu tutuyoruz. Yalnız olmadığımızı hissetmek iyi geliyor. Yüz yüze bakmak, göz göze gelmek, aynı dertleri paylaştığımızı birbirimize söylemek iyi geliyor. Ya sonra? Sonrası birbirimize yalnızca sosyal medyadan ulaşmak. Hayat gürül gürül akarken hapsedildiğimiz sosyal medya mecralarından sızlanmak !

Şimdi size Avrupa’dan bildiriyorum: Avrupa’da isyan var. Üstelik isyanın fitilini sosyal medyada 6 milyondan fazla kişi tarafından izlenen videosuyla ellili yaşlarda sıradan bir Fransız kadın yaktı. Jacline Moraud, “Bay Macron, Başkan Macron söyle nereye gidiyoruz? Bizden aldığınız paraları ne yapıyorsunuz? Mazot fiyatlarını artırdınız, emeklilerin vergilerini artırdınız, radarlarınız çalışıyor, cezaları kesiyorsunuz. Bir de bisikletlere ruhsat getiriyor ve büyük şehirlere gişelerden para ödeyerek girileceğini söylüyorsunuz. Yeter, yeter artık...” diye bağırdığı videosuyla milyonlarca kişinin hislerine tercüman oldu. Günlerdir devam eden ve Avrupa’da sokağın tansiyonunu yükselten eylemlerin sembolü, şoförlerin arabalarında bulundurması zorunlu olan sarı yelekler. Sarı yeleğini giyen sokağa çıkıp, akaryakıt zamlarını, yeni vergileri ve en çok da ezilenlerin sesini duymazdan gelen, geri adım atmayan, burnundan kıl aldırmayan yönetimleri ve liderleri protesto ediyor.

Sarı yeleklilerin bir lideri yok. Hızlı karar verip hızlı harekete geçebiliyorlar ve sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar. Bilinen hiçbir sendikayla ve siyasi partiyle bir bağları yok. Aşırı sağ partiler, bu halk isyanına sızıp isyanı istedikleri gibi yönlendirmeye hevesli. Olayların nereye evrileceğini kestirmek henüz güç. Otoyolları trafiğe kapatan sarı yeleklilerin içinde çiftçiler de var. Her gün binlerce kamyonu Fransız otoyollarını geçip Avrupa’ya gıda taşıyan İspanya’da hükümet kaygılı, eylemler Belçika’ya hatta Bulgaristan’a dahi sıçradı. Bugün Almanya’da akaryakıt istasyonu boykotu var.
Ben, Ankara’ya döndüm geldim. Bozkırın ortasında doğduğum topraklarda doymak için, ekmek için, ülkemin çocukları güzel günler görebilsin diye mücadele etmeyi, memleketimde yaşamayı sürdürüyorum. Ancak sanıyorum ki Avrupa yeni bir Fransız ihtilalinin öncül sarsıntılarını yaşamaya başladı. Bu sarsıntılar, yerkabuğunu nerelerde nasıl çatlatır, kırılmaların derinliği ne olur, sarsıntıların devamı gelir mi yaşarsak göreceğiz. Şimdilik bize düşen göz göze geleceğimiz, yüz yüze bakacağımız platformların, dostların ve günlerin sayısını çoğaltmak…