Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği'ndeki hukukun üstünlüğü durumuna ilişkin yıllık raporunu yayınladı. Raporda en sert eleştiriler Polonya ve Macaristan’a gelse de yolsuzluk ve yargı bağımsızlığına ilişkin değerlendirmelerin Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Malta, Romanya ve Slovakya için de kaygı verici düzeyde olduğu belirtildi.

Avrupa Komisyonu'ndan Hukukun Üstünlüğü Raporu: 27 ülke değerlendirildi

Doğuş Sarpkaya / Wrocław

Avrupa Komisyonu tarafından her yıl hazırlanan Hukukun Üstünlüğü Raporu, bu yıl ilk kez 27 üye devletin her birinde yargı kurumunun durumunu değerlendi.

Daha önce rapor yalnızca 7. Madde kapsamında devam eden bir disiplin prosedürü ile karşı karşıya olan ülkelerle ilgili olarak hazırlanıyordu. Bu yıl hazırlanan raporda Avrupa Birliği üyelerinin giderek otoriter hale geldiği yönündeki endişeler ve Macaristan ile Polonya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde demokrasinin aldığı yaralar ön plana çıktı.

ÜÇ YÜZ VİDEO KONFERANS YAPILDI

Haziran ayında, Avrupa Adalet Komiseri Didier Reynders raporu hazırlarken Komisyon'un hem hükümet yetkililerinden hem de STK'lerden zengin bilgi sağlayan üç yüzden fazla video konferans düzenlediğini belirtmişti. Rapor, hukukun üstünlüğü durumunu dört özel alana odaklanarak değerlendiriyor: Adalet sistemi, yolsuzlukla mücadele çerçevesi, medya çoğulculuğu ve diğer kurumsal kontrollerle dengeler.

Avrupa Değerler ve Şeffaflık Komisyonu Başkan Yardımcısı Vera Jourova ise, "AB'de hukukun üstünlüğünü savunmak ve teşvik etmek için yeni bir sayfa açmaya çalışıyoruz. Malzemeler tek tek iyi görünse bile eksiklikler içilmez bir kokteyle dönüştürüyor" dedi.

MACARİSTAN VE POLONYA’NIN KARNESİ ZAYIF

Vera Jourova’nın "eksikler" diye bahsettiği noktaların yoğunlaştığı iki ülke ise Macaristan ve Polonya oldu. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ülkenin yargı sistemi üzerinde sıkı kontroller uyguladığı, kamu reklam fonlarını hükümet yanlısı medya kuruluşlarına kanalize ettiği ve muhalefeti bastırdığı için eleştiriliyordu. Polonya’da iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi ise 2015'te seçimleri kazandığından beri, yargıya yandaş atamalar yapmak, kamu tarafından finanse edilen medya kuruluşlarını hükümet yanlısı propagandaya alet etmek ve muhalifleri yargı eliyle sindirmek gibi icraatlarıyla göze batmıştı.

Raporda Komisyon, Hukuk ve Adalet Partisi tarafından yürütülen yargı reformuyla ilgili önceki tüm endişelerini hatırlattı: "Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, olağan mahkemeler, Ulusal Yargı Konseyi ve savcılık hizmetlerini etkileyen reformlar, yürütme ve yasama yetkilerinin yargı sistemi üzerindeki etkisini artırdı ve dolayısıyla yargı bağımsızlığını zayıflattı." Rapora göre, uygulanan değişiklikler sözde amaçlarına, yani mahkeme işlemlerinin süresinin kısaltılmasına hiçbir şekilde katkıda bulunmadı.

POLONYA’DAKİ HOMOFOBİ DE RAPORDA

Polonya’da son dönemde yoğunlaşan cinsiyetçi ve homofobik politikalar da raporda eleştiri konusu oldu. Belgede, "Bazı bölgelerin kendilerini 'LGBTİ'den arındırılmış bölgeler' olarak ilan etme kararı, yerel makamların AB fonlarını STK'lar arasında adil bir şekilde dağıtma kapasitesi konusunda ciddi şüpheler yarattı" ifadeleri yer aldı.

Temmuz ayında, homofobik kararı benimseyen altı Polonya kasabasına "Vatandaşlar için Avrupa" programı kapsamında verilecek sübvansiyon iptal edilmişti. Bu kasabalardan Tuchów, daha sonra Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro'nun denetlediği Adalet Fonu'ndan üç kat daha fazla para almıştı. Bakan, Avrupa Komisyonu tarafından "taciz edilen" her yerel yönetim için "kalıcı bir destek mekanizması" oluşturmak için elinden geleni yapacağını duyurmuştu.

Bu olayların üstüne Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki: “Hiç kimsenin bize hoşgörüyü öğretmesine gerek yok, çünkü biz yüzyıllardır böyle bir hoşgörüyü öğrenmiş bir milletiz” demişti. Artan eleştirilerin ardından ise Polonya ve Macaristan Dışişleri Bakanları, her iki ülkenin de diğer AB üye devletlerinde hukukun üstünlüğünün durumunu değerlendirmekle görevli bir enstitü kurmak için güçlerini birleştireceklerini duyurmuşlardı. Her iki ülke de kendi vatandaşları tarafından seçilen meşru hükümetler olarak, yaptıkları eylemler nedeniyle diğer liderler tarafından haksız yere eleştirilmekten sıkıntı duyduklarını bildirmişlerdi.

SADECE İKİ ÜLKE DEĞİL

Avrupa Birliği'nin yürütme kolu Avrupa Komisyonu, kısmen bu eleştirilere bir yanıt olarak, her AB ülkesi hakkında portföyler toplamaya karar verdi. Adalet sistemi, yolsuzlukla mücadele çerçevesi, medya çoğulculuğu ve diğer kurumsal kategorileri kuru hukuk dilinde katalogladı. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda her ülke daha detaylı denetimlerle karşılaşacak.

Raporda en sert eleştiriler Polonya ve Macaristan’a gelse de yolsuzluk ve yargı bağımsızlığına ilişkin değerlendirmelerin Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Malta, Romanya ve Slovakya için de kaygı verici düzeyde olduğu belirtildi. Avusturya da hükümetinin nispeten yüksek düzeydeki devlet reklamlarını özel medya kuruluşlarına nasıl tahsis ettiğine dair kuralların eksikliğinden ötürü eleştirildi.

AB FONLARINI ETKİLEYEBİLİR

Hukukun Üstünlüğü Raporu, Temmuz ayında onaylanan 750 milyar Avroluk pandemi paketinin dağılımı konusundaki dengeleri de alt üst edebilir. Müzakereciler, liderlerin temmuz ayında onayladığı AB bütçesiyle ilgili müzakereleri yoğunlaştırdıkça, Avrupa fonlarının hukukun üstünlüğü meselesine bağlanıp bağlanmayacağı konusundaki tartışmalar da kızışacağa benziyor. Hollanda, İsveç ve Danimarka da dahil olmak üzere bazı ülkeler hukukun üstünlüğü konusunun fonların dağılımında kriter olması için bastırmıştı. Bütçe ödemelerini onaylaması gereken Avrupa Parlamentosundaki çoğunluk da katı kuralları tercih ediyor. Fakat Macaristan ve Polonya bu çabaya karşı çıkıyor.