Avrupa Sol Partisi’nin Madrid’de düzenlediği foruma İsrail’in Gazze’de başlattığı savaş damgasını vurdu. Özellikle Almanya solunun yaşananlara sessizliği eleştirilirken Avrupa solundaki bölünmeye dikkat çekildi.

Avrupa solunun Filistin sınavı
Madrid’de ‘‘Özgür Filistin’’ için ders bırakma eylemi yapan öğrenciler, Avrupa’nın Gazze politkalarını da eleştirdi. (Fotoğraf: BirGün)

Ezgi GÜNEYTEPE / Madrid

İspanya’nın başkenti Madrid’de 7’ncisi gerçekleşen Avrupalılar Forumu’na pek çok siyasi parti, sendika, emek ve barış örgütleri katıldı. İsrail-Filistin savaşı, forumun ana gündem maddelerinin önüne geçti. Türkiye’den gözlemci olarak katılan SOL Parti’nin foruma yazılı çağrısı sonrasında İsrail- Filistin temalı bir toplantı gerçekleşti. Toplantıda Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) barış talebi içerikli bir açıklamada yaptı.

ASP’nin üye ülkelerinin İsrail- Filistin meselesine yaklaşımları farklı nitelikte de olsa, ortak bir “ateşkes” çağrısı yapıldı.

İspanya Birleşik Sol Partisi Avrupa Parlamentosu vekili Manuel Pineda, yaptığı konuşmada Almanya, İngiltere ve Fransa’nın İsrail’i desteklemesini kınayarak bu ülkelerdeki sol partilere de ağır eleştirilerde bulundu. Solun artık “konfor alanından” ve edilgen halinden çıkıp sokakta sesini yükseltmesi gerektiğini vurguladığı konuşması dakikalarca ayakta alkışlanan Pineda, oturum sonrası “Filistin’e özgürlük” protestosuna katılmak üzere ayrıldı.

ALMANYA’YA BOYKOT

Filistin’in İspanya Büyükelçisi Husni Abdel Wahed ve Barış için Yahudilerin Sesi Başkanı Wieland Hoban’ın katıldığı oturum ise büyük ilgi gördü. Filistin halkına yapılan soykırımdan Almanya ve İsrail’i sorumlu tutan Hoban, Almanya’nın kendi demokrasisi ile övündüğünü, ancak Filistin gösterilerini yasaklayarak tarihin en karanlık kararlarına imza attığını belirtti. İsrail’le birlikte Almanya’nın da boykot edilmesi gerektiğini kaydeden Hoban, Avrupa soluna bu konu büyük sorumluluk düştüğünün altını çizdi. Hoban sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail yaptıklarının hesabını verecek. 11 bin insan katledildi. Buna sessiz ve seyirci kalan herkes, suç ortağıdır. Bizler, Filistinli kardeşlerimiz ile direnmeye devam edeceğiz.”

Büyükelçi Wahed ise İsrail’in kurbanlarının hem Filistinliler hem de Yahudiler olduğuna dikkat çekti. Yahudiliğin siyasi amaçlar uğruna araçsallastırıldığı ve burada bir dinler arası savaş olmadığının altını çizen Wahed, “Batı devletlerinin elinde Filistinli çocukların kanı var. Bizler Filistin’i terk etmeyeceğiz. Kalan son Filistinliye kadar vatanımız için savaşacağız. Bizler din ile yönetilen bir devlet değil, tam demokratik bir devlet istiyoruz. Filistin’de var olmaya devam edeceğiz" dedi.

SOLUN GELECEĞİ

Forumda Avrupa solunun İsrail-Filistin savaşında zayıf kaldığına dikkat çekilirken en kötü sınavlarından birini veren Almanya’ya yönelik eleştiriler sık sık dile getirildi. Eleştirilere sessiz kalan Die Linke’nin (Sol Parti) “barış” istemekten başka bir talebi olmadı. İspanya solunun “sokak çağrısı” ise . Öte yandan Yunanistan’da Syriza partisinin geçtiğimiz haftalarda bölünen Die Linke gibi benzer bir kadere sahip olması, Avrupa’da solun geleceğini tartışmaya açtı.

SOSYALİZM VURGUSU EKSİK

Avrupa Parlamentosu 2024 yılında olacak seçimlere hazırlanırken, seçime güçlü girmek arzusunda olan Avrupa Solu’nda özellikle İspanya’nın itici bir güç olma ihtimali şimdilik muhtemel görünüyor. Belki de ASP’nin düzenlediği forumun en ilginç olan özelliklerden birisi, genel atmosferin “sosyal demokrat” bir nitelikte olmasıydı. Sosyalizmin vurgusunun eksik kaldığı bu forumun, Avrupa Parlamentosu’nda ne kadar etkili olabileceğini öngörmek zor. Ancak, Avrupa kendi solunu güçlendirmezse aşırı sağcı partilerin yükselişinin önüne geçmek kolay olmayacak.

TÜRKİYE’YE KINAMA

Avrupalılar Forumu’nda yapılan ortak deklarasyonda ilerici, sosyal, kültürel, sendikal ve siyasi güçler farklı bir Avrupa inşa etmeye çağırıldı. Savaşları durdurmak için atılması gereken yegane adımların diplomasi çerçevesinde olduğu vurgulandı. Katılımcı parti ve örgütler, siyasi eylemlerinde eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik ilkeleri üzerine kurulu demokratik ve sosyal açıdan ilerici bir Avrupa’nın gelişimini sonuna kadar savunacaklarını dile getirdiler. Kamucu devlet politikalarını desteklediklerinin altını çizen partilerin, sistem değişikliğine dair ise herhangi bir iddiaları olmadı. Sol partiler ayrıca, Türkiye’nin demokratik muhalefete yönelik baskılarını şiddetle kınadıklarını ve Kürt meselesine demokratik bir çözüm bulunması yönündeki çağrıları desteklediklerini de açıkladılar.